Mazlumların Yüzü Suyu Hürmetine

Geçen hafta oynanan derbi müsabakasında (Fenerbahçe – Galatasaray arasında ki) iki güzide takımımız sahaya ortak bir pankartla çıktılar. ”15 Temmuz’u unutmayacağız” Öncelikle iki takımımızı da tebrik ederim bu konudaki vatansever duruşlarından dolayı. Ayrıca maçı kazanan Fenerbahçe’yi bir daha tebrik ederim bir Galatasaraylı olarak. Şunu da hatırlatayım konuyu dağıtmadan; “Kasım ayları Fenerbahçe’nin, Mayıs ayları ise Galatasaray’ın sevinme ayıdır. Tarih bize bunu böyle öğretti” 


Neyse konumuzdan sapmayalım. Evet 15 Temmuz’u unutmayalım. Bu çok önemli bir hafıza. Tıpkı Çanakkale gibi… Malazgirt gibi… İstanbul’un fethi gibi… Bu tarih unutulmayacak bir tarihtir. Bu tarihte bir millet tekrar şaha kalkmıştır “Gerekirse ölürüm, yaralanırım, aç kalır soğan ekmeğe talim ederim ama yine de esir olmam sizlere” diyen bir milletin şaha kalkması idi adeta.


Büyük Türk Milleti Anadolu’yu kendine vatan edindiği 1000 yıldan beri hiçbir zaman boyunduruğu, işgali ve hatta yenilgiyi kader kabul etmemiştir. Bu coğrafyayı vatan edinmesi hiç kolay olmamıştır bizim milletimizin. Dedelerden torunlara kalan bir mirastır bu vatan. Nice şehitlik, gazilik, kahramanlık destanları ve kıssaları ile büyüdük çocukluğumuzda. Ve her yetişen nesil bu vatanı, bu coğrafyayı kendilerine sadece bir miras olarak değil, çocuklarına ulaştıracakları bir emanet olarak da görmektedir. Ve milletimizin basireti çok yüksektir. Ne zaman, nerede ve ne şekilde harekete geçeceğini çok iyi bilir. Belki sabır küpüdür ama bekasının tehlikeye düştüğünü gördükten sonra sabr-ı  ancak mücadelesinin devamında gösterir. O sabır artık beklemenin değil mücadelenin sonuna kadar azmin adıdır.


İşte 15 Temmuz! böyle bir sabrın, azmin ve mücadelenin adıdır.


15 Temmuz! bu milletin kızgın demirle dağları, taşları erittiği günün adıdır.


15 Temmuz! içinde beslediği, insan zannettiği kurtçukların fark edildiği anda ezileceğinin de ilan edildiği, ispatlandığı günün adıdır.


Pekiyi bu kadar organize bir darbe planı tüm dış desteğine ve 30 yıldır bu günü planlanmış olmasına rağmen neden başarılı olamadı? Onları durduran güç neydi?


Öncelikle yukarıda ki satırlar da bahsettiğim bu 1000 yıllık ruh tabii ki… Ama öyle bir etken daha vardı ki bence o da en az bu 1000 yıllık ruh kadar mühimdir. Hattı zatında o ruhun bir parçası, olmazsa olmazıdır. İşte o sebep mazlumlardan, muhacirlerden ve acizlerden aldığı dualardır. Bizi millet yapan ve dünyadaki bir çok ülkeden farklı kılan unsurlardan biridir bu. Milletimiz kendisine sığınanlara (muhacirler), kendisinden eman dileyenlere, acze düşüp yardım bekleyenlere hep kulak vermiş ve onların yardımcısı, destekçisi, hamisi olmuştur.


İşte Suriye mazlumları... Toplumda 3 milyona varan muhacire kollarını açmış, bağrına basmış ve ekmeğini  bölüşmektedir.


İşte Arakanlı, Gazzeli, Somalili yardıma muhtaçlar… Onlara da desteğini, yardımını esirgememiştir. İşte bu milyonlarca mazlum, mağdur, yetim ve öksüzün ettiği dualar bizleri 15 Temmuz da büyük bir felaketin belki de dört bir taraftan yurdumuzun işgalinin önünde set olmuştur. Bu direnişi sadece maddi sebeplerle izah edemeyiz. Biraz açalım mı? Malum dış işgale karşı devletin tedbirleri vardır. Seferberlik durumlarında direnebilmesi ve halkı da organize edebilmesi için kurulmuş Seferberlik  Tetkik Kurulu (Özel Harp Dairesi) bunlardan biridir.


Şayet 30 yıl önce Devlet 15 Temmuz’da böyle bir silahlı kalkışmanın olabileceğini bilse ve halka da bu konu da 30 yıl eğitim verse dahi bu şekilde bir direniş belki organize edilemezdi. Bu millet, bu büyük millet kendi içinde ki iman ile yollara, meydanlara, köprülere, havalimanlarına düşmüş ve iradesine işte bu duaların manevi gücü ile sahip çıkabilmiştir. Bunun çok fazla bilimsel veya maddi izahı yapılamaz başka türlü.


İşte böyle bir günü, geceyi bizlere tekrar hatırlatan Fenerbahçe ve Galatasaray takımlarına da tekrar teşekkür ediyorum.