Olmayınca Olmuyor

Zaman zaman yazı yazma melekelerimi kaybediyorum sanki. Klavye bana bakıyor ben klavyeye…

Aslında tam sevgililer günü öncesi yazmaya başladım… Ama devamı gelmedi, gelemedi.
İşte yarım kalan yazım:

14 Şubat “sevgililer günü” ile ilgili damardan bir şeyler yazmak için çok zorladım kendimi. Ama olmayınca olmuyor işte. Ne “aşk”tan, ne “sevgiliden”, ne vıcık vıcık “ilişkiler”den söz etmek istemiyorum. Zorla aşk olmadığı gibi zorla sevgililer günü yazısı da olamıyor…

Yıllar önce çok isabetli bir karar verip, sevgililer gününde düzenin istediği insanlardan olmayıp hediye almama/ hediye beklememe kararı verdim. Çok da iyi ettim.

Belki bu yazımı okuyan bazı hanımlar bana kızacak, sevgililer günü bahanesiyle güzel bir gün geçiriyoruz diyenler olacak. Ne derseniz deyin. Ben doğum gününde hediye alınmasına, yeni yılın gelişinde “yeniyıl” geldiği için kutlanılmasına (bunu özellikle “yeni yıl” olarak yazıyorum biz “noel” kutlamıyoruz.), bayramlara, kandillere, evlilik yıldönümlerine tek kelime etmiyorum ama konu sevgililer günü saçmalığına gelince tüylerim diken diken oluyor.

Belki… Henüz yeni tanışmış, daha kutlanacak özel bir gün yaşayamayan taze birlikteliklerde bu “sevgililer günü” daha makul düşünülebilir. Ama daha ilerisi için kolay kolay fikrimden vazgeçeceğimi sanmıyorum…

Sevgiyi tek bir güne yakıştırmak da hoşuma gitmiyor. Sevgiyi sadece karşı cinse mâl etmek de…

Dünyayı kucaklayan sevgi seli Mevlana’nın dediği gibi; “Sevgide güneş gibi olmak” gerek.

Sakın unutmayın; Sevgi sevgilide ve eşte olduğu kadar ailede, dostta, arkadaşta ve en güzeli Yaradanda olandır.

Sözü çok olanın yalanı bol olur ya, bu sefer daha çok söz var içimde sevgiye dair. Aşk’ınız daim olsun, kötülükler ve telaşlar sizden uzak olsun da işleriniz rast gelsin...