Nasihat mı istiyoruz? Bize ölüm yeter. Zaman ölüme doğru akıyor ve hepimiz ölüme aynı uzaklıkta/yakınlıktayız. Dünyada geçirilecek 60-70 yıllık bir hayata ne sığdırdığımızdır önemli olan.
Biz arkamıza baktığımızda-ki yaşımız kaç olursa olsun- “seneler ne de hızlı geçti” diyoruz. Gerçekten de hızlı geçiyor. Ancak gelecek de kuşkusuz hızlı geçecek. Geçici dünyevi zevkler için sonsuz hayatı feda etmek ise ne büyük hata.
Gençlik döneminde yaşlanacağını çok fazla hatırına getirmemiş olan ama bugün kendisinden çok uzak gördüğü yaşlılığı yaşayan ve kendisinden uzak görmekle ne denli yanıldığını düşünen bir yaşlı adam düşünün. Bu yaşına kadar neler yaşadığını anlatması istense, anıları muhtemelen birkaç saatte bitecek olan... İşte o uzun yılların tamamı yalnızca bu kadar.
Kendisine sorduğu “Göz açıp kapayıncaya kadar geçip giden bu yaşamın amacı nedir?” “Bu kadar yılı ne için yaşadım?” ve “Bundan sonra neler olacak?..” gibi sorular ve verdiği cevaplar iman etmeyenlerle, iman eden ve Allah’ın sınırlarını koruyarak yaşamış olan insanlar arasındaki farkı gösterir bize.
Allah’tan uzak yaşamış olan kişi, “Bunca yıl yaşadım ama hiçbir şey anlayamadım. Ailem ve çocuklarım için, para kazanmak, mal mülk edinmek amacıyla yıllarca çalıştım. Ancak artık bir ayağım çukurda, ölüp gideceğim. Sonra… Muhtemelen her şey bitecek…” der genellikle.
Ne büyük yanılgı... “Keşke o ölüm her şeyi kesip bitirseydi” ayetiyle de bildirildiği gibi ölüm hiçbir şeyi bitirmeyecek aksine her şeyin başlangıcı olacaktır.
Kâinattaki üstün akla ve ilme işaret eden planı, düzeni, dengeyi ve muhteşem tasarım ve sistemlerin tesadüfî bir süreçle ortaya çıkmadıklarına göre, mutlaka bir amaca sahip olduğu gerçeğini görebilen insanın aynı soruya cevabı ise şöyle olacaktır: “Beni üstün kudret sahibi Allah yarattı Kendisine kulluk ve ibadet etmem için dünyaya gönderdi. Dünya hayatı O’nun kullarını denemek için yarattığı kusursuz bir imtihan ortamıdır. İşte ben de hayatım boyunca denendim. Şimdi yaşlılık geldi ve yaşamım boyunca hiç unutmadığım ve hazırlık yaptığım ölümü artık daha yakın hissediyorum. Her işimde Allah’ın hoşnutluğunu gözettiğim için de O’nun izniyle sonsuz kurtuluşu ve cenneti umut ediyorum…”
Bunun şuurunda olmayanlar hayatlarının ‘tesadüflerle ve kendiliğinden’ meydana geldiğini zannettikleri gibi, ölümün de ‘kendi kendine’ oluştuğuna düşünürler. Hayat gibi ölümü de yaratan âlemlerin Rabbi olan Allah’tır. Ölüm, rastlantılarla ya da kaza ile meydana gelen bir olay değil, Allah’ın özel olarak yarattığı, kaderde zamanı, yeri ve şekli belirlenmiş bir olaydır.
Ölmek için yüzlerce sebep var ve aslında yaşıyor olmak mucize. Hayatın gerçek anlamını hatırlatan ve yoğun düşünülmesi gereken önemli bir olay ölüm. Ölümün hayattaki tek kesin gerçek olduğunu hep hatırda tutmak, ancak açık bir dikkat ve şuurla mümkün olabilir. Ölümü sıkça düşünmek insanı derinleştirir.
İnsanın, bir kısırdöngü içinde yaşaması ve dünyevi arzuların peşinde koşturmanın kendisine hiçbir yarar sağlamayacağını kavramaması çok akılsızca. Yaratılış sebebi üzerinde düşünmeyen insan ne amaçla yaşar? Ölümden sonra hayatı ne olacak? Toprak olacağını düşünüyorsa, insana verilmiş sonsuzluk duygusunun karşılığı ne olacak? Kâbus gibi âdeta…
İnsanın, unutuyoruz ve Allah ölümü sıkça hatırlatıyor. Ölüm de dünyevî her ‘şey’in manâsızlığını…
Nerede olursanız olun ölüm sizi bulur, titizlikle korunan muhteşem kulelerde olsanız bile. Onlara bir iyilik isabet ettiğinde, “Bu, Allah katındandır!” derler. Ama kendilerine bir kötülük dokunduğunda, “Bu senin yüzündendir” derler. De ki: “Hepsi, Allah katındandır.” Şu topluluğa ne oluyor ki, neredeyse hiçbir sözü anlamıyorlar! (Nisa Suresi, 78)
Facebook Yorum
Yorum Yazın