Yazıya oturduÄŸumda Mali’deki terör saldırısı düÅŸtü ajanslara. Artık gün geçmiyor ki benzeri bir haberle karşılaÅŸmayalım. GeliÅŸmeleri izlerken, yorumculara kulak kesildim. Telefonla baÄŸlanan bir dış politika uzmanı, oryantalizmin dibine vurdu. “Teröristler Ä°slamcılardan çıkıyor” dedi ve ekledi; “o zaman Ä°slam dini reforme edilsin, madem yanlış anlaşılıyorsa biri çıksın bunu düzeltsin.” Bu ‘bal gibi, bir yaÅŸam tarzına karşı açılmış savaÅŸtı’ ona göre. Evet, uzmanımız buysa, uzman olmayanların vay haline!
E.Said’in dediÄŸi gibi, sömürgecilik, aynı zamanda sizin hangi kavram ve dili kullanarak kendinizi tanımlamanızı saÄŸlar. Öyle içselleÅŸmiÅŸtir ki oryantalist bakış, kiÅŸi kendine yabancı olup bir batılıdan bile daha uzak olur toplumuna ve deÄŸerlerine karşı. Takılan at gözlüÄŸünün kurbanı olur. Haçlı savaÅŸları, Batı’da yaÅŸanan mezhep kavgaları, Arakan Müslümanlarına Budistlerin yaptıkları, haç iÅŸareti yaparak Müslüman okullarını tarayan, evlerini yakan caniler oryantalistlerin ilgi alanına girmiyor. Hem böylece fazla yorulmadan sebebi bulmanın kolaycılığına kaçıyorlar. DAEÅž, Boko Haram, El Kaide ve türevleri gibi örgütlerin ortak noktasının Müslüman kimlik olmasından yola çıkılarak bu sonuca varmak, aslında gerçeÄŸin küçük parçası oluyor. Müslüman olmak bu örgütler için bir ÅŸifre, ortak bir dil ve önemli bir katalizör; bu bir gerçek. Ancak asıl gerçek, bu örgütlerin bulunduÄŸu coÄŸrafyanın Ä°slam coÄŸrafyası olması. Kafanız karışmasın; bir Ä°slam coÄŸrafyasından terörist, katil, hırsız ÅŸu veya bunun Müslüman olması neden ÅŸaşırtıcı olsun ki! Müslüman, hep mükemmeldir, cinayet iÅŸlemez, kötülük yapmaz diye bir durum yok, olmaması gerekir diye tüm tek tanrılı dinlerdeki gibi bir beklenti var. Müslüman da saÄŸlıksız olabilir, sapık veya katil de olur. Bir Hristiyan ya da bir Yahudi gibi. Müslüman olmak, homojen olmayı gerektirmiyor.
Artık bir dünya sorunu olan terörün, korku yaratarak amacına ulaÅŸmak olduÄŸunu biliyoruz. Ä°lk defa bir örgüt, belki de hiç biraraya gelmediÄŸi insanlarla ÅŸifreli dil kullanarak eylem yaptırıyor ve dünyanın her yerinde infial yaratabileceÄŸinin mesajını veriyor. Bu eylemleri yapanların kendilerini ifade ettikleri kimlikten ziyade, bizatihi yaÅŸam çizgisi belirleyici. Bir bakıyorsunuz, uyuÅŸturucu kullanan, hırsızlıktan ya da adam yaralamaktan sabıkalı insanlardan oluÅŸuyor eylemcilerin bir kısmı. Bunu yaratan nedenleri masaya yatırmadan, terörle mücadele baÅŸarısız olacaktır. KliÅŸelerden ziyade tüm dünyanın tekil olarak ülkelerin kendilerinden baÅŸlayarak bir özeleÅŸtiri yapması ve konuya çok yönlü boyutlarıyla yaklaşılması gerekiyor.
Bu konuda Fransız Siyaset Bilimci ve Müslüman dünya araÅŸtırmacısı Olivier Roy’un çalışmalarından da yararlanılması gerekir. Kendisinin en çok kızdığı ÅŸey, insanların sahaya inmeden ahkâm kesmeleri. Tanımlamalarda, siyah-beyaz gibi keskin çizgiler kullanılarak, çözümün zorlaÅŸtığını söylüyor. Bir yanda bu örgütlerin varlığını “ezilmiÅŸlerin isyanı” olarak tanımlamak, öte yandan Ä°slâmiyetin terörün kaynağı olduÄŸunu söylemenin de yanlış çıkarımlar olduÄŸunu ve olanları açıklamaya yetmediÄŸini belirtiyor. Burada“sahaya inmekten” bahsediyor, direkt aktörlere, bireylere ve yaÅŸam çizgilerine bakılması için.
Sizlerle; Roy ile yapılmış çeÅŸitli röportajlardan ezber bozan alıntıları paylaÅŸmak istiyorum. (O. Roy-Hayri Bayrı ve O. Roy-RuÅŸen Çakır söylÅŸ.)
Bayrı: Cihad yoluna revan olan genç Fransızlar’ın kafalarının tıka basa Hollywood basmakalıplarıyla dolu olduÄŸunu söylüyorsunuz.
Roy: Evet, saf ÅŸiddetten bir büyülenme var; Meksikalı uyuÅŸturucu kaçakçıları gibi, ya da kendilerini videoya çektikten sonra arkadaÅŸlarını vuran “Columbine” gençleri gibi. Bununla birlikte, DAEÅž, vaat ettiÄŸi topraklara eriÅŸmeye uÄŸraÅŸanların hepsi intihar amacıyla gitmiyor oraya. Bu türden giriÅŸimlerin “güzergâh” veçhesi yeterince hesaba katılmıyor. Bu cihad adayları arasında, büyük macerayı ararken açlığı, ÅŸiddeti, ölümü, kötü niyeti ve yolsuzluÄŸu keÅŸfeden romantikler var. Cihadcılık eÄŸilimine karşı mücadele etmenin hakiki yolu, DAEÅž’i iblisleÅŸtirmekten ziyade, onu çevreleyen hayalî balonu söndürmektir: Güleryüzlü bir Tanrı’ya artık inanmayan gençler, hayli zamandır iblisi daha çekici buluyorlar.
RuÅŸen Çakır’ın Roy ile yaptığı röportajda ise, cihadçılarla 68 kuÅŸağı gençlerin benzerliklerine ÅŸöyle vurgu yapılıyordu: “Bu çaÄŸdaki cihatçı hareketlerin antikapitalist bir niteliÄŸi olmamasına raÄŸmen yapısal olarak 68 kuÅŸağı ile benzerlikleri olduÄŸunu düÅŸünüyorum. Birincisi bunun bir kuÅŸak devrimine benziyor olması. Bir önceki kuÅŸağın yönetimini yok sayıyorlar. Gelenekçi bir yapısı yok. Toplumu reddediyorlar, mevcut düzeni tamamıyla kötü buluyorlar. Her ÅŸeyi tamamıyla silmek niyetindeler.”
“...Bir diÄŸer benzerlik, uluslararası bir özelliÄŸi olması… Aynı sınıftan deÄŸiller, tabii ki bunu iddia etmiyorum; fakat hareketin küresel bir niteliÄŸi var. Ele aldığımız küçük bir grup olabilir; yine de herkesin farklı bir dil konuÅŸmasını sorun etmiyorlar. Cihat sempatizanlarının tümüne çaÄŸrı yapıyorlar ve dünyaya hakim olmak peÅŸindeler. Uçak kaçırıyorlar, medyayı aktif kullanarak fikirlerini yaymaya çalışıyorlar, insanları katletme görüntülerini her yere servis ediyorlar.”
GörüldüÄŸü gibi Roy, çözüm için sorunun çeÅŸitli yönleriyle ortaya koyulması gerektiÄŸini söylüyor. RadikalleÅŸmenin nedeni ise; ne sadece sosyo-ekonomik nedenler, ne devletlerin terörü, ne de tek başına Ä°slâmiyetin yorumlanışı ona gövre. Tam tersi; gerçek bir Ä°slâm toplumu inÅŸa edememiÅŸ olmanın da, tümden‘toplumu silme’ noktasına getirebileceÄŸini de belirtiyor.
Oryantalizmden vazgeçilmesidir belki de ilk adım.
Facebook Yorum
Yorum Yazın