ÖYLE İSE NE YAPMALI (3)...? Chto Delat (Yani Vlademir Lenin’in Rusçası Şile). Şimdi bunun üzerinde duralım. Bu sorunlar yumağında dikkat edilmesi gereken en önemli unsur, bölge halkının huzuru, güvenliği ve yaşam standartlarıdır. Bölge halkı yaklaşık 80 sene ana dilini konuşamamış, tel örgüler arkasında yaşamaya mahkum olmuş, o halde bile yakınları ile ancak gözleri ile konuşabilmiştir. Bir insana yapılacak en büyük kötülüklerden biri, hatta işkence o insana bildiği ana dilinin konuşturulmamasıdır. Ben yurt dışına çıktığımda biliyorum. Gittiğim ülkenin dilini, bilmeyince adeta kuş gibi çırpınır insan. O yüzden en çok Berlin’e gitmeyi severim. Yaklaşık 300 ile 400 bin arası Türk’ün yaşadığı bir Avrupa şehridir. Adım başı bir Türk’e rastlayabilirsiniz ve sanki ana babanızı görmüş gibi olursunuz. Ama dil bilmeyince ne yolunuzu bulur ne derdinizi anlatabilirsiniz. Pekiyi siz kendi ülkenizde kendi ana dilinizle konuşmanız yasaklanırsa siz de öteki dili yeterince öğrenme imkanınız olmamışsa ne yapacaksınız...?
Kontra gerilla -Ergenekon tarafından 1992 yılında öldürülen Musa Anter anılarında der ki; jandarma bizi izlerdi ki Kürtçe konuşalım da bizi alsın der dest etsin..Biz azami dikkat ederdik yakalanmayalım diye..Fakat önümüzdeki eşeğe arkadaşım çoooo! dedi eşek dursun diye..Birden jandarmalar çıktı..Orada hem adamı dövdüler, hem eşeğin sırtındaki buğdayı aldılar hem de para cezasını ödeyemediği için gidip köyden keçisini aldılar... Ana dilde zulüm bu derecelere varmıştı..Bırakın ana dilde eğitimi yolda yolakda değil evde bile konuşmak yasak idi..bu tam bir zulümdü...Şimdi bu yasaklar yavaş yavaş bilhassa AK Parti iktidarında kalktı.
Merhum Turgut Özal da bu konu ve yasakların çok üzerinde durmuştu. Zaten kendisinin öldürülme sebeplerinden (yine basından öğrendiğimize göre artık hiç şüphemiz yoktur ki Turgut Özal zehirlenmiştir. Ergenekon tarafından) başlıcası Kürt sorununa temasıdır..Bu reformlar yeterli değildir ama olumlu adımlar atılmıştır... Daha fazla gecikilmeden tüm reformlar yapılmalı ve ana dilde eğitim başta olmak üzere tüm ana dil hakları, yer ve şehir köy bölge isimleri iade edilmelidir. Bu reformların yapılması esnasında mevcut parlamenter sistem ve idari yapılanma yeterli olmayabilir. Bunun çaresi de yeni yapılmakta hatta Sayın Başbakanımızın ifadesi ile yazılmakta olan anayasa da gerekli değişiklikler yapılıp eyalet ve başkanlık sistemi denenebilir ya da bu bir an önce tartışmaya açılabilir. İki ay önceki başyazımda da belirtmeye çalıştığım gibi ülkemiz heterojen bir yapıya sahiptir. Etnik, dini, mezhebi, kültürel farklılara sahiptir. Bu farklılıklar gözetilerek bir idari ve parlamenter düzenlemelere gidilmelidir.. Ancak tüm bunlarda bu sorunun çözülmesi için yetmeyecektir... ! Çünkü 80 yıllık bu etnik baskı artık halkda iyileştirilemez travmalar oluşturmuş ve bölge insanının bir kısmı dış güçlerin de desteği ile silahlanmış ve dağa çıkarılmıştır... Bilhassa 12 Eylül 1980 askeri darbesi ile Diyarbakır askeri ceza evindeki işkenceler zirve yapmış ve dayanılmaz bir hal almıştır. Hapishane de her türlü işkenceler, filistin askısı, elektrik verme, dışkı yedirme vakayı adiyeden olmuştur. Şu an da BDP Diyarbakır milletvekili olan Altan Tan’ın babası (ki siyasi sebeple hapse düşmemiştir ve nakşibendi mensubu dindar bir adamdı) oruçlu olarak dışkı yedirilmeye zorlanmış ve foseptik çukurda öldürülmüştür... Bölge halkının geldiği noktada bu yaşadığı travmalarıda göz önünde bulundurulmalıdır.
Ülkemizin Orta Asya-Orta Doğu ve Avrupa arasında ki uyuşturucu trafiğinin tam ortasında olması da PKK’nın ekmeğine yağ sürmüştür.. Halkdan etnik istismarla maddi manevi destek almakta, her evden ya bir çocuğu dağa ya da haraç vermeye zorlamakta idi. Diğer dış destek Suriye üzerinden hem silah hem para olarak ulaştırılırken narko ticaretide ekmeğine yağ sürmüştür.. Artık PKK’nın tüm argümanları yerine gelmişti. Hem para hem adam hem de lojistik destekler verilmişti kendilerine. Dolayısı ile sadece kültürel etnik sorunları çözmeniz yetmeyecektir.. Bu kültürel hakları halka kayıtsız ve kompleksiz bir vaziyette verirken silahlı eşkiya ile de en caydırıcı biçimde hem istihbari hem sıcak mücadele etmeniz gerekmektedir. Yani örgütün mali siyasi ve kültürel kaynakları ile aynı şekilde mücadele etmeniz gerekmektedir. Bu konuda hiç kompleks duymamanız gerekir sözünü söylememin sebebi ise; devletin dönem dönem önce silah bırakılsın sonra reformlar yapılacak söylemidir.Bu kompleks kokan bir söylemdir. Halkımıza ana sütü gibi hak olan tüm kültürel, ekonomik, siyasi, içtimai kazanımları iade edilmelidir. Ama elinde suç aleti olan eşkiyanın da elinden bu suç aleti alınana kadar mücadele edilmelidir. önceki yazımda (bkz 140ncı sayı teknik elektrik postası www.teknikelektrik.com) Türklerin 1071 yılından beri en büyük partneri, müttefiği, kardeşi Kürtlerdir. Kürtleri Türklerle kardeş ve doğal partner yapan TEK ÖGE, EVET TEK ÖGE İSLAMDIR..Lozan da delegasyonlarımız İsmet Paşa ve
Dr. Rıza Nur’un hatıratında olduğu gibi Kurtuluş Savaş’ını yapan BİZ TÜRKLER VE KÜRTLER ibaresi Lozan dönüşünde sadece Türkler olarak değiştirilmiştir. Bu işte Kürt vatandaşlarımız ile aramıza sokulan ilk nifak olmuştur.
900 sene arasında hiç bir ihtilaf çıkmamış, mantar tabancası bile patlamamış iki halk arasında ilk nifak Lozan dönüşü gerçekleşmiştir. 1930 yılında zamanın milli savunma bakanı Mahmut Esat Bozkurt yaptığı açıklamada ''ülkemizde Türkden başka bir ırk mensubu yoktur. Var olduğunu söyleyenler ancak köle olarak varlıklarını sürdürülebilir''. Evet devletin en yetkili organının o yıllarda Kürtlere bakışı bu şekilde idi...Yapılması gereken bu yaraların bu acı söylemlerin ivedi iyileştirilmesidir ki son on yılda AK Parti iktidarının ve başındaki Sayın Tayyip Erdoğan’ın çok ileri reformları olmuştur. Ama yeterli değildir devamı gelmeli ve her ileri ülkede olduğu gibi atamız Osmanlıda da olduğu gibi Kürtçe eğitim, ana dilde eğitim tümü ile serbest olmalı.. Devlet dairelerinde kolaylıklar gösterilmeli ve bu konudaki idari yapılanma başta eyalet sistemi ile gerçekleştirilmelidir.
Eyalet sistemi sadece bölgesel etnik yapıları rahatlatmakla kalmayacak kültürel olarak da bir rahatlatma getirecektir. Eyalet sistemi asla bölünme olarak görülmemelidir. Bugün dünyanın en ileri ülkeleri federatif veya eyalet sistemi ile yönetilmektedir. Aslına bakarsak Osmanlı da yüzyıllarca yerel yönetimlerde güçlü eyalet (sancak-beylerbeyi )sistemi ile yönetilmiştir. Her eyalet kendi etnik ve kültürel sistemde farklı öğeler rahatlıkla temsil edilebilir. Ülkenin başka bölgelerinde uygun görülmeyen belli hukuki uygulamalar, eğitim ve kültürel yaşantılar bir başka bölgede uygun görülebilir. Mesela Amerika da ceza hukukunda idam bazı eyaletlerde uygulanırken bazı eyaletlerde uygulanmayabiliyor. Bazı eyaletlerde ana dilde eğitim resmi dil İngilizce olmakla beraber İspanyolca da eğitim dili olarak aynen paralel olarak verilebilmektedir. Bu örneklerden ülkemizde de yararlanılabilir ya da uzağa gitmeye gerek yok Osmanlı da ki gibi her bölge de eğitim kendi örf ve ananelerine uygun ana dilinde verilebilir.
Böylece terör örgütü ve onun siyasi uzantısı olan malum partinin elindeki tüm kozlar alınmış ve istismar kapısı kapanmış olacaktır..Bu esna da silahlı örgütlerle ve uyuşturucu kaçakçılığı ile de her türlü mücadelenizi yaparsınız. Örgüte de halkdan samimi olarak veya emri vaki olarak giden desteği kökünden kesersiniz.
Önümüzdeki sayımızda da buna devam ederiz kısmet olursa.
Facebook Yorum
Yorum Yazın