Emeklilik sonrası yaptığım ilk iş başvurusunda o klasik soru geldi: kendinizi iş hayatında nasıl tanımlarsınız? Oysa ben kendimi anlatmaktan nefret ederim. Ben diye cümleye başlayan, kendini anlatıp duran insanlar ile iletişimi o an kesme gibi bir eğilimim bile var. O yüzden bu soruya derin bir nefes aldım, kısa, net, tek bir cümle ile cevap verdim: Ördek gibi.
Alay mı ediyorum, derin bir felsefe mi söyledim diye alamayan görüşmeci soran gözlerle bakınca kendimi anlatmak yerine ördeği anlatmak daha hoşuma gitti. Ve başladım anlatmaya…
Durgun bir gölde suyun üzerinde sakin sakin, havalı havalı, dans eder gibi yüzen ördekleri seyredip hayran kalmışızdır. Suyun üst kısmından bakarken herhangi bir problem olduğunu düşünmeyiz, esas karmaşıklık suyun altındadır. Ördek o küçük perdeli ayaklarını hızlıca çırparak suyla mücadelesini sürdürmeye çalışır. Biz de dışarıdan ona hayran kalır, imrenir, niye biz de böyle yüzemeyiz ki der dururuz.
Sustum… Tabii ki işe alındım ama bu klasik olmayan örnekle ukalalık yaptığım için de çalıştığım müddetçe o kişi bana gıcık oldu.
Konumuz aslında bu değil. Verdiğim örnek konuyu başarılı, mutlu, yetenekli insanların bu özellikleri nasıl elde ettiği.
Yıllar içinde birçok başarılı insanla tanıştım. Neredeyse tamamının ortak özelliği az uyuyup, hayatlarının her anında kimseye çaktırmadan beyinlerinin arka tarafında iş düşünmeleriydi. Gece yarısı 3’te işle ilgili mesaj atsanız anında size dönerler, olmadık bir anda ne zaman düşünüp planladığını anlayamadığınız bir projeyi anlatıverirler, sizin hiç aklınıza gelmeyen kaosları bertaraf eden çözümleri bile vardır. Başarılıdırlar ama çoğu zaman uykusuz, yalnız, eksik, sağlıksız oldukları anlar vardır.
Instagramda dolaşırsınız. Her daim güzel, şık ve dimdik duran kadınlar görürsünüz. Ne şanslılar diye düşünürsünüz. Oysa onlar siz uyurken kalkıp duş alırlar. Makyaj yapıp saçlarını sararlar. Alışveriş yaparken aklına gelen her şeyi değil kombin yapabilecekleri şeyleri alırlar. Belki de çoğu zaman güzel ve yetenekli olmanın bir lütuf değil kem gözlerle, kıskançlıklarla, tacizlerle boğuşmak zorunda kalma cezasında olduklarını hissederler.
Geçen gün birisine oğlumu anlatıyordum. Bu yıl üniversiteye hazırlanıyor, çok sosyal, arkadaşları ve öğretmenleri tarafından çok sevilen ve lider bir çocuk dedim. Bana sürpriz yapıp tek kuruş para istemeden ve çaktırmadan ehliyet almış dedim. Ve dersleri çok başarılı hatta bugüne kadar dershanede girdiği tüm biyoloji sınavlarında yanlışsız cevap veren tek öğrenci dedim. Anlattığım kişi dayanamadı ve “tabii bir anne olarak siz onu bu kadar olumlu görüyorsunuzdur” dedi. Hayır dedim. Sizin çocuğunuz Pazar sabahı öğlene kadar uyurken benim oğlum sabah 6 da kalkıp kütüphaneye erken girmek için sıraya giriyor. Arkadaşının doğum günü varsa öncesinde odaya kapanıp doğum günü süresince yapacağı dersleri bitiriyor. Benden para istememek için evden sandviç yapıp yanında götürüyor ki lüks olabilecek harcamaları için para biriktiriyor.
Örnekleri çoğaltmak mümkün. Kimin ne için neden vazgeçtiğini iyi gözlemleyin. Ya razı olup bakıp özenen taraf olursunuz ya adım atıp özenilen. Tercih sizin. İkinci seçenek her zaman zordur. Hiç kimsenin hayatı bir ördeğin suyun üzerindeki süzülüşü kadar hayranlıkla izlenesi değil. Vazgeçeceğiniz bir sürü şey olabilir.
Bence hayatta ördek olmanızı dilerim. Aşk’ınız daim, kötülükler ve telaşlar sizden uzak olsun da işleriniz rast gelsin...
Facebook Yorum
Yorum Yazın