Bu Üçüncü yazımızdır ki elektrik sektöründe üretici –toptancı ilişkilerini değerlendiriyoruz. İlk yazımızda olayın üretici boyutunu değerlendirdik. Üreticilerde vefa olmadığını 20 yıllık bayilerini hayatta bir defa çalışacakları 20 daireli bir taahhüt grubuna veya 1000 daireli bir taahhüt grubuna sattıklarını belirttik. İkinci yazımızda ise toptancıların para kazanmayı sevmediğini,velev ki üreticilerin hasbel kader de olsa bir extra kar verdikleri durum da bunu ceplerin de tutmadıkları ve kendi aralarında yaptıkları sidik yarışı sonucu bunu hemen müşterilerine verdiklerini belirttik.sektörün içinde olduğumuzdan en azından son 15 yılda olanları tek tek ispatlayabiliriz. Olayın üçüncü boyutunun ise bu sidik yarışından en çok istifade etmiş gibi görünen (etmiş gibi diyoruz çünkü ilerleyen satırlarda etmemiş olduklarını göreceğiz)Anadolu toptancı müşteri grubunun kurumsallaşma balonu ile yanlış yönlendirildiğini ve kazandıklarını kaybetme sürecine çoktan girdiklerini belirttik. Şunu da ifade ettik ki balık baştan kokar. Yıllardır zikredilir sektörler içinde en dibi inşaat sektörüdür. İnşaat’ında en dibi Elektrik sektörüdür. Dolayısı ile bu dip sektöre üretim yapanda, ana toptancı da bölge toptancısı da diptir. Bunların seviyeleri bellidir. Bu sektörden ne köy olur ne kasaba diye yıllarca yazılıp çizildi. Ama bu tespit artık geçerli bir tespit olmamalıdır. Gelişen sanayiciliğimiz ve ticaretimiz dahilinde bizde bu dip olmaktan çıkmalıyız. Geçmiş yıllarda ki hatalardan ders alıp hep beraber standardımızı yükseltmeliyiz. Yazımın başlığında da belirtildiği üzere “öyle ise ne yapmalıyız? Ben burada size yine farklı bir sektörden örnek vereceğim. Hani eskiden bir söz vardı, “Banka gibi sağlam” diye. Biliyorsunuz 2001 krizi ile birlikte bankalar hortumlandı ve devlet garantisi hariç bütün paralar battı. Off shore hesaplar veya devlet garantisi altında ki paralar hepsi nihayetinde bir yerlere zarar yazıldı. Ve “Banka gibi sağlam” sözü de boşa çıkmış oldu. Ama sonra ne oldu? Yabancı bankalar bizde ki bu boşluğu tespit ederek birer birer bankalarımızı satın aldılar. Ve şimdi bankacılık kitabına uygun icraatlarına devam etmektedirler. Çünkü bu ülkede bankacılığın istifade edebileceği bir ortam mümbit bir arazi olduğunu bilen Global sermaye boşluğu iyi yakaladı ve dedi ki siz kendiniz bankacılık yapıp, bu parayı yemiyorsanız bizde geliriz ve yeriz. Şimdi bende buradan Elektrik sektörüne sesleniyorum; Bizde kendimize çeki düzen vermez isek yine Global sermayenin elektrik bölümü mensupları gelip şirketlerimizi birer birer satın alırlar. Hem de bizim yemediğimiz ekmeği-pastayı hatta kaymağı yerler. Burada isme girmek istemiyorum Ama bu süreç başlamıştır. Ciddi rakipler birer birer Türkiye’ye gelmektedirler. Onlarda bankacılar gibi işi kitabına göre yapacak ve hem kendisi hem bayisi hem de onlardan silsile yolu ile mal alanlar para kazanacaklar. Sadece ben kazanayım diyenler, veya üreticinin verdiği karı mirasyedi gibi dağıtanlar elenecek. O zaman şirketlerimizi kaptırmadan 2001 öncesi bankalarımızın durumuna düşmeden kendimiz göbeğimizi kesmeliyiz. Geçen yazıda da belirttiğim üzere gerek sermaye gerekse bilgi-birikim olarak daha üstte olan sanayicilerimiz ilk adımı atmalıdırlar. Tıpkı diğer sektörlerde ki gibi seminerler-konferanslar düzenlenmelidir. Yapılacak bayii toplantılarında bayilerine para kazandırarak sistem deklare edilip onlarında buna uyması sağlanmalıdır. Yani ne yapayım bayiim para kazanmak istemiyor. Bari para cebimde kalsın metodu yanlıştır. Tıpkı Global sermaye gibi para bayii ye zorla kazandırılmalıdır. Kazanmak istemiyorum ben aracı-eşek bayii olmaya devam etmek istiyorum diyenlere yol verilmelidir. Risklerin milimize edilebilmesi bayilerinde para kazanabilmeleri içinde daha küçük yerleşim birimlerinde tıpkı beyaz eşya veya gıda da olduğu gibi bayilikler verilmelidir. Böylece hem bayilerin sermayesinin üstünde ticaret yapması engellenmiş hem de faaliyet alanı sınırlandırıldığından doğal olarak para kazanmaya mecbur edilmiş olur. Bu arada sanayicilerde bayii tercihlerini yapmış olurlar. Her il de,ilçe de veya semt yada köyde satıcılık yetkisi verilmiş firmaların dışına çıkılmaz. O firmalarda o marka veya ürünü sadece kendilerinin satacaklarını bilirler. Bu yollara kafa yormaktan veya denemekten başka çaremiz yoktur. Gelişen market zinciri içerisinde de yer alacak olan sanayicilerimiz küçük malzeme tüketen esnafı da unutmamalı onlara da para kazandırarak sistemler üzerinde kafa yormalıdırlar. Gerekirse (ki gerekmektedir bence) profesyonel destek alınmalı, sektör dağıtım kanalları daha lokalize edilip ama karlılık arttırılmalıdır. Bunlara öncülük edecek olan sanayicilerimiz, katılacak olanlar ise bu satırları okuyanlardır.
Facebook Yorum
Yorum Yazın