Evvela selam eder, diye baÅŸlardı eski mektuplar… Hızla okunup geçilirdi o satırlar. Yazan da bilirdi, okuyanın böyle yaptığını. Ama yine de vazgeçilmezdi bu tarzdan, kızsa da edebiyat öÄŸretmenleri.
Benim de içimden size öyle yazmak geldi...
Evvela selam eder, hasretle elinizi sıkarım... Beni soracak olursanız, ne olsun, depresiften hallice!
Sizi yıllardır tanıyorum… Dik baÅŸlı duruÅŸunuzu, kimseyi takmayan halinizi hele herkesin içinden geçirip de yazmaya cüret edemediÄŸi ÅŸeyleri yazmanızı seviyorum…
" Kiraz Bahçeleri, Kadın Memeleri ve Generaller" baÅŸlıklı bu yazınız, o yıllar için oldukça iddialıydı...
Aktüelin her sayısını alırdım, Yeni Yüzyıl gazetesi, Türkiye’ye bol gelmiÅŸ bir elbiseydi ama her yazınızı kesip saklamıştım…
Sonra bilgisayar benim de mertliÄŸimi bozdu bir deli anımda attım bütün o yazıları… Nasıl olsa istediÄŸimde bulurdum tümünü artık diye düÅŸünmüÅŸtüm… Sararmış gazete küpürlerinden okumanın keyfini özleyeceÄŸimi bilemezdim…
Dilinizdeki sadelik ve her düzeydeki insanın anlamakta zorlanmayacağı konuÅŸur gibi bir üslup, sanki yazan deÄŸil de, yazarken aynı zamanda kendi kendine düÅŸünen birinin tüm içtenliÄŸi satırlara yansıyor...
Zıtlıklara vurgu yapmak, çeliÅŸkileri ortaya koymak ve bitmek tükenmek bilmez bir romantizmle doÄŸrunun peÅŸinden koÅŸmak koÅŸmak koÅŸmak...
Bir çocuk masumiyetiyle insan bunları niye istemez ki diye sormak ve herkesi bir ölçüde anlamaya çalışmak.
Kadınları çok iyi tanıyan ve iliklerine kadar aÅŸkı yaÅŸamış bir adamın politik yazılarının romanları kadar güzel olması, olasıdır ne de olsa...
Zira güzel yazmaya en büyük katkıyı saÄŸlayan algılama ve bakış açısındaki derinlikse; bu sizde fazlasıyla var...
Çünkü siz kendinizce, kadını keÅŸfettiniz, az ÅŸey mi…
Fakat yine de kadınları bu kadar iyi analiz etmenize raÄŸmen özellikle söz konusu cinsellik olunca erkek bakış açınızı hissetmemek mümkün deÄŸildi.
AlabildiÄŸine özgürdü romanlarınızın kadın kahramanları...
OlabildiÄŸince çılgın, olabildiÄŸince deli…
Sizce, ya olması gerekendi, ya olandı ya da, kendi kurduÄŸunuz “Yazın Cumhuriyetinin” özgün vatandaÅŸlarıydı…
Kimileri, bu kadınları aÅŸağıladığınızı düÅŸündü, kimileri deÄŸer verdiÄŸinizi, kimileri de saçmaladığınızı!
Ben mi! Benzer ruhlu kadınların yaÅŸadığı “Yazın Cumhuriyetinizin” tek adamıydınız benim için. Bundan öyle keyif alıyordunuz ki, aksini iddia edenlere; ben onların, kendilerinin bile fark etmediÄŸi, gizli yönlerini görmelerini saÄŸladım, utanmamayı ve çılgınlığın onların da hakları olduÄŸunu hatırlattım, diyordunuz.
Ama öyle ya da böyle, okunuyordunuz, okunuyorsunuz…
Okuyorum…
Taraf gazetesi ve siz…
Başından beri verdiÄŸiniz mücadele ve ekonomik sıkıntıları aÅŸmak için, çaba gösterdiÄŸiniz o günlerde, “Bu gazete benim deÄŸil, bu gazete kimsenin deÄŸil, kim alıyorsa onun, beÄŸenmiyor musunuz, sevmiyor musunuz, hoÅŸunuza gitmiyor mu, bırakırsınız batar. Gider tehdit edecek baÅŸka birini bulursunuz.” diye yazmıştınız. Yorgun ve bezgindiniz.
Sonra; bir “balyoz”u taşımak…
Bunca yükün ağırlığında, yönetenlerden çok daha fazlasını beklemek ve haklı olarak beklemekten yorulmak...
Son zamanlarda bana agresif gelen yazılarınız, yine nasıl bunaldığınızın bir alameti sanki.
Diyorum ki, bıraksanız ÅŸu salt politik yazıları, keyifli yazılarınızdan yazarken, yapsanız yine her zamanki gibi yerinde göndermeleri. Çünkü, hep aynı terane sizi de sıkmışa benziyor…
Bir süredir yazılarınız, uzun yıllar evli olan kadınların, hiç durmadan kocasını ya da kayınvalidesini eleÅŸtiren konuÅŸmalarına benzemeye baÅŸladı…
Böyle oldu, ÅŸöyle oldu, ÅŸunu dedi bunu yaptı… Offf! Bitmek bilmiyor. Haaa! Bunu yapan, ÅŸunu yapan bu eleÅŸtirileri hak ediyor etmesine de, sizinkiler, artık biraz sıkılmış, ev kadınının, kocasının ilgisini çekmek için, hiç durmadan söylenmesine benzemeye baÅŸladı.
Bilirsiniz hani, vardır romanlarda da bu tipler…
Halk arasında çenesine vurmuÅŸ derler…
Zemberekten boÅŸalmışçasına, hiç durmadan sesli sessiz tüm harfler sıralı…
Ä°ki tatlı söz söylese adam, kadın susacak!
Ä°ÅŸte böyle okuyorum artık sizi, okurken ve çok iyi tanıdığımdan olsa; eleÅŸtirdiÄŸiniz kiÅŸiye duyduÄŸunuz gizli hayranlık kaçmıyor gözümden!
Muhatabınız da bundan pek emin, artık bir size sessiz ve okurken gülümsüyordur ÅŸüphesiz!
Tek adam olmakla, burnunun dikine gitmekle suçluyorsunuz… Eee evet! Ben de hoÅŸnut deÄŸilim, o üsluptan ve tarzdan, hiç de yakın bulmuyorum üstelik ama klasik, sevildiÄŸinden emin olma halinin bir yansıması, hepsi bu!
Hem acaba hep “bir” adamı eleÅŸtirmek, birazda “tek adam”olma olasılığını güçlendirmek gibi gelmiyor mu size? Oysa artık bunu, konuÅŸmak bile geçmemeli aklımızdan.
Tamam! Bu toprakların insanı sever önder olmayı, hele ki tek!
Öyle de Tanrı aÅŸkına (!) hangi tek adam, bir ülkede bu kadar özelleÅŸtirmeye gider, ekonomiyi dışa baÄŸlar, gidilmeyen adı bile unutulmuÅŸ yerlere ziyaretler gerçekleÅŸtirir ve yabancı sermaye için, bütçe dengelerine önem verir.
Tamam! Pat diye konuÅŸmaları, sizce, bilincinin dışa vurumu; yani öyle diyorsunuz.
Tamam! Kürt Sorununda tarih yazmasını istedik ve hala da istiyoruz; tamam da eleÅŸtirmekten baÅŸka kim, hangi ciddi öneriyi attı ortaya? Kim, doÄŸru ÅŸeyler yapmaya çalıştığı zaman, milliyetçi kesimin saldırılarına dur dedi.
Güya Kürt raporu yazdıran parti, Oslo sürecini deÅŸifre ettim diye zevkten dört köÅŸe deÄŸil mi?
Darbeler yaptıran medya, neden mesele Kürt Sorunu olunca, eleÅŸtirmekten öteye geçemeyip ve aslında aynı zamanda Kürtlerin gazını almaktan baÅŸka bir ÅŸey yapmadı…
Yoksa çözüm olursa, çok kiÅŸi iÅŸsiz mi kalacak!
Aman ha! Sanmayın ki aklama- paklama pozisyonu, ben de az eleÅŸtirmiyorum ama yapıcı eleÅŸtirinin daha faydalı olacağını düÅŸünüyorum.
Bu aralar, tek adam ve diktatör vurguları pek yapılır oldu. Hatta M. Belge’nin, darbe olur, demesi, aslında darbeye bakışta hala genetik, fonetik, diyalektik olarak daha ne derseniz deyin; medet umma, patolojisinden kurtulamamışız gibi geldi.
Bu da üzdü doÄŸrusu beni… Bir adet bilinçaltı da buradan buyurunuz!
Muhatabınız zeki adam biliyorsunuz deÄŸil mi! Halkın hangi üsluptan hoÅŸlandığını vallahi de billahi de iyi biliyor. Sonuçlara bakınca, öyle gibi görünüyor.
Bir dönem “ÅŸeriat” korkusu! Åžimdi de “tek adam” Yurdum aydını, yine oyları arttıracak..!
Yine de ben bilmem, siz daha iyi bilirsiniz...
Neyse efendim, mektubuma son verirken, tekrar selam eder; “cumhuriyetinizin” başında nice baÅŸarılı yıllar geçirmenizi ve birçok yeni roman yaratmanızı dilerim…
(“Yazarlar, tanrıdır aslında” demeniz geldi ÅŸimdi aklıma!)
Kızmayın e mi! Sizi sevdiÄŸimi tüm dostlarım biliyor…
Saygı ve sevgilerimle…
Facebook Yorum
Yorum Yazın