Atilla YEĞİN

Atilla YEĞİN

Mail: atilla@teknikelektrik.com

Şebeş Savaşı, PYD Serhildanını Anımsatıyor Mu?

17 Eylül 1788 akşamı günümüzdeki Romanya sınırları içinde kalan Karansebeş kasabasında Osmanlı kuvvetlerini arayan Avusturya ordusu ile Avusturya ordusu arasında geçen bu savaş. Yaklaşık 100.000 kişilik Avusturya kuvvetleri Osmanlılarla savaşmak için Karánsebes kasabası yakınlarında kamp kurar. Avusturya ordusuna ait Hussar birliğinden (hafif süvari birliği) keşif için Timiş nehrinin karşı yakasına bir grup atlı asker geçer. Bir süre nehrin öteki tarafında dolaşmasına rağmen Osmanlılardan hiçbir iz bulamaz. Bu öncü süvari birliği yolda bir çingene kervanı ile karşılaşır. Çingeneler, daha önceki savaşı kazanmış olan Avusturya askerlerine schnapps (alkollü likör, bir tür cin) satın almalarını teklif eder. Tekliften memnun kalan askerler içki fıçılarını satın alırlar ve oturup içmeye başlarlar. 


Bir süre sonrasında asıl birlikteki komutanlar bir grup piyade askerini daha keşif amaçlı olarak nehrin öteki tarafına gönderir. Piyade askerler keşif yaparken içki içen süvari birliğiyle karşılaşır. Onlar ile birlikte içmek isterler. Ama süvari birliğindeki askerler içkilerini paylaşmak istemez. Fıçıların etrafını sarıp koruma altına alırlar. Tartışma başlar ve tartışma esnasında bir asker silahını çeker ve ateş eder. İçkinin de etkisiyle olay çatışmaya döner. 


Çatışma sırasında bazı piyadeler, hem süvarileri korkutmak hem de fıçıları bırakıp kaçmalarını sağlamak amaçlı Turciii! Turciii! (Romence: Türkler!) diye haykırır. Bunu duyan süvariler, Türkler geldi zannedip kaçmaya başlarlar. Olayı bilmeyen diğer bazı piyadeler de süvarilerin kaçtığını görünce onlar da kaçmaya başlar. (Avusturya Ordusu Lombardlı İtalyanlardan, Balkan Slavlarından, Avusturyalılardan ve çeşitli azınlıklardan oluşan karma bir ordudur. Bu sebeple askerler birbirlerinin dillerini veya şivelerini anlamakta zorlanmaktadır) Keşif birliklerinin arasında yer alan subaylar durumu toparlamak için Halt ! (Almanca:Durun!) Halt ! (Durun!) diye bağırır, fakat Almanca bilmeyen askerler de bu kelimeleri Allah ! Allah ! diye anlayınca işler daha da kötüleşir.


Türklerin geldiğini zannederek asıl birliklerine doğru dörtnala geri koşan süvarileri gören birlik komutanı, Osmanlı akıncılarının saldırısına uğradıklarını zannedip, topçularına atış serbest emri verir. Ek olarak nehrin öteki tarafındaki çatışma seslerini duyan asıl birlikteki askerlerin bazıları da ne olduğunu anlayamadan siperlerinden geri çekilmeye başlar. Siperlerde kalan askerler ise kendilerine doğru gelen her gölgeyi (paniğin de etkisiyle) Türk zannedip ateş etmeye başlarlar. Aslında ateş ettikleri kendi askerleridir. Bu kargaşa esnasında tüm ordu geriye çekilmek durumunda kalır. Geri çekilirken İmparator II. Joseph de atını küçük bir dereye doğru sürerken attan düşüp sakatlanır.


İki gün sonra olay yerine ulaşan Osmanlı ordusu 10.000 kadar ölü ve yaralı Avusturya askeriyle ve bomboş bir şehir ile karşılaşır. Karanşebeş şehrini rahatça ele geçirir. 


Bu savaşı tarihin tozlu sayfalarından buraya neden aktardığıma gelirsek. Savaşların basit hatalar sonucunda  komik ve beklenmedik ironik sonuçlar doğurabiliceğini hatırlatmak istedim.  Suriye özelinde bölgenin geldiği kronik çıkmazı hepimiz yakından takip ediyoruz. Rusya’nın son dönemde fiili olarak savaşa müdahil olması ve Işid’le mücadele ediyorum diyerek Esed muhaliflerini vurması. Halep ve Şam bölgesinde sıkışan Esed rejimine alan açmaktadır. Zaten savaşın son geldiği noktada rejim askeri olarak mevcut varlığını tükettiği için cephede Lübnan Hizbullahı ve İran lejyonerleri savaşmakta idi. Rus hava bombardımanının Işid değilde muhalifleri bombalaması sonucunda karadanda diğer güçlerin savaşıyla yeni bir harita oluşturulmakta.Bu haritanın detaylarına inmeden bizleri aydınlatacağı düşüncesiyle Suriye’nin kuzeyindeki etnik yapı ile ilgili 21.Yüzyıl  Dergisinde yayınlanan makalenin sonuç bölümünü paylaşmak isterim.


‘’Suriye’de Kürtlerle Kürt olmayanlar arasındaki doğal bir sınır olmadığı için Kürt bölgesi olarak tanımladığı bölgeyi elinde tutabilmek için Kürt milliyetçileri alanını genişletmek ya da devamlı olarak savunmada kalmak gibi ikilem içinde olmaktadırlar. Mevcut durum itibariyle PYD-YPG birbiri ile toprak bağlantısı olmayan Afrin, Kobani ve Cezire bölgelerinde yaşayan Kürtlerin yüzde 30’dan fazla nüfusa sahip oldukları yerlerin tamamını (Kamışlı dışında) Esad rejiminin de onayı ile büyük çoğunlukla çatışmasız olarak ele geçirmiş durumdadır. Bununla birlikte Kürt nüfusunun ancak yüzde 40-45’inin bu bölgelerde yaşıyor olması, Kürt milliyetçilerinin Kürtlerin kurtarıcısı olmasını engellemektedir. Suriye’de Kürt nüfusu büyükşehirler ve dağınık olarak yaşadıkları yerler dışında yoğun olarak Suriye’nin kuzeyinde birbiri ile toprak bağlantısı olmayan Afrin-Kürt dağı, Ayn-el Arab-Kobani ve Cezire-Haseke bölgelerinde meskûndurlar. Kürt milliyetçilerinin Kürtlerin azınlıkta olduğu ya da karışık nüfuslu bölgeleri  (Resulayn gibi) ele geçirmek veya elde tutmak için yaptığı saldırılar karşıt tepkiye neden olmakta ve Kürtlerin azınlıkta olduğu yerlerde Kürt nüfusunun etnik temizliğe uğramasına (PYD’nin Arap çoğunluğa sahip Resulayn’ı ele geçirmesi sonrasında Tel Abyad’taki Kürt nüfusun sürülmesi ya da kaçması gibi) yol açmaktadır. Bu durum orta veya uzun vadede Kürt milliyetçilerinin Kürt halkının kurtarıcıları değil, felaket getiricileri olarak nitelendirilmelerine neden olabilecektir. Suriye’deki Kürtlerin geleceği temel olarak Kürt milliyetçilerinin ne yapacağı ve Suriye’nin ne olacağında düğümlenmektedir’’


Halükarda Pyd Suriye Kürtlerinin önderi pozisyonunda Amerika ve Rusya’dan önemli destekler alsada Pyd’nin yayılmacı politikası her an kıvılcımı ateşleyebilir. Pyd ile ittifak halinde olan arap aşiretleri ve Kürt İslamcıların Pyd’ye karşı savaşmaları bu durumu etnik savaş durumundan çıkarıyordu.  Özellikle Pyd’li gurublar ele geçirdikleri bölgelerde yaşayan Araplara buraları terk edin buralar bizim toprağımız diyerek etnik temizliği devam ettirirlerse. Yukarıdaki analizde de en önemli stratejik pozisyonun Kürtler’in  Suriye özelinde şehir ve kasaba merkezlerinde yaşıyor olmaları  Afrin ,Kobani ve Cezire bölgelerinde elde etmiş oldukları özerklikler kendilerini bölgede oluşacak boşlukta bir Kürt devletine götürme pozisyonu içinde başka bir hayale sürükleyebilir. Fakat bu coğrafayada acı ile yoğrulmuş yorgun halkları bunun mümkün olmadığını emparyalist devletlerin oyuncağı olacaklarını Pyd’nin Kürt halkının kurtarıcıları değil, felaket getiricileri görmektedirler.


 Fakat  her şeye rağmen barışın kardeşce yaşamanın imkanı olduğunu umud ediyoruz. Gelecek günlerin özellikle Suriye halkına ve bizlere huzur getirmesini temenni ederiz. 


Rabbim yar ve yardımcımız olsun.Hayırlı işler dileği ile.

Facebook Yorum

Yorum Yazın

Ana Sayfa
Web TV
Foto Galeri
Yazarlar