Patentin Ekonomiye Kazandırılması

Patentin iki önemli işlevi vardır. Patent sahibine tekel hakkının sağlanması ve bilginin kamuoyuna açıklanmasıdır. Bir ülkede fikri sınai haklar bilincinin artması özellikle teknik konularla ilgili patent bilincinin artması (dünyadaki teknik bilginin %80’inin patent dökümanları olduğu düşünülürse) o ülkenin bilgilenmesini sağlar ve teknolojinin takip edilebilir seviyede olduğunun göstergesidir. Bu açıdan değerlendirildiğinde eğer bir ülkede patent bilinci (kültürü) var ise, o ülkenin ekonomisine olumlu etkileri olacağını söyleyebiliriz.

Patent stratejilerine dayalı Ar-Ge’de de bu işlerden sorumlu  bir takım  veya  bir kişi görevlendirilmelidir. Bu kişi teknik literatürü çok iyi takip edebiliyor olacaktır. Gerektiğinde rakiplerin ürünleri alınacak, sökülecek ve tersinir mühendislik uygulanacaktır. İlgili konferanslar ve fuarlar ziyaret edilecek,  gelişmeler izlenecektir.

Bu ön çalışmalarla piyasanın istediği ürünler, belki de piyasanın istediğinden öte yeni ürünler  yapılacak, rakiplerden daha çabuk  ve uygun şartlarda müşterilere  sunulacaktır. İşte yapılan bu yenilikler ile ürünlerde farklılaşmaya gidilecek ve rekabet korunabilecektir. Aynı şekilde hizmette de farklılık yaratılarak rekabet üstünlüğü sağlanabilecektir. Aksi takdirde bugün olduğu gibi, standart Ar-Ge bölümlerine sahip sanayicilerimiz aşağıdaki sorunlarla karşılaşabiliyor;

a) Yeni ürün ve hizmetin geliştirilmesi için bilgi toplama yöntemi ne kadar  güvenilirdir? Acaba daha önce üzerinde kafa yorulmuş ve piyasaya sürülmüş veya sürülmemiş bir konu üzerinde mi çalışılıyor?
 
b) Veri toplama yönetiminin maliyeti nedir? Tüm bilimsel dergilere, teknik dergilere, makalelere veya yayınlara ulaşılmakta mıdır?  Ulaşılmakta ise bunların satın alma maliyeti nedir? Bunlar nasıl tasnif edilip sınıflandırılmaktadır? Ayrıca bunları incelemek için yeterli zaman var mıdır, varsa maliyeti nedir ve yeterli midir?

c) Toplanan verilerle yapılan çalışmalar nasıl kayıt altına alınmaktadır?  Personele ne kadar güvenilebilinir? Personelin herhangi bir sebepten dolayı bilgiyi dışarı sızdırma olasılığı var mıdır? Bu önlenebiliyorsa personel nasıl ödüllendirilmektedir? Personelin görevi bırakması durumunda beynindeki veriler nasıl alınmaktadır. Yapılan işlemler kanunlara uymakta mıdır?

d) Tüm bu verilerin olumlu olması ile yeni bir katma değer yaratacak ürün yapıldığında veya piyasaya sürüldüğünde, rakiplerin aynı zahmeti çekmeden ve aynı maliyetlere katlanmadan ürünü veya üretim yönetimini taklit etmemesi için bir önlem alınmakta mıdır? Alınan önlemler yeterli olmakta mıdır?  

e) Yapılan çalışmalar esnasında yeni geliştirilen ürünler piyasaya sürülmeden önce test kuruluşlarında veya numune gönderimlerinde tedarikçi kurumlarda bilgi kaçağının önlenmesi için tedbir alınmakta mıdır?

f) Yapılan yenilik bir başka kişi veya firmanın patent koruması altında mıdır? Bilmeden de olsa taklit durumu söz konusu mudur?  

İşte bu bahsedilen durumlar amatör veya profesyonel her Ar-Ge çalışmasında söz konusu olabilir.  Tüm bu riskleri minimum seviyeye indirmenin yolu patent stratejilerine dayalı Ar-Ge sistemidir. Bu sistemle çalışan uluslararası kuruluşların başarıları ortada olup örnek alınması halinde bizim de dünya pazarlarına açılmamız kolaylaşacaktır.
 
Firmalar kendi bünyelerindeki Ar-Ge yapılarını patent üretebilecek bir yapıya dönüştürmeleri halinde geliştirecekleri katma değerli ürünlerde rekabet üstünlüğü elde ederler.  Ar-Ge yapılarının katma değer üretmeye dönüştürmesi için patent sistemine dayalı bir çalışma metodu ile işletilmeleri kaçınılmazdır.

Güzel bir hafta geçirmenizi diliyorum.