Okullar açıldığına göre yaz da bitti diye düşünmeye alışmışım. Yani bu yazım yazın son yazısı olacak anlamına geliyor. Tüm hafta sonlarını şehir dışında geçirdiğim yazdan harika anılar kaldı zihnimde. Özellikle Marmara ve Kuzey Ege’de adım atmadığımız yer kalmadı diyebilirim bu yaz. Ülkemin her metrekaresi tüm çirkin yapılaşmaya, yeşil katliamına ve kalitesiz yerleşim tarzlarına rağmen yine de güzeldi.
İstanbul’un dışını bu kadar iyi bilmeye başlamışken içinde daha ne çok keşfedemediğimiz yerler olduğunu da fark ettim. Gezdiğim yerlerin geçmişini bildiğim zaman bakış açımın ne kadar değiştiğini biliyorum. O yüzden İstanbul kış gezilerine başlamadan önce semtlerin geçmişlerini araştırmak istedim. Öncelikle isimlerin nereden geldiği hakkında hep merakım vardı. Her biri birbirinden ilginç hikâyeleri okuyunca sizle de paylaşmadan edemedim. İşte İstanbul semtlerinin adlarının veriliş hikâyesi:
Caddebostan: bostanı bol olan semtte cadılar dolaştığına dair söylenceler var. Bu nedenle cadıbostanı’ olarak anılıyor. Piyade feriki Cemal Paşa bu bostanları satın alıp yerleşince, cadılar ortadan kayboluyor. Semtin adı da Caddebostan’a dönüşüyor.
Çatladıkapı: Marmara kıyısındaki 6. kapının yanındaki burç, 1532 depreminde çatlayınca, kapı ve bulunduğu semt Çatladıkapı olarak anılıyor.
Etiler: 1950’nin başında burada, 192 villa yapımı için Etibank’ın ortaklığıyla etiler yapı kooperatifi kuruldu. Semtin adı da bu kooperatiften kaldı.
Kandilli: IV.Murat, şehzadelerden birinin doğuşu münasebetiyle 7 gece kandil yaktırdı. Semt adını bundan aldı.
Laleli: Semtin adı burada yasayan deli bir dervişten geldi. III.Mustafa, yaptırdığı camiye, hikmetine boyun eğdiği ve çok saydığı Laleli Baba’nın adını verdi.
Şaşkınbakkal: Henüz yerleşimin yoğun olmadığı dönemlerde, yaz günleri denize gelenlerin, burada iş yapılamayacağını düşünerek mahalle bakkalı için ‘şaşkın bakkal’ yakıştırması yapmaları semtin adını belirledi.
Akaretler: Semt ismini Sultan Abdülaziz’in yaptırmak istediği fakat II Abdülhamit’e nasip olan vakıftan almaktadır. Vakıf Aziziye Camii’nin giderlerini karşılamak üzere kurulmuştur.
Ahırkapı: Osmanlı döneminde sarayın has ahırları burada bulunmuş, sonrasında da ahırların yeri değişmeyince semtin ismi Ahırkapı olarak günümüze gelmiştir.
Beşiktaş: Adını nereden aldığına dair birçok rivayet bulunan semtlerden biri de Beşiktaş’tır. Fakat bilinen ve en yüksek ihtimalli rivayet ise, semtin adının Barbaros Hayrettin Paşa’nın gemileri bağlamak için limana diktirdiği beş taştan dolayı günümüze kadar değişerek gelmiş olduğudur.
Cağaloğlu: Sinan Paşa’nın bu semtteki sarayından ve yaptırmış olduğu camiden dolayı semt Cağaloğlu ismini almıştır. Cağaloğlu Sinan Paşa Osmanlı sadrazamıdır ve 16. yüzyılda yaşamıştır.
2. rivayette şöyle: Haldun Hürel’in “İstanbul’u Geziyorum Gözlerim Açık” adlı kitabında anlatıldığına göre Cegalo Oğlu’ndan zaman içinde türemiş semt ismidir. Cegalo bir İtalyan tüccardır ve Piyale Paşa’ya esir düşmüştür. Oğlu da onunla birlikte esir düşmüş, sonra devşirilmiş ve kendisine Yusuf Sinan adı verilmiştir. Aynı zamanda Cegalo Oğlu olarak da çağrılmıştır. Mezarı Üsküdar’daki Mihrimah sultan camii’nin bahçesindedir
Eyüp: Ebu Eyyub el Ensari isminde bir İslam zatı kentin Araplar tarafından kuşatılması sırasında ölünce kabrinin bulunduğu yere cami ve türbe yapılmıştır. Caminin ismi semt ismi olarak kalmıştır.
Kadıköy: çok köklü bir geçmişe sahip olan semt, fetih sırasında Fatih Sultan Mehmet’in İstanbul kadısını buraya yerleştirmesiyle Kadıköy ismini almıştır.
Kazlıçeşme: İstanbul’un fethi sırasında su sıkıntısı çekilmekteydi ve uçuşan kazların peşinden gidilerek su kaynağına ulaşıldı. Bu nedenle semtin adı Kazlıçeşme olarak anılmaya başlandı.
Kulaksız: İstanbul’da, Kasımpaşa civarında bir semtin ismidir. Rivayete göre, Fatih’in askerleri buradan geçerken içmek için su ister, fakat kimse su vermez. Askerler de kadıya gidip dava açar. Kadı mahalleliyi haksız bulur ve “kul haksızdır” diye hüküm verir. O dönemde ismi kul haksıza çıkan semt zamanla kulaksız olarak anılmaya başlanır.
Tahtakale: Sözlük anlamı ‘kale altı’ olan taht-el-kale’nin bozulmasıyla Tahtakale’ye dönüşen semtin, Mercan ya da Beyazıt dolaylarındaki eski sur benzeri yapının aşağı kotunda yer aldığı için bu ismi aldığı tahmin ediliyor.
Aşiyan: Günümüzdeki ismini şair Tevfik Fikret’in burada bulunan, Farsçada kuş yuvası anlamına gelen ‘aşiyan’ isimli evinden alıyor.
Okmeydanı: Fetih ordusu kuşatmanın bir kısmını burada kurulan karargâhta geçirmiş. Semtin ismi de böylelikle Okmeydanı olarak kalmış.
Çengelköy: Eskiden gemi çapaları bu köyde yapıldığı için isminin buradan geldiği tahmin ediliyor.
Veliefendi: Hipodrom bir zamanlar Şeyhülislam Veli Efendi’nin sahibi olduğu topraklar üzerinde kurulduğundan semtin adı Veli Efendi’yle anılıyor.
Taksim: Osmanlı zamanında sucuların; suyu, halka taksim ettikleri yer, taksim olarak anılmaya başlandı.
Pendik: Bizans döneminde kullanılan pantecion (pantiki) ismi “her tarafı surlarla çevrili” anlamına gelir. Çoğu kaynaklar Pendik kelimesinin duvar anlamına geldiğini ve İstanbul’a egemen olan devlet ya da hükümetlerin doğudan gelecek saldırıları önlemek için burayı bir savunma hattı olarak kullandıklarını kaydederler.
Teşvikiye: Sultan Abdülmecit’in bir mahalle kurulması için teşvikte bulunduğu semtin adı Teşvikiye olarak kaldı. Bu durumu, harbiye karakolu ile Rumeli ve Valikonağı caddelerinin kesiştiği kavşakta bulunan iki taş belgeliyor.
Bebek: İki rivayet var. Birincisi, Fatih Sultan Mehmet’in bölgeyi koruması için gönderdiği bölükbaşının bebek lakaplı olması. İkincisi de padişahın semtteki bahçesinde gezerken yılan görüp korkan şehzadesine bebek demesi ve bundan sonra bahçesinin bebek bahçesi olması dolayısı ile bebek adını almıştır.
Daha bir çok semt ve isimlerinin hikâyelerini buldum. Şimdi o semtlerden bahsedildiğinde tarihi daha derin düşünüp hissedeceğimi biliyorum. Kalanları yazamadım çünkü sayfada yerim bitti. Siz de mutlaka araştırın. Hatta çok ilginç olanlar varsa bana mail atın.
Aşk’ınız daim, kötülükler ve telaşlar sizden uzak olsun da işleriniz rast gelsin..
Facebook Yorum
Yorum Yazın