İnsanı insan yapan ve hayata bağlayan bazı temel duygular vardır ; Sevgi gibi , İnanç gibi , cesaret, azim ,başarı gibi, dürüstlük ve sabır gibi ,güven, umut , özgüven gibi .
Sevgi hayatımızda daha yaygın,daha güçlü, daha sağlıklı ve her şeyin başında gelmesi gereken bir olgudur.
Özgüven ve başarı ayrılmaz ikili gibidir. Hatta cesaret , azim birbirini tamamlar, birbirinden güç alır. Umut ve güven insanın olumlu düşünceleri sonucu oluşan , özgüven ise değerli olduğumuza dair kendimizi iyi hissettiğimiz gene olumlu duygularımızdır. Özgüvenimiz olmadığında ne kadar yetenekli olursak olalım cesaretimiz yoksa bocalar ve kendimizi ifade edemeyiz.
Tüm bu temel duygular aslında birbirini tamamlar. Başarı arkasından gelir. Maalesef değişen yaşam koşulları içinde de herkesin yaşantısı her zaman dört dörtlük değildir. Doğru zamanda doğru kişilerle doğru kararlar almadan. enine boyuna düşünmeden yaptığımız hataların bedelini gene kendimiz ve yakın çevremizle öderiz Büyük hayallere kapılıp çok kazanmayı planlarken altından kalkamayacağımız durum ve olaylar tüm dünyamızı alt üst eder. Belki biraz da ŞANŞ gerekirir böyle durumlarda . Kimi zaman ağır hastalıklarla kimi zaman bozulan işlerle ,kimi zaman aile ilişkilerimizde yaşam içerisinde istemediğimiz ve bizi üzen yıpratan maddi, manevi sıkıntılarla krizlerle karşı karşıya kalabiliriz. Fakat durum ne olursa olsun umudumuzu ve inancımızı kaybetmeden hayatın içinde ayakta kalma mücadelesini de vermek zorundayız. Hep kazanmayı planlarken bir anda her şeyi kaybetme durumu ile karşılaştığımızda hatalarımızı gözden geçirip onlardan ders almasını becerebilmeliyiz. Kaybetmek kelimesini işte o an hayatımızdan çıkarmalı tekrar tekrar ayağa kalkmayı denemeli gerekirse tekrar denemeli ve pes etmeden inancımızı, umudumuzu kaybetmeden mücadele vermeye devam etmeliyiz. Kısaca HAYAT bir mücadeledir sonuçta.
Peki biz yetişkinler yaşadıklarımızda iyi veya kötü deneyimlerimizle çocuklarımıza ne kadar örnek olabiliyoruz ?
Onlar büyüme süreçlerinde inançlı olmayı, etrafındakilerine güvenmeyi, geleceğe umutla bakmayı ve özgüveni gelişmiş bireyler olmayı öğreniyorlar. Bizim verdiğimiz mücadele onlar için örnek bir ders , deneyim ve modeldir aslında. Çocuklar söylediklerimize değil yaptıklarımı-za , eylemlerimize ve yaşadıklarımıza odaklanır. Unutmayalım biz onlar gibi değil , onlar bizim aynımız olacaktır.
Evet , İlginizi çekeceğini düşündüğüm gerçek bir yaşam hikayesini paylaşmak istiyorum.
Bir zamanlar çok başarılı bir işadamı iken şimdi her şey tepetaklak olmuştu. Ve iflas etmişti. Ödemeler gecikmiş alacaklar kapıya dayanmış ve tek kuruş borç ödeyecek durumu kalmamıştı. Çok bunalmıştı artık. Bir gün hemen evinin yanındaki parka gitti. Bir banka oturdu, kara kara ne yapacağını düşünmeye başlamıştı. Bu işin içinden nasıl sıyrılacaktı ?
Bu sırada yaşlı bir adam çıkageldi. “ Çok üzgün görünüyorsun ! Yardım edebileceğim bir şey var mı ? Benimle paylaşmak ister misin ?
Adam anlatmaya başladı. İşadamının yakınmalarını dinleyen yaşlı adam , “ Sana yardım edebilirim” dedi. Çek defterini çıkardı ve ona bir çek yazdı. Çeki verirken de şöyle dedi : “ Bu para senin .Bir yıl sonra seninle tam burada buluştuğumuz zaman bana olan borcunu ödersin.Haydi çekinme al.” Ve yaşlı adam hızla gözden kayboldu.
Tam 500 bin dolarlık bir çekti işadamına verilen çek.Gözlerine inanamıyordu.Çünkü imza ,o gün için dünyanın en zengin adamı olan John Rockefeller ‘ a aitti.Artık bu parayla tüm borçlarını ödeyebilirdi.
Ama çeki bozdurmadı, kasasına koydu.Çekin kasada olduğunu bilmenin verdiği güven ve motivasyon ile işine dört elle sarıldı.Gerek duyarsa belki kullanacaktı çeki. Ancak ödemelerini yeniden yapılandırdı. Küçük büyük demeden birçok iş aldı.Kısa borçlarindan tümüyle kurtulmuş , hatta kar etmeye başlamıştı.Tam 1 yıl sonra, yaşlı adam ile kararlaştırdıkları saatte, elinde bozdurulmamış çek ile parka gitti.Bir süre sonra yaşlı adamın hızla ona doğru yaklaştığını fark etti.Adama çeki teslim edip başarı öyküsünü anlatacaktı sözde.
Tam o sırada bir hemşire koşarak geldi ve yaşlı adamı kolundan yakaladı.Hemşire ,” Nihayet onu buldum,umarım rahatsız etmemiştir sizi “ dedi.”Bu bey sürekli olarak huzurevinden bir yolunu bulup kaçar,bu parka gelir.Herkese kendisinin John Rockefeller olduğunu söyler “ diye de ekledi. Özür dileyerek , yaşlı adamla birlikte uzaklaştı.
İş adamı Smith şaşkındı.Tüm yıl boyunca , kasasında her an kullanıma hazır yarım milyon dolar olduğunu samnarak işler almıştı.Hayatının akışını değiştiren şeyin aslında para olmadığını fark etti. Asıl neden yeniden kendinde bulduğu inanç ve özgüvendi. Başarısının sırrı , kasasında duran değil,kalbinde ve kafasında olanlardı.
Zor şartlar altında insanın yüzleşeceği iki durum söz konusudur. Ya zorlukların getirdikleriyle mücadele edemeyip yok olursunuz ya da tahammül ,inanç ve özgüven ile bir çıkış yolu arar ve bulursunuz.Bu tamamen sizin elinizdedir.
İnanmanın temelinde insanın kendine güvenmesi yani özgüveni yatar. Kendine yani özüne güvenen insanlar ise demokratik, eleştirel, destekleyici, yollar gösteren aile ortamlarında yetişirler. Eğer içinde bulunulan aile ve çevre bu özelliklere sahip ise bu yetişen çocuklar kendine güvenirlerken aynı zaman da hedefine ve kendine de inanırlar.
Çözülmesi ya da kazanılması gereken bilgiler ilgili kritik dönemde kazanılmaz ise sonraki dönemde telafi etmenin zorluğu unutulmadan mücadele edilmelidir. Bu mücadele de azim ve sabırla gerçekleşir.
Sevgi ve sağlıkla kalın…
Facebook Yorum
Yorum Yazın