Yüz yıl önce yaşadığımız bu coğraya da ülkemiz sınırları Balkanlardan Hicaz’a, Trablusgarp’dan Hazar Denizi’ne uzanıyordu. 1908 yılından itibaren İttihat ve Terakki’nin iktidara gelmesi ile başlayan çözülme önce Balkanların sonra Kuzey Afrika’nın en sonda Hicaz’ın elimizden çıkması ile son bulmuştu. Elimizde kala kala 780.000 km2’lik bu topraklar kalmıştı. Şayet Sevr’e boyun eğecek olsa idik bu topraklarda elimizde kalmayacaktı.
Şimdi aradan doksan yıl geçti yaklaşık. Köprülerin altından çok sular aktı. Bu esnada 2 Dünya Savaş’ı geçirdi insanlık. Özellikle 2. Dünya Savaş’ında (ki bu bir Avrupa Savaşıdır) yaklaşık elli milyon kişi ölmüştür. Özellikle Almanya ve Fransa birbirine girmiş, ama düşman kardeşler sonra barışmış ve Avrupa Birliği Projesi içinde de adeta tek devlet olmuştur. Bu gün bir Alman iş adamı arabasına bindiği gibi daha altmış yıl önce işgal ettiği Paris’e gidip istediği işi, geziyi, sosyal aktiviteyi yapıp rahatça gelebilmektedir.
Ama biz yanı başımızda ve eski eyaletimiz olan mesela; Suriye’ye hem de hiçbir problemimiz olmadığı halde gidemiyorduk.
Halep veya Şam bize Paris’den daha uzak geliyordu. Halbuki Antep ne ise Halep o idi. Urfa ne ise Şam da o idi. Fakat aramıza suni sınırlar çekilerek ayrı ayrı devletler olmuşuz. Ticaretimiz, siyasetimiz, içtimai hayatımız birbirinden ayrılmış. Şimdi Sayın Ahmet Davutoğlu’nun son yıllardaki proaktif politikaları ile çevremizde vize uygulaması nerede ise kalmadı. Bir tek Yunanistanla var oda Avrupa Birliği ülkesi olduğundan…
İranla zaten yoktu vizemiz. Irak, Lübnan, Rusya, Ermenistan hep vizesiz gidilen komşularımız. Ürdün, Mısır, Yemen, Libya, Fas, Cezayir, Tunus bunlarla da vize yok. Makedonya, Sırbistan Bosna Hersek, Ukrayna, Gürcistan, Arnavutluk hakeza. Bu vizesiz ülkeler adeta Osmanlı İmparatorluğu’nun haritasıdır.
O zaman ne bölünmesi diyeceğiz. Ne küçülmesi diyeceğiz. Türkiye her türlü siyasi ve coğrafi sorununu büyüyerek giderecektir. Tek çıkar yol Osmanlı haritası üzerindeki nüfuzumuzu artırmaktır. Ülkeleri işgal etmek, toprak nüfuzu sağlamak değildir, Osmanlı Milletler Topluluğunu tesis edecek olan hareket. Aksine toprak almak risk almak demektir. Ekonomik, siyasi ve kültürel nüfuz sağlamak en büyük gücümüz olacaktır.
Ülkemiz bir omuzu Balkanlarda, bir omuzu Kafkaslarda, kafası Karadeniz ve Azak Denizi’nde olan ayakları Afrika ve Arap Yarımadası’ndaki dev bir cazibe merkezi haline gelecektir.
Ortadoğu tekrar derlenip, toparlanacaktır. Çünkü yiğit düştüğü yerden kalkacaktır.
Facebook Yorum
Yorum Yazın