On Yıl Sendromu ve Sivil İtaatsizlik

Mesele sadece Gezi Parkı değil arkadaş sen hala anlamadın mı? Bu tweet aslında işi en güzel anlatan cümle. Olayların geri planında derinlemesine incelendiğinde birkaç yıldır derin bir çalışmanın eseri Gezi Parkı eylemi.

Tencere-tava ve oturma eylemleri, polise direniş, sosyal medya örgütlenmesi, yalan haberler. Kurduğu Einstein Enstitüsü aracılığıyla çok sayıda devrimin de hazırlayıcısı ve sivil itaatsizlik kuramının mucidi Gene Sharp’ın yöntemi Taksim Gezi Parkı’nda yol genişletme çalışması sırasında sökülen ağaçlara tepki olarak başlayan daha sonra da dalga dalga yayılan eylemler, meydanlardaki kitle tarafından, "demokratik bir tepki” olarak algılansa da eylem sırasında kullanılan sosyal medya yöntemi, sonrasında yaşananlar ve özellikle de dış medyanın abartılı yaklaşımları bu işlerde uzman bir ismin; Gene Sharp’ın yöntemleri ile bire bir örtüşüyor. Hatırlanacağı üzere Gezi Parkı eylemleri başladığında bazı ünlü isimler, Taksim’in "Tahrir" olabileceği yönünde görüş beyan ediyorlardı.

İnsanın zihninde doğal olarak birçok şey hemen canlanıveriyor. Bu kadarda istikrar da fazla dercesine IMF’ye borcun bitmesi, ülkenin önündeki en büyük problem olan Kürt meselesinin çözüm süreci ile bir yola sokulması. İkinci kırılma noktası olan Alevileri silahlı örgütlerin pençesinden kurtarmaya yönelik tıpkı KCK süreci gibi DHKP-C ve diğer marjinal örgütlere yapılan operasyonlar. İşte Gezi Parkı bahane edilerek bir süre önce seslendirilmeye başlanan Başbakan Erdoğan’a yönelik olarak "diktatör" cümlesi bu eylemlerde sıkça kullanılmaya ve istifa çağrılarına kadar uzadı. Hatta Hitler benzetmeleri yapıldı, karikatürlerle bu tez alandakilerin hafızalarına yerleştirilmeye çalışıldı.

İşte bütün bu çabalar aslında şu an Türkiye’yi saran eylemlerin ağaçları korumak için geliştirilmiş bir eylemden ziyade hazırlıkları çok önceden yapılmış bir tezgah olduğunu bir kere daha gözler önüne serdi. Zira, Gene Sharp’ın silahsız devrim metotlarının hedefinde her zaman bir isim diktatör olarak belirleniyor ve eylemin hedefine oturtulan bu isme karşı alanlar yönlendiriliyor. Tıpkı Taksim’de olduğu gibi. Ortadoğu’da lidersiz, örgütsüz, şiddetsiz isyanları birbirine bağlayan hemen her yerde Facebook ve Twitter üzerinden yayılan pasif direniş yöntemlerini son olarak Gezi Parkı’nda ve Türkiye’nin genelinde yaşadık. Şiddet içermeyen devrim teorisyeni Sharp’ın 30’dan fazla dile çevrilen kitapları sınırlardan gizli olarak geçirilmiş, dünyanın her yerinde sivil polisten saklanmış eserler. Önce Sırbistan, Gürcistan Ukrayna, Tunus sonra da Mısır’da hükümetin düşürülmesinde kullanılan stratejinin arkasındaki isim olan Sharp ile fikirlerini, teorilerini enstitü üzerinden ücretsiz olarak dünyaya yayıyor. Sivil toplum kuruluşlarına ve muhalif kanaat temsilcilerine yol gösteriyor. Gene Sharp’ın sivil itaatsizlik başlığı adı altında topladığı "198 eylem"in bir çoğu Gezi Parkı’nda da sahnelendi. Tabi diğer ülkelerde tecrübelenen direnişciler özellikle OTPOR’un (Sıprça direniş demek) Sırbıstan tecrübesi Gezi Eylemine de ilham verenlerden onların sıkılmış yumruklu bayrakları meydanda dalgalandı. Otpor Sırbistan’da edindiği bu deneyimlerini istihbarat kuruluşlarına ve Saroz gibi açık toplum enstitülerine pazarlıyor. İşte bu pratik bilgi ve tecrübeyi Gezi Parkı eylemine taşıyan sanatçılar, öğrenciler, sıradan vatandaşlar, parklarda, toplu taşıma araçlarında, kamu binalarında çeşitli eylemler sergilemeli. Duvar yazıları, maskeler, şiirler, tek tip kıyafet giyme, toplu oturma olarak uygulanan gösterilerde, eylemciler, birbirleriyle yakın ilişki içinde olmalı, fikir birliği ön plana çıkarılmalı.

İtaatsizliğin Gezi eyleminde uygulanan ve bundan sonra başvuracakları bazı eylemeleri sıralayacak olursak. Kamu söylemleri - Muhalif ve destekçilerin mektupları - Enstitü ve organizasyonların deklarasyonları - İmzalı açıklamalar- İddia ve amaç belirten duyurular- Grup ya da kitlelerin dilekçeleri - Sloganlar, karikatürler, semboller- Pankartlar, posterler, görüntülü iletişim-Broşürler, kitapçıklar ve kitaplar- Mektuplar ve gazeteler- Kayıtlar, radyo, televizyon-uçakla havaya yazı yazma, yerlere yazı yazma - Bayraklar ve sembolik renkler sergilemek - Semboller giyinmek - Sembolik objeler dağıtmak - Protesto soyunmaları - Kendi mülkiyetini yok etmek - Sembolik ışıklar - Portreler göstermek - Protesto amaçlı boyama eylemleri - Yeni işaretler ve isimler - Sembolik sesler - Kaba hareketler - Dost olmak Gece nöbetleri Esprili skeç ve şakalar - Oyun ve müzik performansları Şarkı söylemek - Marşlar- Geçitler- Dinsel gösteriler - Ziyaretgahlar oluşturmak - Araç konvoyları- Siyasi matem-Mitinge dönüştürülen cenazeler - Protesto ya da destek meclisleri - Protesto buluşmaları - Kamufle edilen protesto buluşmaları - Öğrenci gösterileri - İş bırakma - Sessizlik - Gösterişli geri çekilme Geri dönmek - Sosyal boykot - Seçici sosyal boykot - Çözülmeci eylemsizlik - Aforoz - Yasak - Sosyal işlerin boykotu - Öğrenci grevleri - Sosyal itaatsizlik - Sosyal birliklerden ayrılma - Evde kalma.- Toplam kişisel direniş - İşçilerin uçuşları - Kolektif ortadan kaybolma - Kamu desteği reddi - Edebiyat ve direnci savunan konuşmalar - Yasama organlarının boykotu - Seçimlerin boykotu - Hükümeti boykot- Devlet organlarını boykot Devlet eğitim kurumlarından çekilme - Devlet destekli kuruluşları boykot - Kolluk kuvvetlerinin yardımının reddi olarak sıralayabiliriz.

Tüm bunlar istikrarsızlaştırma ve iktidarı düşürme eylemleri Türkiye’de tutacak mı? Mevcut on yıllık iktidarın bu süreç içinde olumlu yaptıklarının çokluğu kadar yaşattıkları olumsuzluklar onu desteklemeyen unsurlar nezdinde ki korkuları körükledi. Aynı zaman da Türkiye’nin siyasi sürecinde alışılmış olan zihinlerdeki beklenti silahlı güçlerce darbeyle iktidarı dizayn etme eylemi sekteye uğradı. 1923 den bu yana darbelere alışık ve eroinman gibi bağımlı olan Jakobyen azınlık ‘’On yıl’’ sendromuna düştü. Toplumdan ve kitlelerden uzaklaşmış bu azınlık yıllarca azınlığın çoğunluğu yönetmesine güvenerek sivil darbe planladılar fakat bunu başaramadılar. Ergenekon operasyonları ile kirli işlerini yaptırdıkları silahlı güçler ve mafya içeri girince panikleyen sermaye Ortadoğu’da ve diktatörlükle yönetilen tüm bölgelerde uygulanan yöntemleri Türkiye’de uygulayacaklarını ve seçimle gelen bir iktidarın lideri Recep Tayyip Erdoğan’ı devirebileceklerini zannettiler. Ama yanıldılar bu ülkeyi ve insanlarını tanımıyorlar gerçekten. İki bin yıllık devlet geleneği olan bu devlet size başkanını yedirmez. Ayrıca toplumdan ne kadar uzak olduklarını Taksim’de piyano resitali vererek kanıtlladılar. Bu bana Bayburt şehrine gelen senfoni orkestrasının konserine yörenin mülki amirleri tarafından zorla götürülen Bayburtlunun konser sonrası konser hakkındaki fikrini soran muhabire ‘’Timur’dan bu yana Bayburt Bayburt olalı böyle zulüm görmedi bacım’’ demesini aklıma getirdi.
Yazacak o kadar çok şey varki inanın önümüzdeki aya saklayalım Gezi’nin finansal ayağını önümüzdeki sayı devam edeceğim.

Yazıma şair Erdem Beyazıt’ın ‘’Sana Bana Ülkemin İnsanlarına Dair’’ şiirinden bir kıta ile veda edelim.
 
Bir de baharlar bilirim
Apartman odalarında büyüyen çocukların bilmediği bilemeyeceği
Anadolu bozkırlarında
İstanbul’dan çıkıp Diyarbekir’e doğru
Tekerleri yamalı asfaltları bir ağustos susuzluğu ile içen
Cesur otobüs pencerelerinden
Bilinçsiz bir baş kayması ile görülen
Evrensel kadınların iki büklüm çapa yaptıkları tarla kenarlarında
Çıplak ayakları yumuşak topraklara batmış ırgat çocuklarının
Bir ellerinde bayat bir ekmeği kemirirken
Diğer ellerinde sarkan yemyeşil bir soğanla gelen.

 
Rabbim yar ve yardımcımız olsun. Hayırlı işler dileğiyle.