Harun Reşit’in bir bahçesi varmış.
O bahçesinde de çok sevdiği bir gül fidanı.
Bir gün bahçıvanına şöyle demiş: “Bu fidana gözün gibi bak! Güzel bir gül tomurcuklanıp da açıldığında bana haber ver.”
Bahçıvan geceleri bile gider, kontrol edermiş fidanı. Bakışlarından bile sakınır, üzerine titrermiş. Tomurcuklar çıkmaya başlamış.
Bahçıvanın kalbi pır pır atmaya başlamış, içi içine sığmaz olmuş. “Hemen gidip halifeye haber vermeliyim” diye düşünürken bir kuş o gülün üzerine konup gagalamaya başlamış. Bahçıvan yerinden ok gibi fırlamış.
Ama nafile!
Mahvolmuş o nadide çiçek. Nasıl haber versin halifeye? Nasıl izah etsin…
N’apsın varmış Harun Reşit’in huzuruna, anlatmış durumu gözyaşları içinde!
Halife büyük bir olgunluk içinde dinlemiş ve tek bir cümle sarf etmiş: “Men dakka dukka!”
Ayrılmış huzurdan bahçıvan.
Aradan zaman geçmiş.
Bir gün görmüş ki, o kuş bir yılanın ağzında can vermiş aynı bahçenin içinde.
“Allahım sen ne büyüksün” demiş ve soluğu halifenin yanında almış.
Durumu anlatmış.
Halifenin dudaklarında yine aynı cümle:
“Men dakka dukka!”
Aradan bir süre daha geçmiş.
Bahçıvan bahçede yürürken o yılan ayağına dolanmaz mı?
Kendisini sokacağından korkan bahçıvan, elinde kürekle yılanın kafasını bedeninden ayırıvermiş.
Ve hemen halifenin yanına koşmuş.
Anlatmış durumu ve yine aynı cevabı almış: “Men dakka dukka!”
“Eyvah” demiş bahçıvan! “Edip de bulma sırası bana geldi!”
Gerçekten de öyle olmuş.
Bir zaman sonra, bahçıvan hiç istemeden kendisinden beklenmeyecek kötü bir iş yapmış.
Halife de onu cezalandırmış.
Bahçıvan “Tek bir isteğim var” demiş; “Halifeyle acilen görüşmek!”
Çıkmış halifenin huzuruna.
“Sana haksız bir ceza verildiğini mi düşünüyorsun?” demiş halife…
“Hayır” demiş bahçıvan.
“Benim derdim o değil.
Ancak bana bunu reva gördüğünüz için ettiğini bulma sırası size de gelecek. Onu hatırlatayım dedim… Men dakka dukka...”
Gazetelerde İran’ın Ahvaz bölgesinde ciddi olaylar ortaya çıktığını duyunca bu kıssa aklıma geldi aktrayım dedim. Bu kıssadan ziyade biraz da İran dan ve özelliklede Ahvaz bölgesinden biraz bahsedelim. İran hadisesinde maalesef sarı, siyah ve beyaz öküzün meselesi aynen yaşansada bu hikayeyi size aktarmıştım tekrar etmeyeceğim İran burada Siyah öküzlüğünü yapmaya deva ediyor. İran’ın 1980 devriminden sonra başka bir şekil aldırdığı konumunu ve son on yılda Fars yayılmacılığını, Fars milliyetçiliği olarak bölgesinde pratiğe geçirmekte idi.
Özellikle Lübnan, Suudi Arabistan, Irak, Yemen ve son olarak Suriye’de takınmış olduğu tutum bunların göstergesi. İşte İran’ın mezhepçi yaklaşımının altında yatan Fars milliyetçiliğinin bünyesini kemiren fitne tutumu bütün İslam coğrafyasında bölünmüşlüğün en önemli sebeplerinden birini oluşturmaktadır. Ne yazık ki aleme talkım verirken kendi iç yapısını unuttuğu kesin İran’ın. İran nüfusunun yaklaşık %40-45’ini güney Azerbaycanlı Türk kökenli insanlar oluşturmaktadır. Coğrafi olarak da yedi ülke ile fiziksel sınırları mevcuttur.
• Türkiye: 454 km.
• Irak: 1609 km.
• Türkmenistan: 1206 km.
• Pakistan: 978 km.
• Afganistan: 945 km.
• Azerbaycan: 767 km.
• Ermenistan: 40 km.
78 milyon nüfusa sahip İran’ın %40-45 Şii Türk kökenli, %10 Ahvaz Arapları Şii’dir ,%10 Sünni Kürtler geri kalan da Şii Farisi kökenlilerdir. İşte bu kadar kozmopolit yapısına rağmen bölge de kendi çıkarları doğrultusunda bütün ayrılıkçı unsurları menfaatleri doğrultusunda desteklemektedir. İran’ın etnik yapısı içinde ağırlıklı olmalarına rağmen sistemden dışlanan Şii Türk nüfus önümüzdeki dönem başına dert açacak boyuttadır. Ha keza Kürt nüfusun durumu da ortada.
Gelelim konuya bahis Arap kökenli Ahvaz Şii’ lerine yine Farisi yayılmacı politikalar neticesinde İran içerisinde sürekli horlanmış bir kesim olan Ahvaz Arapları bu sefer İran’ı sallayacak gibi. Özellikle İran’ın önemli petrol alanlarını içerisinde barındıran bölgede olmaları onları Jeopolitik olarak önemli pozisyona getiriyor. Özellikle 1924’de başlarında siyasi liderleri Hazal Şah’ın İngilizlerin gazına gelip ayaklanmaları akabinde İngilizlerin Rıza Şah Pehlevi ile anlaşmaları sebebiyle satışa gelmelerini de hesap ederek emperyalistlere de güvenmeden haklarına arama yoluna gitmeleri durumunda İran’ın başına gelebilecek zincirleme reaksiyonlar çok feci neticeler doğurabilir İran için. İşte burada Harun Reşit’in men dakka dukka hikayesi gerçekleşmiş olacak.
Hayırlı işler dileği ile rabbim yar ve yardımcımız olsun.
Facebook Yorum
Yorum Yazın