Kısacası Dünya’da dengeler değişirken Türkiye global ekonomideki yerini hızla yukarı çekiyor. Firmalarımızın da bu değişime hızla ayak uydurması, verimlilik esasına göre firmalarının yönetim ve mali yapısını gözden geçirmesi gerekmektedir. Önümüzdeki dönemde ithalatlarımızı daha uzun vade veya daha rekabetçi fiyatlarla yapabileceğiz. Çünkü özellikle AB Bölgesi ve ABD mal satmak için müşteriye ciddi ihtiyaçları var.
Resesyon, yani bizim değişimizle durgunluk AB bölgesinin çok çok önemli problemi haline geldi. Ciro yapabilmek için fiyatlarda daha makul olmak zorunda kalacaklar. Bu durum bizim ara malı ithalatı yapan firmalarımıza da daha rekabetçi fiyatlarla ara malı ithal edebilecekleri anlamına geliyor.
Burada piyasalardaki oynaklıklardan etkilenmemek için risk yönetimi araçlarının daha profesyonelce kullanılması gerekmektedir. Örneğin tahsilat riski, kur riski, faiz riski, vade riski, stok riski (fiyat düşüşleri riski nedeniyle) gibi risklerin yakından takip edilmesi gereken bir dönem.
Büyüme verisi Türkiye’nin mevcut global krizden karlı çıkacağını gösteriyor. Aslında olayın iki boyutu var.
Birincisi; Krizle birlikte AB bölgesindeki firmalar maliyetlere daha dikkat ettikleri için ucuz Pazar olan Türkiye üreticilerini tercih edebilirler. Ayrıca miktarları da düşürebileceklerinden siparişi Çin yerine Türkiye’ye kaydırma ihtimali var. Kısacası krizde Türkiye tam gaz gidecek gibi görünüyor.
Bizler de kendimizi iyi tanıtmalı, hedef kitlenin bize ulaşabilmesi için internet, fuar dahil her türlü araçları kullanarak aktif bir şekilde kullanmalıyız. Dönem müşterinin bize ulaşmasını sağlama dönemi. Sakın müşteri nasılsa bizi bulur demeyin…
Saygılarımla,
Facebook Yorum
Yorum Yazın