Not Artırımı Reel Sektör İçin Ne İfade Ediyor?

FITCH nihayet Türkiye’nin notunu yatırım yapılabilir seviyeye çekti ve BBB- notunu verdiğini açıkladı. Bununla beraber Türkiye’ye gelecek fonların önü de açılmış oldu. Türkiye’nin notunun artırılması gerektiğini uzun zamandır sizlerle paylaşıyoruz. Birçok platformda da bunun gerekli olduğunu gerekçeleriyle beraber tartıştık, savunduk.

Birçok yerde not artırımının Türkiye ekonomisine ne fayda sağlayacağına dair yorumlar yapıldığından bunları tekrar etme gereği duymadım. Ancak, bu gelişmelerin reel sektöre ne zaman nasıl etki yapacağını açık seçik paylaşmamız gerektiğini düşünüyorum. Çünkü böyle fırsatlar iyi değerlendirildiğinde, şimdi hayal gibi görünen birçok hedef kolaylıkla ulaşılabilir konuma gelebiliyor.

Not artırımı ile birlikte yabancı fon yöneticileri Türkiye piyasası için fonlarından ayırdıkları yüzdeyi artıracaklardır. Risk yönetimi bunu gerektiriyor. Hal böyle olunca da Türkiye’ye bir fon akışı yaşanacak diye düşünebiliriz. Gelme ihtimali fazla olan fonları da 2 kısma ayırmamızda fayda var. Reel sektöre ortak olarak gelmek isteyen ile sermaye piyasalarında fırsat kovalayan fonlar. Bizi her ikisi de yakından ilgilendiriyor. Neden mi? Açıklayalım;

Sermaye piyasalarına gelen fonlar hisse senedi pozisyonlarını artırarak şirketlerin borsadaki değerlerini yukarı çekerler. Bu durum reel sektör firmalarımızın da değerinin artacağı

anlamına geliyor. Bu firmalar hem halka arzı kolaylıkla yapabilecek, hem de satış fiyatını daha yüksek belirleyebilecek. Bu durum öz kaynak sıkıntısı çeken ve bu nedenle bankalarla çalışmak zorunda kalan firmaları önemli bir yol ayrımına getirecek. Bu firmalar sermayelerine ortak katarak büyümeyi seçtiklerinde daha az kredi ihtiyacı duyacaklarından finansman maliyetleri düşecek.

Doğrudan şirketlere gelen fonlar ise ilgi duydukları sektör ve firmalara yönelik çalışmalar yaparak ortaklık teklifinde bulunacaklardır. Bu durumda iyi pazarlık yapan firma sahipleri firmalarına çok ciddi miktarda sermayeyi çok uygun koşullarda çekebileceklerdir. Hem de faiz taahhüdü olmadan. Bu pazarlığı yaparken yanınızdan ayırmamanız gereken 3 kişi olmalıdır. Önce ticaret hukukuna vakıf iyi bir avukat, sonra firma değerlemelerini yapabilecek ve ortaklık şartlarını belirleyebilecek iyi bir finansçı ve en son olarak da şirket hisse devrini, ana sözleşme tadilini yapacak iyi bir mali müşavir. Bu ekibi güçlü olan uluslararası firma olmaya namzet olacak.

Peki fonlar hangi şirketlere ortak olmak isteyecekler?

Aslında bu soru kilit noktayı oluşturuyor. Çünkü not artırımı sadece fonların Türkiye iştahını artırmak için bahane.
 
Fonların ilgi duydukları şirketlerden biri olmamız için yapmamız gereken
çok önemli görevler bulunuyor.

Öncelikli olarak kurumsallaşmanın gerçekleşmesi lazım. Firmanın görev dağılımı yapılmış, prosedür ve talimatları ile iş akış şemaları gibi her şeyi belirli hale getiren kurallarını yazılı şekle sokmuş olması gerekmektedir. Yetki ve sorumluluklar belirlenmelidir.

Daha sonra şirketin önünün açık olması ve büyümeye müsait olması gerekiyor. Bunun için sektör analizleri yapılacağından, firmanın sektör içerisindeki tarihsel konumundaki gelişmeler mercek altına alınacaktır.

En önemlisi, firma sahibinin yabancı ortağa hazır olması gerekiyor. Artık hepsi benim olsun diyenlerin hepsi BİZİM olsun diyenlere karşı kaybedeceği döneme giriyoruz.

Bütün bunlar aşıldıktan sonra firmanın brüt kar marjına bakılacak. Özellikle karını fiili duruma göre düzenlemeyenlerin brüt faaliyet karı (özellikle stok verileriyle oynanmış ise) düşük çıkacağından, yabancı fonların bu tür firmalarla ilgilenmesi hayal.

Bilanço ve gelir tablosu düzgün olan firmalar, finansman maliyeti, işletme sermayesi yetersizliği nedeniyle büyüyemiyorsa, önlerine çıkan fırsatla bütün bu önemli sorunlarından kurtulacaklardır.

Şimdi gün, kurumsal ve sistemli çalışan firmaların günüdür. Firmalarımızı yeni sürece hazırlamaya başlamalıyız.
Saygılarımla,