Pınar Aydın

Pınar Aydın

Mail: pinaray_ressam@hotmail.com

Post Modern Darbesi 28 Şubat

Geçtiğimiz Şubat, düşüncelerin, özgürlüklerin, inançların, kimliklerin üzerinden tankların geçtiği “28 şubat Post Modern Darbe”’nin 19. yılıydı...Her 28 Şubat o kanımı donduran, ruhumu üşüten o günleri yeniden yaşarım.


Hangi tv kanalını açsam sahte dindar Ali Kalkancıların, Müslim Gündüzlerin, Fadime  Şahinlerin karşıma  çıktığı; gözümüze sokarcasına,  dindar ve mütedeyyin insanlara travmalar yaşatan, rencide eden, aşağılayan  “işte muhafazakar ve dindar insanlar aslında böyledir” algısı verilerek; tv ekranlarında ahlaksız bir tiyatronun sahnelendiği, binlerce öğrencinin eğitim hakkının gasp edildiği; İmam Hatiplerde 12 -13 yaşında kız çocuklarının ancak bir düşman askerinin reva görebileceği bir zulme maruz bırakıldığı; TÜSİAD’ın askere, askerin önüne gelen gazeteciyi ve sivil toplum örgütünü toplayıp brifingler verdiği o karanlık günler...


O günlerin bende bıraktığı en büyük izlerden biri de Yeşil İmam Hatip lisesinde okuyan kuzenimin yaşadıkları ve  kuzenime destek için gittiğim okulun önünde yaşadığım travmaydı. Okula gitmek istemiyordu kuzenim...Babasının cesaretlendirmesi biraz da zorlaması sonucu gitmek zorunda kalıyordu sanırım. Bir gün bana ağlayarak ve yalvararak ‘Pınar  çok korkuyorum, ne olur okulun önüne gel, bana destek ol’ dedi. Ertesi gün okula gitmek üzere evden çıkıp  yönümü Yeşil İmam Hatip lisesine doğru değiştirdim. Okulun önü tabiri caizse tam bir ana baba günüydü. Okula alınmayan kızlar; daracık sokaklara adeta sıkışmış kendilerini dağıtmaya çalışan polis joplarından  sakınarak/ağlayarak korunmaya çalışıyordu. Bu kalabalık ve hengamede kuzenimi bulmak oldukça zor olacaktı. Bir müddet olduğum yerde donup kalarak bu arbedeyi izledim. Kuzenimi çoktan unutmuştum..


Ne kadar süre  öylece donup kaldığımı hiç hatırlamıyorum. Vücuduma yapışıp sarsan iki el ve ‘’Pınar iyi ki geldin” diyen bir çığlıkla  irkildim. Yeğenim ağlayarak boynuma sarıldı. Onu hiç öyle görmemiştim. Biraz narin bir yapısı vardı ve yaşadığı şoktan olsa gerek gözleri adeta bir santim dışarı fırlamıştı. Yakınlarda bir kantine girerek bir müddet onu sakinleştirmeye çalıştım. Biraz sakinleştiğine kanaat getirince ayağa kalktım. Elimi uzatarak “Şimdi elimi sımsıkı tut ve hiç bırakma...Olayları yakından görmek istiyorum dedim” İtiraz etmedi. Kalabalığı yarmaya  çalışarak okulun önüne doğru ilerlemeye başladık. Sokağın kenarına konuşlanan genç bir polise hitaben “neden böyle yapıyorsunuz. Bu kızlar suçlumu?” diye sordum!? Polis başını yana yatırarak  gözlerini kaçırdı.  Kuzenim 13, ben 14 yaşımdaydım. Olup bitene bir anlam veremiyordum. Bizler de bu sistem içinde büyümüş ülkesini ve Atatürkü seven çocuklardık. Tüm bunlar Atatürk ve Laiklik adına mı yapılıyordu.? Olayları anlamaya çalışırken genç bir kızın çığlığını işittik. ”Bunu mu istiyorsunuz. Alın, bunu da alın” diyerek başörtüsünden başlayıp üzerindekileri çıkarıp atmaya başladı. Anlaşılan sinir krizi geçiriyordu. Çırılçıplak kalmaya ramak kalmışken polis müdahale ederek okula soktu. Bu durum öğrencilerde infial yaratınca coplar devreye girdi. Kuzenimle ara sokaklara kaçarak eve döndüğümüzde şahit olduğum bu akıl almaz zulmün karmaşasını yaşıyordum.


Dinin gereği başını örten bir genç kızın yaşadığı zulüm ve baskının etkisiyle şoka girerek  çırılçıplak kalırcasına giysilerinden kurtulmaya kalkması beni çok derinden yaraladı. O gün benim kırılma noktamdı. Atatürk’ü, laikliği, içinde yaşadığımız düzeni ve sistemi sorgulatan kırılma noktam.


Kuzenime gelince o günden sonra bir daha okula gitmedi. O yıl devamsızlıktan sınıfta kaldı. Daha sonraki yıllarda baskılar altında Yeşil İmam Hatip lisesini bitirdi. Katsayı yüzünden üniversiteye giremedi. Bugün 33 yaşında ve Erdoğan hükumetinin katsayı zulmünü iyileştirmesi sonucu üniversite kazandı ve halen gazetecilik okuyor.


Selam ve Dua ile...


Facebook Yorum

Yorum Yazın

Ana Sayfa
Web TV
Foto Galeri
Yazarlar