Tarih tekerrürden ibarettir sözü ne kadar klişe bir söz gibi gelse de kendini ısrarla kanıtlayan bir yönünün olduğu da kaçınılmaz. Bugün yakın coğrafyamızda ve uzak coğrafyamızda yaşanan tüm önemli hadiseler ve acılar Osmanlı hinterlandın da gerçekleşmekte. Mevcut durumda bizi üzen ve dar gelen bu gömlek ila nihayet aslına rücu edecek veya aslıyla temas edecek. Bugün kanayan yaralarımız ve ateş çemberi içerisinde olan bölgeler nereler. Dün Balkanlarda Bosna, Kosova arkasından yukarımızda Kırım aşağımızda Irak, Suriye, Yemen, Arabistan, Mısır, Sudan, Somali, Etiyopya bir bütünden kopmanın sancılarını ve acılarını yaşamakta. Doğal olarak Osmanlının iflası ve yönetim birliğini kaybetmesi diğer faktörler neticesinde bu coğrafyalar huzuru kaybetmiş ve o günden bugüne savrulmuştu. Bu yıkıntının ve mirasın üzerinde kurulan genç Cumhuriyet kendi şartları, gücü ve prangaları neticesinde mevcut mirasını maalesef üslenememişti. Fakat üzerindeki ölü toprağını atmış ve kafasını kaldırmış bu genç Cumhuriyet mirasın doğal varisi olarak 100 yıl sonra tekrar ben buradayım diyor.
Osmanlı kendi gelişiminin ve gücünün en yüksek noktasına 1517’de Yavuz Sultan Selimin Mısırı hâkimiyetine almasıyla başladı. İnsanlık Tarihinin medeniyet, yerleşim ve yayılma noktalarından biri olan Mısır her daim önemini korumuş bir dönem Fransızların Napolyon’la hâkimiyet sağlasalar da 1882’den 1922’deki bağımsızlığına kadar İngiliz işgalinde kalmıştı. İngilizler hem uzak doğudaki sömürgelere geçiş yolu hem de Afrika’da kritik konum icra etmesi nedeni ile Osmanlı’yı en güçsüz döneminde yakalamış ve buraları ele geçirmişti. Tabi o zaman Osmanlı adına kumandanların ciddi hataları da olmadı değil. İttihatçıların Cemal Paşa’sı bunun müsebbiplerindendir. Gerçi savaş tarihçileri I.Dünya savaşının seyrinde Almanların bir stratejisi olarak İngilizleri Mısır’da uzunca bir süre Kanal Harekâtları ile batıya geçişini engellediği söylenmektedir. Neticesinde yüzbinlerce Osmanlı askeri Mısır çöllerinde heba oldu maalesef. I.Dünya savaşına sonradan dâhil olan İtalyanlar trene son dakika atlar misali o da kendine pay koparmak maksadı ile Afrika’daki son Osmanlı toprağı Libya topraklarına asker çıkardılar. Bu askeri operasyona cevap vermek maksadı ile o zaman ittihatçıların parlak yıldızı Binbaşı Enver İtalyanlara karşı gerilla mücadelesi vererek bu mücadele etmeyi partiye kabul ettirdi. Gönüllü subaylar Kolağası Mustafa Kemal, Binbaşı Fethi Okyar, Kuşçubaşı Eşref ve daha sonra Cumhuriyet döneminde Genel Kurmay Başkanı olmuş Abdurrahman Nafiz Gürman (1950 yılında Darbeye Teşebbüs sebebi ile Adnan Menderes tarafından emekli edilmiştir. Ne yazık ki ayni ekip 1960 da darbeyi yaptı ve Adnan Menderesi astı). Binbaşı Enver burada 20,000 kişilik bölge halkından kuvvet toplayarak İtalyanlara kök söktürdü. Fakat sonradan gelişen Balkan savaşları sebebi ile bu ekip geri çekilmiş ve savaşın ilerleyen dönemlerinde son Osmanlı toprağı kaybedilmişti ne yazık ki. İşte bugün tekraren Emparyel dünyada Libya’yı yeme savaşı bizi 100 yıl sonra aynı noktaya getirdi. O gün Binbaşı Enver’e ve yanında ki Osmanlı zabitlerine destek veren 20.000 Libyalı bugün de Mekânın sahibine gel bize destek ola kol kanat ger demekte. Türkiye’de buna karşılık vermiş şu gelmiş olduğumuz pozisyonda. Allah askerlerimize ve oradaki Libyalı kardeşlerimize muzafferiyet nasip etsin diliyoruz. Sonuç olarak da nerede kalmıştık.
Hayırlı işler dileği ile rabbim yar ve yardımcımız olsun.
Facebook Yorum
Yorum Yazın