Evet! Çok klasik bir söz, çok klasik bir başlık oldu belki ama, bu siyaset arenasında, bu kavga, gürültü, toz-duman arasında başkada söylenecek söz yok herhalde.
Baksanıza hem iktidarın, hem muhalefetin söylemlerine, şiarlarına. Hep incitici, hep kırıcı, hep suçlayıcı. Halbuki siyaset güzel söz söyleme sanatı olmalıdır.
Tek partili hayattan çok partili demokratik hayata veya parlamentoya geçtiğimizden beri bu hep böyle olmuştur. 14 Mayıs 1950 seçimlerinin galibi olarak parlamentoya giren Demokrat Parti aslında çok partili hayatımızın da bir başlangıçı olmuştur. Devletimizin Kuruluşu ile varlığı kaim olan Cumhuriyet Halk Partimizle beraber siyaset sahnesine renk getirmiştir. Ancak bu renkle beraber parlementer siyasi hayatımıza kavgalar-gürültüler, hicivler ve maalesef küfürleşmelerde girmiştir. Ben 1950 ve 1973 arasını hatırlamıyorum. Çünkü ya dünyada yoktum yada çocuktum. Ancak 1973 seçimlerinden beri (ki benim ilkokula başlamama tekabül eder) hatırlıyorum siyasi üslup ve tarzlara konu olan demokratik – parlementer hayatımızı. 1950’li yıllarda yakın tarihimizden öğrendiğimiz kadarı ile İsmet İnönü – Adnan Menderes. Yine Adnan Menderes – Osman Bölükbaşı. 1960’lardan sonra İsmet Paşa – Suat Hayri Ürgüplü, İsmet Paşa – Süleyman Demirel ihtilafları, atışmaları meşhurmuş. 1973’den sonra siyasi hayatımıza Karaoğlan benzetmesi ile giren Bülent Ecevit – Süleyman Demirel, Süleyman Demirel – Necmettin Erbakan, Ecevit – Necmettin Erbakan, Ecevit – Alpaslan Türkeş tartışmaları, polemikleri damga vurmuştur. Ancak 19731980 arası bu tartışma ve polemikler o kadar ileri boyutta seviyesizleşmiştir ki bu kavgayı ancak 12 Eylül 1980 Askeri Darbesi bitirmiştir. Hatta halka o kadar çok gına gelmiştir ki darbe olduğunda halk “oh be bıkmıştık bu kavgadan” diyebilmiştir.
Ben çocuktum ama iyi hatırlıyorum; Askeri darbe yönetimi 4 siyasi liderimizi içeri tıktığında; bu birbirine neredeyse selam bile vermeyecek kadar küsülü-kavgalı olan bu liderlerimiz içeride ve akabinde çıktıktan sonra birbirleri ile dava arkadaşı olmuş adeta kader birliği yapmışlardır. Milletimizde “Ne yani kardeşim, illaki birbirinizle diyalogda olmanız için darbemi olması lazım” demiştir. Şimdi bunu niye anlattım; Bu memlekette her türlü kavgayı gördük, yaşadık. Askeri darbelerle kesilen demokrasimizi birbirleri ile selamlaşmayan siyasetçilerin hepsini gördük.
1980’den sonra Özal-Calp; Özal-Sunalp, Özal-Demirel, Özal-Erdal İnönü çekişmeleri yaşadık. Ama kavganın bir faydası olmadığını çirkinliğin siyasetteki seviyeyi nasıl aşağıları çektiğini gördük. Artık geçmiş olumsuzluklardan ders çıkarıp, zinde güçlere bahane oluşturmayacak bir tarzda siyasetçilerimizin konuşmasını diliyorum
Son zamanlarda sivilleşmenin ne kadar önemli olduğunu çıkan kanunlar ve Avrupa Birliği normları ile gördük. Ülkemiz artık geri dönüşü çok zor bir sivilleşme ve demokratikleşme içerisindedir. Bu yolu zora sokacak siyasi tarz ve usluplardan kaçınmamız gerekir diye düşünüyorum. Lütfen Sayın Erdoğan, Sayın Baykal, Sayın Bahçeli siyasi seviyeyi koruyalım.
Facebook Yorum
Yorum Yazın