Şefaat Ya Allah!

İslam’dan önce Mekkeli müşrik toplumun inancında ahiret günü kendilerine şefaat edip kurtarıcı olacak bazı (ermiş veya Salih kimselerin temsili heykellerine) putlara inanırlardı. Ve böylece onlara bazı adaklar adayarak kendilerinden yardım istenirdi. Aynı zamanda Yahudi ve Hristiyan dinine mensup olanlar da kendilerini kurtaracak birilerine inanırlardı. Mesela Hristiyanlar İsa Mesih’in kendilerini ahirette şefaat ederek kurtaracak biri olarak biliyor ve tanımlıyorlardı. Bütün bu inanca mukabil Cenabı Allah onlara şöyle seslenir;  


“Bugün, sizi ilk defa yarattığımız zamanki gibi yapayalnız huzurumuza geldiniz, size verdiğimiz her şeyi arkanızda bıraktınız. Allah’ın size göre ortağı olduklarını iddia ederek yardımlarına, şefaatlarına güvendiğiniz ortakları yanınızda görmüyoruz. Aranızdaki bütün bağlar artık kesilmiş, güvendiklerinizin hepsi kaybolup gitmiştir.” (En’am 6/94) 


“Allah’ı bırakıyorlar da, kendilerine ne fayda, ne de zarar verebilecek olan şeylere tapıyorlar ve “Bunlar bizim Allah katında şefaatçilerimizdir.” diyorlar. De ki, “Siz Allah’a göklerde ve yerde O’nun bilmediği bir şeyi mi haber veriyorsunuz?” Allah onların ortak koştukları şeylerin hepsinden münezzehtir.” (Yunus 10/18)


“Dinlerini bir oyun ve bir eğlence edinen ve kendilerini dünya hayatının aldattığı kimseleri bırak! Ve hiçbir kimsenin kazandığı şey yüzünden kendisini helake atmamasını, kendisi için Allah’tan başka hiç bir dost ve hiçbir şefaatçi bulunmadığını Kur’an ile hatırlat. O, azaptan kurtulmak için bütün varını feda etse, kendisinden alınmaz. Onlar kazandıkları şey yüzünden helake uğratılmışlardır. Onlar için, inkâr ettiklerinden dolayı kaynar bir içecek ve can yakıcı bir azap vardır.” (En’am 6/70)


“Allah’a ortak koştuklarından, kendilerine şefaat edecekler de bulunmaz. Onlar, o zaman Allah’a koştukları ortakları inkâr ederler.” (Rum 30/13)


“Yaklaşmakta olan o felaket (kıyamet) gününü de onlara haber ver. O dem ki yürekler gırtlaklara dayanmıştır, yutkunup dururlar. Zalimler için ne ısınacak bir dost vardır, ne de sözü dinlenecek bir şefaatçi.” (Mumin 40/18)


AHİRET GÜNÜ HİÇBİR İNSAN, BİR BAŞKASINA ŞEFAAT EDEMEZ!


“Ve öyle bir günden korunun ki, kimse kimsenin yerine bir şey ödeyemez, kimseden şefaat da kabul edilmez, kimseden fidye de alınmaz ve onlara hiçbir yardım da yapılmaz.” (Bakara 2/48)


“Ve öyle bir günden sakının ki, o gün kimse, kimsenin yerine bir şey ödeyemez, kimseden fidye kabul edilmez ve ona şefaat de fayda vermez, hiçbir taraftan yardım da görmezler.” (Bakara 2/123)


Hz. MUHAMMED VE BAŞKA PEYGAMBERLER ŞEFAAT EDEBİLİR Mİ? 


Özelde Müslümanları ilgilendiren bir yasaklama veya emirde Cenabı Allah, genellikle ayetlerde “ey iman edenler” diye dikkatleri çekerek hitap eder. Şefaat konusunda da dikkatleri çekerek biz Müslümanlara şöyle hitap eder;


“Ey iman edenler! Kendisinde hiçbir alış verişin, hiçbir dostluğun ve hiçbir şefaatin bulunmadığı bir gün gelmeden önce, size verdiğimiz rızıklardan Allah yolunda harcayın. Kâfirlere gelince, onlar zalimlerdir.” (Bakara 2/254)


Aşağıdaki ayette ahiret gününde yani mahşerde Allah’ın huzurunda toplanmaktan çekinen bizlere de yine şefaatin olmayacağını hatırlatırken, bu tebliği Hz. Muhammed elçisine söyletir. Dikkatlerinizi çekmek istediğim olay; Ey Peygamber onlara deki, 


“Rablerininhuzurunda toplanacaklarından korkanları Kzur’an’la uyar. Onlar için Allah’tan başka ne bir dost, ne de bir şefaatçi vardır. Gerekir ki Allah’tan korkarlar.” (En’am 6/51)

Sonuç olarak sadece bizim Peygamber değil, şefaat yetkisi ve görevi hiçbir peygamber veya hiçbir beşere verilmemiştir. Bazı hadislerde şefaat yetkisinin Peygamberde olduğunu söyleyenler var ise de bunları doğru olmadığını size bir soruyla ispatlayalım. Yukardaki ayette Peygambere; onları “Kur ’an ile uyar” diyor! Peki, Peygamber bu Kur’an’ın dışında bir şey söyler mi? Hayır! Söylemeyeceğine göre ve yine Kur’an’da kendisine özel bir yetki verilmediğine göre “ben size şefaat edeceğim” der mi? Kesinlikle demez ve dememiştir!


Sanırım Hristiyanların Hz. İsa’yı yüceltmesinden sebep, Nebileri yarıştırmak üzere Müslümanlardan da “benim Peygamberim daha güçlüdür!” mücadelesi yüzünden bu tarz hadisler uydurulmuştur. Oysa Kur’an’ın hiç değinmediği, hatta yok dediği şefaat için Hz. Muhammedin böyle bir şeyi söylemesi mümkün değildir. 

  

ŞEFAATİN TEK SAHİBİ ALLAHTIR.

Kur’an her zaman için doğruyu gösteren ve hidayete erdiren bir ilahi hitap olması hasebiyle şefaatin tek bir otorite tarafından yapılacağını ve o otoritenin kim olduğunu şöyle açıklar;


“Yoksa Allah’tan başka şefaatçiler mi edindiler? De ki: “Onlar hiçbir şeye güç yetiremezler ve akıl erdiremezlerse de mi (böyle yapacaksınız)?” (Zümer 39/43)


“Allah O’dur ki, gökleri, yeri ve ikisi arasındakileri altı günde yaratmış, sonra Arş üzerine istivâ buyurmuştur (hâkim olmuştur). Sizin için O’ndan başka ne bir dost vardır, ne de bir şefaatçi! Artık düşünmeyecek misiniz?” (Secde 32/4)


“De ki: “Bütün şefaat Allah’ındır. Göklerin ve yerin mülkü O’nundur. Sonra hep döndürülüp O’na götürüleceksiniz.” (Zümer 39/44)


Gördüğünüz üzere şefaatin yegâne sahibi her şeyin sahibi ve hâkimi olan Allah’ındır. Ve bu şefaat yetkisini parçalayıp kimseciklere dağıtmamıştır!


ALLAH’IN ŞEFAATİ KİMLERE OLACAK?


Tövbe etmiş ve iman etmiş kimselerin ölümünden sonra amelleri, onları cennete götürecek ağırlıkta değilse bu kimseler bizzat Allah şefaat edebilir. Çünkü Allah’ın rahmeti sonsuzdur. Bu kimselere yine Kur’an’da onlara müjdeler vardır. 


19:87 -(Mahşer günü) Rahmân (olan Allah)’ın katında söz almış olan kimseden başkaları şefaatten nasiplenemeyeceklerdir.” (Meryem 19/87)  


Çünkü her kim tövbe eder ve ardından salih amel işlerse, Allah onu affedecek diye şöyle söz vermiştir. 


İşte onlar öyle kişilerdir ki, yaptıklarının en iyisini onlardan kabul ederiz ve onların kötülüklerini bağışlarız; onlar cennet halkı arasındadırlar. Bu, kendilerine verilen doğru sözün gerçekleşmesidir. (Ahkaf 46/15)


Onun içindir ki Allah, kimin nasıl davranması gerektiğini bildirmiş ve ne yapmamız gerektiğini bizlere bildirmiştir. Eğer kendimizi Allah’a affettirmeyi becerir ve onun gönlünü kazanabilmiş yani Allah’ı razı edebilmişsek ne ala!


“O gün, Rahman’ın (önceden) duyurduğu gibi ve sözünden hoşnut olduğu kimselerden başkasına şefaati fayda vermez.” (Taha 20/109) 


İşte ancak bu şartlarda Allah’ın şefaatine nail olabiliriz. 


Bu ayetleri bu şekilde anlamamız gerekiyor. Yoksa (haşa!) Allah, şefaati kendisinin izin verdiği başka birileri yoktur…


Onun için tavsiyemiz şefaat dilenilecekse, onu hiçbir mahlûktan ve hiçbir beşerden istenmemesi lazım. Hatta “şefaat ya Muhammed” demek bile insanların imanını tehlikeye düşürecek boyutu olduğunu hatırlatmayı ödev görüyoruz. Kaldı ki evliya veya şeyhlerinden istemek daha büyük bir kabahat olacaktır. Tüm kardeşlerime nasihatim; şefaati yalnızca ve yalnızca hesap gününün tek hükümdarı olan Allahtan isteyin. Başkasından değil!


 Bundan sebep “ŞEFAAT YA ALLAH” deyin… 


Ramazanınız mübarek oruçlarınız makbul olsun.