Gittin, kalp atışlarım o anda durdu.
Ortalama yirmi beş dakikan vardı beni hayata döndürebilmek için…
Evet ölüyordum ve Sen,
bana ayrılan ömrü iyi kullanamadın!
Böyle demiş şair Özgür Gümüşsoy. Kavuşmaları sevmem o yüzden. Kavuşmanın bir sonraki adımı ayrılıktır. İllaki ayrılır kavuşan. Oysa hasret, özlem, kavuşma isteği öyle mi? Onların sonunda güzellik var. Kavuşmak var. Ama sevmem ben yine de kavuşmayı. Ne tezat değil mi?
Ne gariptir, bulduğunuz an onca aradığınız zaman neredeydi diye sorgulamaya başlamanız bir olur.
Ölüm de bir çeşit ayrılık. Ölüm de bir çeşit kavuşma aslında. Bu da bir tezat…
“Ayrılık acısının büyüklüğüdür vuslatın sevincini kat kat arttıran. Vuslatın nihai zevki, ayrılığın doruklaşan acısı kadardır.”!!! (İskender Pala)Ramazan ayının verdiği ruh hali ile daha derin düşünür oldum sanki. Daha bir duygulu algılıyorum olayları ve pek de ağlamayan ben bile bulutlandığını hissediyorum gözlerimin…
Ay sonunda Musiki Derneğimizin korosu olarak “tasavvuf” konulu konserimize çalışıyoruz. Ne muhteşem sözlerle oluşmuş eserler var anlatamam. Yunus Emre’den Mevlana’ya birçok şiiri seslendireceğiz. Yunus Emre'nin "ben bu yolu bilmez idim", "Dağlar ile taşlar ile", "Allah hüve Rabbüna Rahmani" gibi şiirlerinin besteleri var ayrıca "Mevlam sana ersem" ... ve son olarak "nedir bu halim artar mealim"…
Hepsinde bir özlem var dizelerin, aşk var, sevgi var… Yaratandan ötürü yaratılana saygı var… Aşk var sonu Mevla’ya varan… Ruh var, gözle görülmeyen ama içinizi coşturan.
İşte böyle bir yaz, böyle bir Ramazan… İnşallah seneye de kavuşmak nasip olur, eksilmeden artarak, sağlıkla, umutlara erip yeni umutlara yelken açarak…
Sözü az tutalım, yalanımız az olsun… Aşk’ınız daim olsun, kötülükler ve telaşlar sizden uzak olsun da işleriniz rast gelsin...
Facebook Yorum
Yorum Yazın