GeçtiÄŸimiz Åžubat, düÅŸüncelerin, özgürlüklerin, inançların, kimliklerin üzerinden tankların geçtiÄŸi “28 ÅŸubat Post Modern Darbe”’nin 19. yılıydı...Her 28 Åžubat o kanımı donduran, ruhumu üÅŸüten o günleri yeniden yaÅŸarım.
Hangi tv kanalını açsam sahte dindar Ali Kalkancıların, Müslim Gündüzlerin, Fadime Åžahinlerin karşıma çıktığı; gözümüze sokarcasına, dindar ve mütedeyyin insanlara travmalar yaÅŸatan, rencide eden, aÅŸağılayan “iÅŸte muhafazakar ve dindar insanlar aslında böyledir” algısı verilerek; tv ekranlarında ahlaksız bir tiyatronun sahnelendiÄŸi, binlerce öÄŸrencinin eÄŸitim hakkının gasp edildiÄŸi; Ä°mam Hatiplerde 12 -13 yaşında kız çocuklarının ancak bir düÅŸman askerinin reva görebileceÄŸi bir zulme maruz bırakıldığı; TÜSÄ°AD’ın askere, askerin önüne gelen gazeteciyi ve sivil toplum örgütünü toplayıp brifingler verdiÄŸi o karanlık günler...
O günlerin bende bıraktığı en büyük izlerden biri de YeÅŸil Ä°mam Hatip lisesinde okuyan kuzenimin yaÅŸadıkları ve kuzenime destek için gittiÄŸim okulun önünde yaÅŸadığım travmaydı. Okula gitmek istemiyordu kuzenim...Babasının cesaretlendirmesi biraz da zorlaması sonucu gitmek zorunda kalıyordu sanırım. Bir gün bana aÄŸlayarak ve yalvararak ‘Pınar çok korkuyorum, ne olur okulun önüne gel, bana destek ol’ dedi. Ertesi gün okula gitmek üzere evden çıkıp yönümü YeÅŸil Ä°mam Hatip lisesine doÄŸru deÄŸiÅŸtirdim. Okulun önü tabiri caizse tam bir ana baba günüydü. Okula alınmayan kızlar; daracık sokaklara adeta sıkışmış kendilerini dağıtmaya çalışan polis joplarından sakınarak/aÄŸlayarak korunmaya çalışıyordu. Bu kalabalık ve hengamede kuzenimi bulmak oldukça zor olacaktı. Bir müddet olduÄŸum yerde donup kalarak bu arbedeyi izledim. Kuzenimi çoktan unutmuÅŸtum..
Ne kadar süre öylece donup kaldığımı hiç hatırlamıyorum. Vücuduma yapışıp sarsan iki el ve ‘’Pınar iyi ki geldin” diyen bir çığlıkla irkildim. YeÄŸenim aÄŸlayarak boynuma sarıldı. Onu hiç öyle görmemiÅŸtim. Biraz narin bir yapısı vardı ve yaÅŸadığı ÅŸoktan olsa gerek gözleri adeta bir santim dışarı fırlamıştı. Yakınlarda bir kantine girerek bir müddet onu sakinleÅŸtirmeye çalıştım. Biraz sakinleÅŸtiÄŸine kanaat getirince ayaÄŸa kalktım. Elimi uzatarak “Åžimdi elimi sımsıkı tut ve hiç bırakma...Olayları yakından görmek istiyorum dedim” Ä°tiraz etmedi. Kalabalığı yarmaya çalışarak okulun önüne doÄŸru ilerlemeye baÅŸladık. Sokağın kenarına konuÅŸlanan genç bir polise hitaben “neden böyle yapıyorsunuz. Bu kızlar suçlumu?” diye sordum!? Polis başını yana yatırarak gözlerini kaçırdı. Kuzenim 13, ben 14 yaşımdaydım. Olup bitene bir anlam veremiyordum. Bizler de bu sistem içinde büyümüÅŸ ülkesini ve Atatürkü seven çocuklardık. Tüm bunlar Atatürk ve Laiklik adına mı yapılıyordu.? Olayları anlamaya çalışırken genç bir kızın çığlığını iÅŸittik. ”Bunu mu istiyorsunuz. Alın, bunu da alın” diyerek baÅŸörtüsünden baÅŸlayıp üzerindekileri çıkarıp atmaya baÅŸladı. Anlaşılan sinir krizi geçiriyordu. Çırılçıplak kalmaya ramak kalmışken polis müdahale ederek okula soktu. Bu durum öÄŸrencilerde infial yaratınca coplar devreye girdi. Kuzenimle ara sokaklara kaçarak eve döndüÄŸümüzde ÅŸahit olduÄŸum bu akıl almaz zulmün karmaÅŸasını yaşıyordum.
Dinin gereÄŸi başını örten bir genç kızın yaÅŸadığı zulüm ve baskının etkisiyle ÅŸoka girerek çırılçıplak kalırcasına giysilerinden kurtulmaya kalkması beni çok derinden yaraladı. O gün benim kırılma noktamdı. Atatürk’ü, laikliÄŸi, içinde yaÅŸadığımız düzeni ve sistemi sorgulatan kırılma noktam.
Kuzenime gelince o günden sonra bir daha okula gitmedi. O yıl devamsızlıktan sınıfta kaldı. Daha sonraki yıllarda baskılar altında YeÅŸil Ä°mam Hatip lisesini bitirdi. Katsayı yüzünden üniversiteye giremedi. Bugün 33 yaşında ve ErdoÄŸan hükumetinin katsayı zulmünü iyileÅŸtirmesi sonucu üniversite kazandı ve halen gazetecilik okuyor.
Selam ve Dua ile...
Facebook Yorum
Yorum Yazın