Her ülkenin olduğu gibi bizimde bir anayasamız var. Hem de ne anayasa, İlk olarak 1921 yılında yazılmış, daha dört yıl geçmeden 1925 yılında, birçok hususta kısıtlayıcı olduğu gerekçesiyle değiştirilmiş bir anayasa. Sonra uzun yıllar bu Anayasa ile yönetildik. Öyle medeni hukuk kuralları falan içerdiği de yoktu. Mesela 1946 yılında seçim kanunundaki bir madde aynen şöyleydi, “icra edilen seçimlerde, Açık Oylama-Gizli Sayım yöntemi uygulanır.” Yani demokrasiden tamamen uzak bir anayasa idi. Derken Demokrat Parti dönemi başladı. Herkes demokrasi yolunda ilerlemeler bekliyordu, beklentilerde bir ölçüde giderildi ama her ne hikmetse, Sayın Menderes ve arkadaşlarının aklına Anayasayı değiştirmek gelmedi. İşte o değiştirmedikleri anayasada bulunan bir maddeden yola çıkarak, Kendilerini devletin sahibi gören kepli Cunta şebekesi harekete geçti ve 1960 yılında Meşru Hükümeti, cebir kullanarak alaşağı ettiler. Sonra o cunta şebekesi 1961 yılında bir Anayasa yazdı ve yıllarca övündük “demokratik anayasa” diye.
Eee Böyle kalır mı hiç, aradan daha 10 yıl geçmeden, yeni bir cunta türedi ve bir muhtıra ile hükümeti bir daha yere vurdular, sonra istedikleri yönetimin iş başına gelmesini sağlayıp, istedikleri gibi bir hükümranlık sürdüler. Zaman geçtikçe ülke bir kaosa sürüklendi. Gençlik ikiye bölünmüştü, bir kesim Ülkemin geleceği adına “Sol” derken diğer taraf ise tam tersine, ülkemin geleceği adına “Sağ” diyordu. Aynı tabancadan çıkan mermilerden biri sağcı genci vururken diğeri solcu genci hedefe alıyordu. İş tamda bekledikleri kıvama ulaştığında ise takvim 12 Eylül 1980’i gösteriyordu. Kepli cunta şebekesi, yine Anayasadaki maddelerden yola çıkarak yeni bir darbe inşa ettiler. Tutuklamalar, işkenceler, idamlar infazlar günlük hayattan bir parça olmuştu. Tabi bu yapılan vahşetin hesabı sorulmasın diye 1982 yılında yeni bir anayasa yazarak ve şebekelerini garanti ve koruma altına aldılar. Tam 30 yıl süreyle bu anti demokrat, darbe Anayasası ile yönetildik. Bu süreçte Özal hükümeti 2 dönem tek başına iktidarda kaldı ama o darbe anayasasını değiştirmeyi denemedi bile. 28 Şubatta bir Muhtıra daha yedik ama yine akıllanmadık ve nihayet güçlü bir hükümet geldi ve büyük bir çoğunluğun desteğini alarak iktidarı ele geçirdi. Ben bir vatandaş olarak ilk önce şu yüz karası darbe anayasasından kurtuluruz diye beklerken, aksine bir tutum sergilendi, Kıbrıs meselesi bile Anayasadan daha öncelikli ele alındı.
Geldik 2011 seçimlerine. Hükümetin en büyük vaadi “yeni anaysa” oldu. Halk hükümete %50 oy vererek “git ve yeni anayasayı yap” dedi ama 9 ay geçmesine rağmen daha tek bir hamle yok, Hükümet her şeye müdahale ediyor, Kanun hükmünde kararnameler havada uçuşuyor, eğitim sistemi değişiyor ama anayasadan tık yok.
Daha ne kadar bekleyeceğiz demokrasiyi ve özgürlüğü, ne kadar daha yanması gerekiyor canlarımız. Tuvaleti bile talimatla kullandıranların yazdığı Anayasayla yönetilmek zorundamıyız. Hangi şartların olgunlaşmasını bekliyoruz, yada bilmediğimiz bir şeyler mi var?
Bu ülkede demokrasiye inananların tek beklentisi, Katılımcı, uzlaşmacı, insan onurunu yücelten, eşit, hak ve özgürlüklerden yana, anlaşılır ve net bir anayasanın hayata geçirilmesidir. Halka bakan gözü kör, güçlüye bakan gözü açık olmayacak, aksine Hak ve Adalete bakarken kartal kadar keskin gören, geriye kalan her konuya bakarken, Kör Bakan bir Anayasamız olsun istiyoruz. Toplumları Kişilerin merhametine terk etmemek için, merhamet ile değil adalet ile yönetilmek için, Tam Bağımsız Türkiye ve Gerçek Demokrasi için bağırarak söylüyorum. “GÖZÜN KÖR OLSUN ANAYASA, GÖZÜN KÖR OLSUN”
Facebook Yorum
Yorum Yazın