NEDEN BEŞİKTAŞLIYIM?

           Mustafa Bey “Artık 15 yaşındasın , senden dergimize aylık düzenli yazı bekliyorum.” Deyince ilk yazının konusu futbol ve özellikle Beşiktaş ile ilgili olmalı diye kanaat getirdim.Beşiktaş’ın son 6-7 yılının hemen tüm maçlarını İnönü Stadı’nda ve televizyonda izleyen birisi olarak neden Beşiktaşlı olduğumla ilgili bir yazı yazabilceğimi düşündüm.

            İlk İnönü’ye gidişim 5-3 Beşiktaş’ın üstünlüğüyle biten Beşiktaş- Rize maçıydı.Bir Rizeli olarak babamdan ilk kez “Bu maçta sevinilmez yenilene üzülünür.” sözünü duyunca iyi bir Beşiktaşlı olan babamın  Rizespor’a üzüldüğünü farkettim.Babam soru soracağımı hissedince “Doğduğum yer olan Rize’yi unutmam mümkün değil.İyi bir Beşiktaşlı olmama rağmen bu maçta sadece yenilene üzülürüm yenene sevinmem.” Demişti.Bende 7-8 yaşlarında bir çocuk olarak bir insan neden Beşiktaşlı olur diye soru sorduğumu hatırlıyorum.Babam bunu zamanla ve yaşayarak anlayabileceğimi söylemişti.Böyle bir yazı gerekince de kendisiyle bu konuyla ilgili hatıralarımızı tazeledik ve soruya cevap aramaya çalıştık.

            Öncelikle şunu söyleyebilirim diye başladı: “Beşiktaşlı olunca artık taraf ve taraftarsın.”Hangi taraf , nasıl bir taraftarlıktı bu? “Dürüstlükten , doğruluktan , içten ve samimi olmaktan , onur ve şahsiyetten taviz vermemen , ilkeli ve karakterli duruş sergilemen Beşiktaşlı olmanın olmazsa olmazlarıdır.Bu davranışlardan yana taraf olman , hayatının her bölümünde ikilemlerde kaldığında seçimlerinde en öncü rol oynar.Ayrıca bu yüksek karakter , sevgi ve merhametle beslenir.Artık Beşiktaşlı olman , doğrudan , iyilikten ve adaletten yana taraf olmandır.”

“ Bir takıma sempati beslemekle , o takımın taraftarı olmak ayrı şeylerdir.Bir Beşiktaşlı olarak bu konuda şanslı olduğunu söyleyebilirim.Geçmiş yıllarda , hatta geçen yıl şampiyonluktan 1-2 adım geride olan takımların maçlarını 3-5.000 kişiyle oynadığını görmüşsündür.Ufak bir aksaklıkta , sempati besleyenler takımlarından uzaklaşırlar.Onlar her zaman iyi dönemde vardırlar.Geçen hafta ki Beşiktaş – Kayseri maçını bayram olmasına ve takım çok kötü olmasına rağmen 20.000’den fazla insan izledi.Bizde ordaydık.Çünkü biz taraftarız .”Bunları duyunca şunu anlamıştım.Babamın bana verdiği en büyük hediyelerden biriydi Beşiktaşlı olmak… Siyah – Beyaz rengiyle , stad atmosferiyle , oyuncu ve taraftarlardan- basit anlamda galip gelmekten ziyade her maçından çıkardığım derslerle- bambaşka bir şeydi Beşiktaşlılık.Geçen yılın 2 kupasından çok daha büyük , çok daha değerli bir hazineydi Beşiktaşlılık.Ben galibiyetlerde , şampiyonluklarda , kupalarda başarıyı ararken bambaşka bir yaşam biçimi , yaşama sevinci  ve yaşama heyecanı oluşturmuşum farkına varmadan.Başarılarda bunu perçinlemiş.

            Bunu statta gözlemlediğim Sayın Bilgili ve Sayın Demirören’in yakınları , aileleri ve çocuklarıyla beraber İnönü’ye gelip maçları seyretmesinden anlamalıydım.Başkanların maçları aileleriyle beraber izleme nezaket ve inceliği sadece İnönü de vardı.Beşiktaş’ın halkın takımı olduğunu o dönemde kavramalıydım.Bu konuda başka bir örnek var mı diye babama sordum.O da bana “Oğlum Beşiktaşlılık budur.Beşiktaş halktır.Bu inceliği  ve bu nezaketi hiçbir statta göremezsin.Beşiktaş büyük bir ailedir.Bu ayrıcalığı hep hissedeceksin.” diye cevap verdi.           

            Televizyon ve gazetelerde , birçok kulübün teknik patron ve antrenörlerinde ve daha birçok yerde Beşiktaşlı eski futbolcuları görünce, bunun nedenini de babamla tartıştık.Öğrendiğime göre Beşiktaş futbolcusuyla ve taraftarıyla kendisini devamlı yenileyen ve eğiten bir hayat okuluydu.Beşiktaş’ın bu asaleti ve karizması takım futbolcularına da yansıyor.Diğer kulüp futbolcularının önemli bir kısmı kulüpleriyle sorun yaşayıp futbolculuktan sonra ki yaşamları manen çöküntü içerisinde geçiyor.Haketmedikleri bir yaklaşımla kulüple ilişikleri kesiliyor.Faal futbolculukları hazin bir sonla 3-4 yıl daha oynanacakken bitiriliyor ya da normal çağında bitirse bile kulübü tarafından yabancı muamelesi görüyor.Beşiktaş’ta durum çok farklı.Bugün Eskişehir’de , Antalya’da , Diyarbakır’da , Bursa’da ve daha birçok yerde yönetici olarak hizmete devam eden eski futbolcuların birçoğunun jübilelerinin yapılıp onore edilmeleri Beşiktaş’ta futbol oynayan futbolcuların bile ne kadar ayrıcalıklı olduklarını gösteriyor.Beşiktaşlı duruşu bu olsa gerek.Cesur ve karizmatik. Nerdeyse bu yük tamamen Beşiktaşlı eski futbolcuların omuzlarında.Bu futbolcular hayatlarının en verimli dönemlerinde veya sonlarında dışlanmamışlar bir şekilde itilip kakılmamışlar ve Türk futboluna faydalı olabilmeleri için kulüp hiçbir fedakarlıktan kaçınmamış.Diğer takımlarla mukayese edince Beşiktaşlı olmamın ne derece büyük bir onur olduğunu fark ediyorum.Her ne kadar futbolun bir çok teknik yükü Beşiktaşlıların omzunda olsa da bundan sadece gurur duyuyorum.         

            Beşiktaşlılık ; her şeyimiz olan milli takımda banko oynayabilecek İbrahim Toraman , Ekrem Dağ , Serdar Özkan , İbrahim Üzülmez ve Yusuf Şimşek gibi futbolcular olmasına rağmen hiçbirinin alınmaması durumunda bile Estonyalarda , İspanyalarda , Bosnalarda yaşadığımız perişanlığı kahırla izleyebilip milli davamız uğruna yorum bile yapmamaktır

            Beşiktaşlılık ; ruhunda olan liderlik özelliğini yerel rakiplerinin hizmetine sunabilmektir. Futbolumuzun zor dönemlerinde(bu yıl gibi) , Avrupa’nın en üst liginde (Şampiyonlar Ligi) onurla ve cesaretle mücadele edip , alt kategorilerde(Avrupa Ligi) oynayan kulüplerimize örnek olabilmek ve destekleyebilmektir.

            Beşiktaşlılık ; doğrudan ve adalatten yana olmak , haksızlığa ve adaletsizliğe karşı durmaktır.

            Beşiktaşlılık ; ırkçılığa karşı cephe açabilmektir.

            Beşiktaşlılık ; Necip Fazıl’ın Çile’sinde “Kaldırım Şiirinde” çıkar karşımıza.Yalnız , düşünceli , içten , samimi ve katıksız saf olarak.Pir Sultan da “Hak Yolunda Olanların Direnci’nde” görürüz Beşiktaş’ı.Karacaoğlanda sonsuz sevgiyi yaşar Beşiktaşlı.Yunus Emre’yle de yüce yaratıcıya olan muazzam aşkını benliğiyle özdeşleştirir.Taraftarıyla ,futbolcusuyla ve yönetimiyle bir ortak ruh oluşur İnönü’de böylelikle.Misafir oyuncu ve taraftarın anlayamayacağı türden bir ruhtur bu.Bu ruhu birçok yabancı hiçbir yerde görmediği bir davranış olarak algılar.Göremeyeceği ve anlayamayacağı kesindir bu ruhu.

Beşiktaş  ruhu; 1071 Malazgirt’inde Alparslan ve ordusu , 1453 İstanbul’unda Sultan Mehmet ve askerleri , Sakarya’da , Çanakkale’de Atatürk ve arkadaşlarıdır.

Beşiktaş Kuva-yi Milliyedir , bayraktır , bağımsızlıktır , özgürlüktür , medeniyettir.

Beşiktaş  Türkiye’dir. Aynı zamanda kainattır.

            Beşiktaşlı olmak evrensel olmaktır.

            Sohbetimiz bitince babam “Beşiktaş varken insanlar neden başka takım tutar?” sorusunu sormadığım için bana teşekkür etti.İşte Beşiktaşlılığın zirvesi bu dedi.Her görüşe , her fikre saygılı olmak.Tüm bunları düşünüp kağıda dökünce , -objektif olma adına- Beşiktaşlı olmamam için neden aradım.Bulamayınca , bu topraklardan doğan şanlı bir ruhun taraftarı olduğum için , Allah’a dua ettim.

gokhany7@hotmail.com