Halk arasında bir tabir vardır bir kızı yüz kişi ister bir kişi alır. Bizlerin yaşadığımız bu coğrafyayı ne kadar sevdayla sevdiğimizi ve bunun için ne kadar bedeller ödediğimizi tarih kitapları yazıyor. Burada yaşadığımız bu toprakların güzelliğini sayfalarca yazmanın anlamı yok. Belki gözlerinizden kaçmıştır bu coğrafyayı diğerlerinden ayrı yapan bir özellik var. Elinize bir dünya haritası alın ve bakın dünyadaki bütün yarımadalar kuzeyden güneye ya da güneyden kuzeye uzanır. Fakat sadece Anadolu coğrafyası doğudan batıya uzanır. İki kıta arasında sıkışmanın yeryüzüne çıkardığı zenginlikler bol su kaynakları, endemik (bulunduğu bölgenin ekolojik şartları yüzünden yalnızca belirli bölgede yaşayan/yetişen, dünyanın başka yerinde yaşama/yetişme ihtimali olmayan, yöreye özgü hayvan/bitki türüdür) yapısı bir kıtaya özgü özellikler bahşeder. Bereketli bu coğrafya aynı zamanda birçok kavime beşiklik yapmıştır. Birçok kavmin beraber yaşadığı bu topraklarda iktidar olmak amacıyla bir çok savaş ve isyan çıkmıştır. Bu isyanlarla birlikte hikâyesi daha öncelere dayanan bir olaydan bahsetmeden buradaki taşlar yerine oturmaz. Bölgeyi siyasi olarak analiz etmemiz için bu mozaik içinde kavimlerin genel karakteristik davranışlarını bilmemiz gerekir. Hikaye M.Ö 730 yılında başlıyor. O tarihte, Ermeni Kralı Sannasar, Filistin'e yaptığı seferde İsrail Kralı Osee'yi öldürerek, onbin Yahudi‘yi esir alır. Sonra onları Fırat'ın ötesine, Güney Ermenistan'a yerleştirir. Zamanla Ermenilerin yönetimini ele geçiren yahudiler (Pakraduniler) M.S. 1045'e kadar Ermenistan'da saltanat sürmeyi başardılar. 1045 yılında Bizansın krallıklarını yıkana kadar bu coğrafyada iktidar oldular. 1071’de Alparslan'ın saflarına geçerek, Bizans'a karşı savaşan sonradan İslam dinini kabul eden Pakradun Ermenilerin büyük bir kısmı, bilâhere 'Alevi Mezhebi'ne geçmiş ve öyle kalmışlardır. İşte 1800’li yıllarda Osmanlı üzerine araştırma yapan Mareşal Horace Sebastiani, Fransa'nın Türkiye üzerinde taşıdığı gizli emellerin tahakkuk sahasına aktarılacağı zaman, Osmanlı topraklarında yaşayan bilumum unsurlardan istifade edebilmek için Anadolu topraklarında yaşayanları da iyiden iyiye tetkik etmiş veya ettirmiş. 1814 tarihli Anadolu’yu inceleyen raporunda Türkiye Ermenileriyle ilgili normal Ermeniler ve Rafiziler" olarak ikiye ayırmıştır. Daha sonraki operasyonlarda kullanacakları gücü bilme açısından bu rapor önemli idi. Son yıllarda Türkiyeli Ermeni yazar Levon Panos Dabağyan "Osmanlı İmparatorluğunda Şer Akımlar" kitabında bu raporu değerlendirirken, Fransızların Türkiye'deki etnik yapıya daha 1800'lü yılların başında bile ne kadar hâkim olduklarının anlaşıldığını ifade ederek şöyle tepki veriyor Dabağyan 1862 ve 1895'te iki kez denenen Zeytun isyanın Türkiye'ye sadık Gregoryan Ermenilerin destek vermemesi üzerine akámete uğradığını kaydediyor. Fakat bu ermeni ayaklanmalarını kışkırtan diğer rafizi ermeni gurubu Pakradunlerdir. Pakradunilerin de hâlâ var olduğunu belirtiyor. Pakraduniler varlıklarını Juda İmparatorluğu'nun sonlarından (M.Ö. 7. yüzyıl), 20'inci yüzyıla kadar sürdürmüş olan Ermeni-Yahudi karışımı bir kavimdir. Eğin'de, 'Erzurum-Sivas arasında', Marmara Denizi'nin Avrupa yakasında ve İstanbul Hasköy'de yaşamış oldukları bilinen Pakraduniler, 26 yüzyıldır Yahudi yönlerini sürdürmekte gösterdikleri kararlılık nedeniyle Portekizli Marano'lar, Selanikli Sebataycılar ve İranlı Meşhediler gibi Yahudi kökenli topluluklar arasında sayılabilirler.
Tüm bunlar olurken tarafını belli etme açısından algılanması gereken bir olay yaşandı. Tunceli milletvekili (Deylemli) Hüseyin Aygün kaçırıldı ve sonrasındaki beyanatlarını hepimiz biliyoruz. Buradan Türkiye’deki Alevi nufusun büyük çoğunluğunun Pkk ‘ya bakış açısını da biliyoruz. Peki niçin Aygün bu şekilde davranıyor. Bunun şifreleri İran’dan Dersime göçen atalarının genlerinde gizli. Osmanlıdaki ve Cumhuriyet dönemi çıkan kalkışmaları tekrar hatırlamakta fayda var. Deylem coğrafyasındaki Alamut kalesi ve Hasan Sabah’ın adamlarının, zamanında çıkarmış oldukları kargaşaları bugüne indirgediğimizde. O günün simgelerinden olan Alamut Kalesi bugünse Kandil, O zaman Hasan Sabah fedaileri bugünse Pkk’lılar.
Bütün bunların ışığında Eğinli Doğu Perinçek ve akrabalarını akabinde Deylemlileri takip ettikçe yeni bir güne başlarken sabah uyandığımız da hep aynı senaryo ile önümüze konan aynı haberleri okuyoruz. Ya bayram arifesi bir bomba haberi, bir mayın patlaması veyahut bir karokola saldırı. Ülkemizi kana bulayan Vassallar (ortaçağda küçük bir oluşumun daha büyük ve korunaklı birine bağlılık yemini etmesi sonucunda oluşur, bağlılık yemini eden kontluğa vassal denir.). Şimdi kendini kürt halkının temsilcisi görüp eline silah alıp isyan eden Pkk Vassalı kendisine göz kırpan ağababalarınında desteğiyle terörün şiddetini artırarak basketbol terimiyle ifade edersek adam adama yani vur kaç taktiğini bırakıp alan savunmasına bölge işgaline geçtiler. Bu onlar için sonun başlangıcı. Pkk teröre devam ederken basında bir kısım odaklar aynı anda aynı yaygaraya başladılar. Zamanlama önemli çünkü. Efendim Hakkari işgal edilmiş dört yüz kilometrekareye Pkk hükmediyormuş. Bunu yaparak olayların devletin kontrolünden çıktığı imajı vererek kaos çıkarmayı amaçlıyorlar. Bunu ilk kim kullanıyor işte basındaki bu eski marksist liboş tayfa sonra emekli bir asker sonrada Bdp eş başkanı. Kck operasyonlarında tutuklanıp bırakılan Prof.Büşra Erşanlı Doğu Perinçek’in baldızıdır. Televizyonlarda kendini terör uzmanı olarak tanıtan ve aynı teraneleri okuyan Ercan Çitlioğlu ne tesadüf oda Doğu Perinçek’in amcasının oğludur. Bu olayların zamanlaması koronun ahengi sizlerde de şüphe uyandırmıştır. Fakat oyunu bozan iki önemli faktör var Pkk ya bölge halkının desteğini çekmesi ikincisi ise devletin top yekün olaya müdahalesi. Bu plan aylar öncesinden hazırlanmış sinsi bir plan fakat bu sefer kayaya tosladı arzu ettikleri etkiyi elde edemedi. Tabi burada Suriye’nin durumu İran’ın pozisyonu dengeleri bozsa da şehirlerde Pkk’ nın uzantısı Kck’ nın çökertilmesi ve kadrolarının dağıtılması bütün planlarını bozmakta.
Gelecekteki günlerin güzel ve aydınlık olması dileğiyle . Allah yar ve ardımcımız olsun.
Facebook Yorum
Yorum Yazın