Çocukluğumuzda “kitaplar insanın en yakın dostu“ derdik. Öğretmenlerimizin verdiği ev ödevlerimizi, araştırmalarımızı yapmak için mahalle okul kütüphanesine gider, ilgili kaynak kitapları araştırır ve ödevlerimizi öyle yapardık. Belki hatırlarsınız… haftalarca, aylarca gazete kuponlarıyla biriktirip aldığımız ANABRİTANİCA , MEYDAN LAROUSSE ansiklopedileriyle evlerimizin bir köşesinde küçük kitaplığımızı oluştururduk. Bu sayede hergün evimize düzenli olarak gazete girerdi ve okuma alışkanlığımız olurdu. Ayrıca kütüphanelerden okumak için kitap alır, okuduktan sonra kütüphaneye gider onu bırakır yerine başka bir kitap alır okurduk. O günlerde yaşadığımız bu tatlı heyecanlar, yaşadığımız mutluluklar ve birbirimizden yaptığımız kitap alışverişleri hiçbir zaman unutamayacağımız anılar olmuştur. Bu sayede kitaplardan hem birçok bilgi edinir hem da farklı dünyalara açılan sayfaları okuyarak kendimizi geliştirme ortamı bulurduk. Kitapların toplu yerde bulunduğu kütüphaneler kültür açısından bu anlamda en değerli mekanlardı. Maalesef şimdiki çoçuklar kütüphane nedir? Nasıl ortamlardır? Kütüphanedeki gibi sessiz olmak ne demektir? bunu bilmiyorlar.
Günümüzde teknolojinin gelişmesi ile bilgiye daha kolay ulaşmaktayız. Elimizin altındaki cep telefonlarından bile bir konu hakkında hemen bilgiye ulaşmak kütüphanelere olan ihtiyacı azaltmıştır. Ancak kütüphanelerde kitapların tozunu yutan kişiler bu alışkanlıklarından kolay kolay vazgeçemezler. Çünkü sanal ortamlar kitaplara dokunarak, sayfaları çevirerek araştırma zevkini hiçbir zaman veremez. Yıllar önce katıldığım 21. Yüzyıl Eğitim Teknolojileri seminer çalışmasında çıkan sonuç; sanal ortamda bir kitap indirip okumak ile eline bir kitap alıp okumanın aynı etkiyi uyandırmadığı, sanal ortamda düşünme becerisinin daha az olduğu, kişileri tembelliğe yönelttiği, beynimizi aynı şekilde kullanmadığımız yönündeydi.
Şimdilerde kitap okuyabilmek günümüz öğrenci ve gençlerinin okuma alışkanlığı edinebilmelerini sağlamak çok zor. Çünkü kitap okumak kesinlikle küçük yaşlarda verilmesi ve kazanılması gereken bir alışkanlıktır. Televizyon, cep telefonları, tablet, bilgisayarlar teknolojinin en güzel ve albenisi çok olan bu ürünler bizleri bu anlamda pasifleştiriyor, düşünmemizi tembelleştiriyor. Artık onların en yakın dostu kitaplar değil, ellerindeki cep telefonları ve bilgisayarları oluyor. Hepimizin bildiği gibi okumak , düşünceyi besleyip geliştirdiği gibi kelime haznemizi, konuşma kabiliyetimizi, güzel okuyup yazma yeteneğimizi, düşünme yeteneğimizi, hayal gücümüzü, bakış açımızı da değiştiriyor.
Bir düşünelim kaç kişinin evinde eskilerde olduğu gibi bir kitaplık ve kütüphane bulunuyor?
Maalesef evlerimizde çocuklarımız için yeterli kütüphane yaratmadığımız gibi onların araştırma duygularına da derman olamıyoruz. Velilerimden biliyorum onların yerine ödevleri ve araştırmaları anne babalar yapıyor.
Dünyada yapılan PİSA sınavlarını duymayanımız yok artık. Araştırmalarda ülkemiz bu sınavda sonlarda yer alıyor. Uluslararası bilgisayar ve enformasyon okur yazarlığı çalışmasında 8. Sınıflar bazında evde ve okulda bilgisayarı soruşturma, üretme ve iletişim kurma becerilerinde gene son sıradayız. Çünkü çocuklarımız onlara örnek olarak biz ebeveynler zamanımızı kitap okumaya değil bilgisayarlara, tabletlere ve cep telefonlarına ayırıyoruz. Aileler olarak evlerimizde kitap ortamı kuramazsak eğer, klasiklerden başlayarak kütüphaneyi donatmaz, internette doğru bilgiye ulaşma becerilerinin öğretilmesinin öneminin farkında olmazsak; PISA’ da kendi dilinde okuduğunu anlama becerilerimiz yine 40.’lıklarda olacak ve “Eğitimde Teknoloji”seferberliğimizin altı hep boş kalacaktır.
Peki çocuklarımıza kitapları tekrar sevdirebilir miyiz?
Genellikle iş sonrası veya evde televizyon karşısında kanal kanal dolaşarak içi boş dizileri seyrederek boşa zaman geçirmek yerine keşke çocuklarımızla birlikte verimli zaman geçirebilsek , onlarla ilgilenebilsek,az da olsa birlikte kitap okuyarak onlara örnek olabilsek.
Özellikle bekleme yapılan yerlerde veya yolculuklarda , geçirilen zamanı zevkli hale getirmek bir kitap veya gazete okumak örnek alınması gereken davranışlardır. Sayıları az da olsa toplumumuzda böyle kişilerle karşılaşmaktayız. Onları bence ayakta alkışlamalıyız. Aslında sadece küçük bir dokunuşla “ Kitap en güzel hediyedir “ sloganıyla bile çok büyük etkiler yaratabiliriz.. Kitap için ayıracağımız maddi kaynağı bir düşünün.. Hayatımızda o kadar çok zararlı alışkanlıklara veriyoruz ki… ( içki, sigara, kumar vs. vs…) Gelişmiş ülkelerin çizmiş olduğu tablo oldukça etkilidir. Çünkü onlar sahip oldukları her boş alanları bu anlamda çok güzel değerlendiriyorlar ve okuma alışkanlıklarını en güzel şekilde örneklerini sergileyebiliyorlar.
Bilgi çağındayız ama bence giderek bilgisizliği ve cehaleti yaşıyoruz..
Daha önceki yazlılarımızda da Eğitim konusuna değinmiştik. Her şeyin başında eğitim geliyor. Eğitim artık tüm dünyada büyük bir sorun. Ülkelerin gelişmesi, bilimde sanatta, teknolojide kısaca her yerde her alanda büyümesi, ilerlemesi kişilerin, toplumların kültür seviyesine , eğitim düzeyine bağlıdır .Artık günümüzde gelişen teknoloji ile bilginin öğrenciye nasıl aktarılacağı konuşuluyor ve tartışılıyor.Yeni nesil çocukların algıları , öğrenme biçimleri tamamen farklı. Biz eğitimciler bilgiyi artık nasıl aktaracağımızı değil bilgiyi nasıl paylaşmalıyız bunu öğrenmemiz ve ona göre öğretmemiz gerekiyor. Okullarımızda da zorlandığımız konulardan biridir bu . Eğer şimdiden bunun önlemini yada çözümünü bulmazsak , öğretme şeklimizi değiştirmezsek çocuklarımıza öğrettiklerimiz sadece bilgide kalacak ve bunu öğretirken de şimdi olduğu gibi zorlanacağız .Bir çok okulda çalıştığım kurumda dahil bilgi teknolojileri dersinin yanında robotik kodlama dersleri yapılıyor.Bu ders öğrenciler için çok sevilen ve ilgi gören bir ders. Diğer derslerinde bir şekilde değişik tekniklerle işlenmesi ve bilginin aktarılması gerekiyor. Yoksa çocuklarımıza İleride makinelerle , robotlarla nasıl rekabet edeceklerini öğretemeyeceğiz. Önce her anne baba kendini geliştirmeli ve öğrendiklerimizin üstüne yeni bilgiler koymalıyız. Kitap okumayı sevdirmeli , toplum olarak yeniliklere açık olmalı bilime ve sanata gereken önemi vermeliyiz. Çocuklarımızı buna göre yönlendirmeli kendi ayakları üzerinde durmalarını sağlamalıyız. Okuyan ve kendini geliştiren bireylerin oluşturduğu toplumların daha başarılı ve güçlü olacağını çocuklarımıza öğretmeliyiz.
Harekete geçmek için hazır mısınız?
Sevgi ve mutlulukla kalın…
Facebook Yorum
Yorum Yazın