Gerek aylardır yazdığım yazılarda olsun gerekse önüme şayet mikrofon uzatılmışsa veya irticalen bir konuşma yaptığımda velhasıl her konusu açılıp gündeme geldiğinde elektrik sektörünün sıkntısı ne zaman geçer dendiğinde, işler ne zaman açılır dendiğinde hep aynı cevabı veriyorum. O büyülü cevabı sanki?
Yıl sanıyorum 2000 idi. 1 şubat 2002 de kaybettiğimiz deprem bilimi jeofizik hocalarımızdan Prof. Dr Aykut BARKA şöyle bir yorum yapmştı. Beklenen büyük İstanbul depremi (Allah hepimizi muhafaza buyursun) gerçekleştiğinde; İstanbul da 1 milyon civarı ölü,100 milyar dolar da maddi zarar bekliyoruz. Bunun gelmeden izalesi için (tedbir edilip yok edilmesi için) yaklaşık 8 milyon nüfusun yerlerinden edilip, oturdukları yerlerin ya yıkılıp ya da boşaltılması gerektiğini söylemişti. Devamında ise İ.T.Ü’lü merhum hocamız; bugünkü ikitelli Halkalı ve Kayabaşı’ndaki yani İstanbul’un kuzeyindeki hakim tepelere depreme mukavemetli zeminlere yine deprem yönetmeliklerine uygun yapılar inşa edilmesi gerekmektedir demişti.
Merhum hocamız bu tarihi açıklamaları yaptıktan çok kısa bir süre sonra sözlerini geri almak zorunda kalmıştı. O günkü Türkiye’yi yöneten zihniyet tıpkı Galile’ye sözlerini geri aldırtıp (dünya yuvarlak değil düzdür) dedirtmek istedikleri gibi hocaya sözleri bir şekilde geri aldırtılmıştı. Zira deprem tehlikesi ranta çevrilmek isteniyor denilip hocayı pişman ettirmişlerdi. Hoca şunu söylemek istemişti; Gölcük de tekrar karadan denize inen kuzey Anadolu fay zonu İstanbul’un güneyine teğet geçerek Tuzla, Pendik, Kartal, Küçükyalı, Maltepe hatta Moda’ya kadar olan Anadolu yakası tarafından Avrupa yakasına yine teğet geçerek Kumkapı Bakırköy Florya’yı geçip Gürpınar da karaya çıkıp Avcılar da devam edip İstanbul’un dışına çıkmaktadır. Bu fay Kuzey Anadolu fay zonunun Marmara’daki devamıdır. Daha devamla Şarköy Mürefte üzerinden Ege’ye doğru uzanmaktadır. Oralarda ayrı bir yazı ve değerlendirme konusudur. Bu fay zonu Dünyamızın gözbebeği İstanbul’umuzu tehdit etmektedir. Bu tehdit bertaraf edilirken merhum hocamızın tahmini ile 10 milyar dolar para harcanacaktır. Bu harcanan para bir israf değil muhtemel İstanbul depreminde kaybedilecek yüzbinlerce insan ve 100 milyar dolar maddi kaybı engelleyecektir. Gerçi son 10 yıldır – özellikle son yedi yıldır muhtelif tedbirler alınmıştır. Fakat çok ağır gitmektedir. 17 ağustos 1999 da gerçekleşen Gölcük depreminden itibaren tüm jeofizikçiler muhtemel İstanbul depremine maksimum 30-35 yıl ömür biçmiştir. Tabii ki kesin tarihini kimse bilemez. Ama yaklaşık tahmin edilebilmektedir. Bu süre giderek daralmaktadır. En sevmediğim şey ben demiştim ve keşke ile başlayan cümlelerdir. Ama bu konu ile alakalı ben demiştim veya keşke asla denmemesi gerekir. Bu konu şakaya alınacak bir konu değildir.
İşte tam da bu konu meselenin püf noktasıdır. Bu alınacak tedbirler Türk inşaat sektörünün ve ona bağlı 40 alt sektörünün en azından İstanbul ayağının (ki İstanbul Türkiye’nin en az yarısıdır) ekonomik krizinin çözümüdür. İnşaatlarımız yapılmaya başlarken ona bağlı sektörler ve bizimde içinde olduğumuz Elektrik ve aydınlatma sektörleri büyük bir hareket görerek krizden çıkacaktır. Geçen aylar yazdığım yeni bayilik ve sistemlerde yerine oturduğunda krizi daha çabuk atlatabiliriz. Yoksa diğer ülkelerde ve sektörlerde krizler geçse bile inşaat ve elektrik de geçmeyebilir, ya da çok süre alabilir. Türkiye de elektrik sektöründe eleminasyon devam etmektedir. Krizin geçmesini bekleyemeden her hafta yeni firmaların battğını duymaktayız. Birbirimize adeta cenaze haberi verir gibi şu firma battı veya bu firma sıkıntıda sözlerini duymaktan bıktık. Yarın hem insani hem de ekonomik kayıplarımız için daha fazla acı çekmeden 2000 yılındaki sese kulak vermeliyiz. bu vesile ile merhum Prof.Dr Aykut Barka hocamızı da rahmetle anıyorum.
Facebook Yorum
Yorum Yazın