Ortak Akıl Neyi Gerektirir?

Kan davalarını hepimiz biliriz. Ülkemizin bir çok bölgesinde on yıllardır kulaktan kulağa anlatılır. Bazen basına yansır üzer bizi. Bazen de filmlere konu olur içimizi dağlar. Sadece bir soya, bir nesle ait olduğu için günahsız insanlar öldürülür.

Adam çocukken girdiği ceza evinden olgunlaşmış veya saçları beyazlaşmış olarak çıkar ama daha evine varmadan kan düşmanı olan ailenin başka bir genci veya çocuğu tarafından katledilir. Hapishane biter mezarlık başlar… Bu böyle sürer gider…

Ne zaman ki aklı başında birileri, akil bir adam veya adamlar ortaya çıkar da derse ki “yapmayın, etmeyin, bu yolun sonu yok, kanı kan ile yumazlar, kanı su ile yurlar”. Aklınızı başınıza alın. Öleni başka bir ölenle diriltemezsiniz. Acı tekrar başka bir acıyı getirir. Kin, kini doğurur, v.s. der ise oturup, konuşulur ve bir orta yol bulunur. Bu akil adamlar bir karara varırlar. Ya derler ki ne haliniz varsa görün, acılar on yıllarca, nesiller boyunca sürsün ya da bu işi burada tatlıya bağlayalım. Daha önceki acılar bizimdir. O acıları çektik, kalbimize gömdük ama hiç olmazsa bundan sonra yeni acılar yaşamayalım. Çocuklarımıza da acıyı, kini, nefreti miras olarak bırakmayalım. Ortak noktalarımızı paylaşmak varken ihtilafları gündeme getirip, acıları hatırlayıp hep bu stres ve sıkıntılı gündemle yaşamak yanlıştır derler.

Ortak yol bulunur, hakemler eşliğinde oturulur, konuşulur, yenilir, içilir ve helalleşilir. Bundan sonra da nesiller emniyet içerisinde ölüm ve hapis korkusu olmadan yaşarlar.

Bakın yakın tarihi biraz incelersek şu anektodu iyi hatırlayacağız; •1939 – 1945 arası süren ve 60 milyon kişinin yaklaşık olarak öldüğünü bildiğimiz savaşa 2’nci Dünya Savaşı adını verdi tarihçiler. Bu savaşta ölen 60 milyonun belki 45 milyon civarı Avrupa’da ölmüştür yani 2’nci Dünya Savaşı’na aslında bir Avrupa savaşı da diyebiliriz. Ölenlerin büyük çoğunluğu da Almanlar ve Fransızlardır. 6 yıl on milyonlarca Fransız ve Alman birbirlerini öldürdükten sonra ancak 1945’de barış yapılmıştır. Ve Fransızlarla Almanlar bugün nerede ise tek devlet gibilerdir, aralarından maaşallah su sızmıyor. Zaten o Avrupa ve Batı Dünyası 2’nci Dünya Savaş’ından sonra kendi aralarında anlaştılar ve “savaşları neden aramızda yapıyoruz, gelin bu savaşlarda kobay olarak 3’ncü dünya ülkelerini münhasıranda Ortadoğu ve İslam dünyasını kullanalım” dediler ve o gün bu gün kendi aralarında savaşmıyorlar. Savaşlarını masumların üzerinde tatbik ediyorlar (bu da ayrı bir yazı konusudur). Şimdi 1984 – 2013 başına kadar devlet ile PKK arasında 30 yılı bulan kirli savaşa da tıpkı bu kan davalarına veya Alman – Fransız savaşlarına bakarak bir değerlendirme yapmalıyız. İngiltere’ deki İRA ve İspanya’daki  BASK (ETA) problemleri ile kıyaslamalıyız.

Kanı kan ile değil su ile yurlar… İlkesini düstur edinmeliyiz. Artık bu kirli ve emparyalizmden başka kimseye hizmet etmeyen, savaşı durduran, bu barış ve çözüm sürecine millet olarak hep birlikte daha çok sahip çıkmalıyız. Son bir ay ki gelişmeler de bunları bize teyid etmiyor mu?