Muhammed, Allah'ın Resulü müdür?

Amacımız yeni bir yazı ile kafaları karıştırmak değildir. Lakin şehadet nedir ve şahit olmak ne demektir anlamak ve aktarmak istedik. Sözlükte “tanıklık etmek, huzurda olmak, hazır bulunmak, idrak etmek, haber vermek, muttali olmak ve bilmek” anlamlarına gelir. Malumdur ki her er Müslümanın Allah’a birliğine iman ettikten sonra “ve eşhedü enna muhammeden Resulüllah” der.


 Bir kimse sadece kâinatı ve içindekileri tefekkür ederse bile Allah’ın varlığını kabul edebilir. Hatta nice ateist bilim adamları yaptıkları araştırmalar sonucunda bir yaratıcıya inanmak zorunda kalmışlar. Kâinattan apaçık ayetler/deliller vardır. Önceki bütün dinler bir yaratıcıdan bahseder. Peki, Allah’ı anladık! Ya, Muhammed resul? Gerçekten peygamber midir? Dünya nüfusunun çoğunluğuna göre değildir! Milattan önceki eski tarih kaynaklarda da yazmaz… Müslüman bir ülkede doğmamış bir adamı nasıl inandırırız?  Veyahut bizler niçin ve niye inanıyoruz? Bize her söylenilene inanmalı mıyız? Şayet inanıp veya ret edeceksek kıstasımız veya ölçütümüz ne olacak? Gibi sorulara tavrımız cevabımız ne olacak?


Kırk yaşına kadar din adına bir şey bilmeyen ve konuşmayan birinin, “ben Allah’ın elçisiyim” demesiyle mi olunuyor elçilik? Ve önüne gelen inanıyor, öyle mi? Kesinlikle öyle değildir… Hz. Peygamberin bu ilahi mesajı ve yüklenmiş olduğu misyonu en yakın akrabalarının birçoğuna inandıramamıştı. Neden acaba, hiç düşündünüz mü? O yüce peygamberi işitmediler ve dinlemediler… Peygamber ne anlatıyor ve neyi söylüyordu ki? Şüphesiz Kur’an okurdu! Meşhur hafız Abdulsamet ve Mekke imamları gibi mi? Hayır hayır, o akıllarını kullansınlar diye, tefekkür etsinler diye, Allahtan sakınsınlar diye bir bildiri, bir ihtar, bir öğüt, korkutucu ve bir de müjdeci olarak kendisine indirilen Kur’an’ı okurdu da ondan… O yüce Kur’an’ın mesajını dinleyeni etkiler ve ya ret eder veyahut Hz. Ömer gibi ayetlere boyun eğip imana gelmişlerdir. İnsanlar Kur’an’ı işitmesinler diye aralarında yaygara koparanlar veya mesaja kulak tıkayanlar da olmuştur… 


Bu gün bile Muhammedîn, Allah’ın elçisi olduğuna iman etmeyen kimseler olduğu gibi, iman edip “ve eşhedü enna muhammeden Resulüllah” deyip yalan söyleyenlerde vardır. İşte bunlara bizzat cenabı Allah şöyle cevap veriyor;  

       

 İnkâr edenler, “Sen peygamber değilsin” diyorlar. De ki: “Benimle sizin aranızda şahit olarak Allah ve bir de yanında kitap (Kur’an) bilgisi bulunanlar yeter.” Ra’d 13/43


Allah, şahitlik edenlerin en büyüğüdür şüphesiz. Ya biz nasıl şahit olacağız? Şüphesiz elçinin getirdiği Risâlet (vahiy) ile… Onu okuyarak ve okuduklarımızı tedebbür ve tefekkür edip yaşantımıza aktararak olacaktır. Bu Kur’an ilminin bize vereceği belli bir bilgi ile olacaktır. Onun için Kur’an bilgisi olmayan bir kimsenin ben Resule şahit oldum demesi içi boş, kuru bir cümleden ibaret olacaktır. Kur’an’ın bilgisine şahit olan kimse Hz. Muhammedin yüce Allah’ın elçisi olduğuna iman edecektir. Kitap ehline gelmiş Yahudiler için aşağıdaki ayeti okurken dikkatinizi çekmek istiyoruz. 

     

De ki: “Şahitlik bakımından hangi şey daha büyüktür?” De ki: “Allah benimle sizin aranızda şahittir. İşte bu Kur’an bana, onunla sizi ve eriştiği herkesi uyarayım diye vahyolundu. Gerçekten siz mi Allah ile beraber başka ilâhlar olduğuna şahitlik ediyorsunuz?” De ki: “Ben şahitlik etmem.” De ki: “O, ancak tek bir ilâhtır ve şüphesiz ben sizin Allah’a ortak koştuğunuz şeylerden uzağım.” Kendilerine kitap verdiklerimiz, onu (Resul’ü) kendi öz oğullarını tanıdıkları gibi tanırlar. Kendilerini ziyana sokanlar var ya, işte onlar inanmazlar.” 

Enam 6/19-20


Yahudiler kendi kitapları olan Tevrat’ı okur ve ondan bilgilendikleri için Hz. Muhammedi kendi öz oğullarını tanır gibilerdi… Müslüman kimliği ile iftihar edenler, peygamberi tanımak için Tevrat’ı bırakın ki Kur’an’ı dahi okumuyorlar! Ya sahi, bizim Müslümanlar Resul’ü nereden ve ne kadar tanıyorlar? Evet, bunlar şehadet ettik demekle yalan söylüyorlar olmasın! Çünkü bu bir münafıklık alametidir. Aşağıdaki ayet aynen bu durumu anlatıyor;


Münafıklar sana geldikleri vakit: “Şahitlik ederiz ki sen muhakkak Allah’ın elçisisin.” derler. Senin mutlaka kendisinin elçisi olduğunu Allah bilir ve Allah münafıkların yalancı olduklarına şahitlik eder. Münafikun 63/1


Oysaki Kur’an içinde aynı soruları sormamız lazımdır. Allah’ın kelamı olup olmadığını nasıl bileceğiz. Bütün bu soruların cevap bulacağı tek yol onu okumak, okuduğumuzu anlamaktan ve tahlil etmekten geçer. Ancak ne olduğu ortaya konulunca, Allah’ın kelamı, vahyi ve Nur’u olduğuna ilimle şehadet edildiğinde işte o zaman Resul’ünde Allah’ın elçisi olduğuna şehadet edebiliriz. Ve şahit olunduğunda bize düşün şu olmalıdır;   


“Rabbimiz, Senin indirdiğin şeye inandık ve Resûl’e tâbî olduk, artık bizi şahitlerle beraber yaz.” Ali-imran 3/53


İman ve şehadetimizin doğruluğunun test edilmesi veya alametlerinin ortaya çıkması gözyaşlarıyla belli olacağını görüyoruz…


Resul’e indirileni (Kur’an’ı) dinledikleri zaman hakkı tanımalarından dolayı gözlerinin yaşla dolup taştığını görürsün. “Ey Rabbimiz! İnandık. Artık bizi (hakikate) şahitlik edenlerle beraber yaz” derler. Maide 5/83


Ey Müslümanlar! Resul’ün Allah’ın elçisi olduğuna şahit misiniz? O elçinin getirdiği Kur’an’a şahit misiniz? Bize gelen Kur’an’ı okumadan ve anlamadan, gerçek manada bizi şahitlerle beraber eyle dua edecek miyiz? Allahtan merhamet dileyecek miyiz?   


“Bunun içindir ki, Kur’an okunduğu zaman onu dinleyin ve susun ki merhamete nail olasınız.” Araf 7/204 


Allah’ın affına mazhar olmak ve merhametine girmek için Mekke’nin imamı Kur’an okuduğu zaman dinlemek veya onu kasetlerle çoğaltıp herkese hediye etmek değildir. Bir iş veya işlem yapılacağı zaman Kur’an’ın o iş için helal mi veya haram mı dediğini anlayıp ve uygulamakla olur. Böylece merhameti ummak elçinin getirmiş olduğu Kur’an işitsel olarak dinlemekle değil, dediğini öğüt olarak dinleyip yaşamakla olur. İşte o zaman elçinin getirdiğine itaat hem elçiye itaat olmakla birlikte asıl olarak Allaha itaat olacağını bilmemiz, kitabın bilgisiyle olur.  Ancak bize gelen kitabın öğretilerini belli bir okuma ve anlama bilgisiyle Hz. Muhammedîn Cenab-ı Allah’ın elçisi olduğuna hem biz inanır ve hem de başkasına inandıra bilir veya anlatabiliriz. O zaman hep beraber “ve eşhedü enna muhammeden Resulüllah” dediğimizde bu kelimenin hakkını vermiş olurken, şöyle dua etmeyi unutmayalım; “Ey Rabbimiz! İnandık. Artık bizi (hakikate) şahitlik edenlerle beraber yaz…”  


Bu duanın hakkını vere bilene, kitabı okuyup anlaya bilene, anlayıp yaşaya bilene ne mutlu. Çünkü onlar için müjdeler var!


“Allah’a ve Peygamber’e itaat edenler, Allah’ın kendilerine lütuflarda bulunduğu peygamberler, doğruyu tasdik edenler, hakka şahitlik edenler ve sâlih kimselerle beraberdirler. Onlar ne güzel arkadaştır!” Nisa 4/69