Ercan BABACAN

Ercan BABACAN

Mail: yazarlar49@teknikelektrik.com

Makedonya Gezi Notları 2/ Balkanların İncisi Ohrid

Cennetten düşmüş bir damlaya benzeyen Ohrid, dev bir gözeden akıp yeşilin ortasına konmuş mavi bir hediye gibidir bu dünya için. Ohrid gölünden çıkarılan inciler meşhurdur derler, gerçekten incileri var mı yok mu bilemem ancak Ohrid’in inci gibi bir şehir olduğu aşikârdır.


Ülkemizin şirin ve tarihi beldesi Safranbolu’ya çok benzer Ohrid. Asırlarca Osmanlının şehri olarak var olmuş şehirde yabancılık hissetmek neredeyse mümkün değildir. Bir inci kolyesi gibi dizilmiş evlerinden oluşan sokaklarında dolaşırken kendi dilinizle merhabalarla karşılaşırsınız Ohrid’de. Beşyüz küsur sene ata topraklarında eski günlerden tanıdık yüzlerle karşılaşır o sıcacık merhabalara siz de samimi merhabalarınızla mukabele edersiniz.


Üstüne bir de Ohrid gölünü seyretmek, göl içinde tekneyle tur atmak veya göl kenarındaki ormanlık arazinin içinden göle paralel uzayıp giden karayoluyla dolaşmak bedeni ve zihni yorgunluğunuza ilaç gibi gelecektir.


Ohrid şehir merkezine 29 Km uzaklıkta bulunan Galicica Doğal Parkı içindeki Sveti Naum Manastırı’na doğru yola çıkınca, Ohrid Gölü’ne akan ırmaklardan biri bu parkın içinde bulunduğunu görecek, ırmak üzerinde yapacağınız sandal sefasıyla sualtı kaynaklarının muhteşem görünümü ve duru suyun görsel şöleni sizi kesinlikle büyüleyecektir.


Ohrid Gölü, Makedonya’nın güneybatısı ile Arnavutluk’un doğu sınırları arasındaki dağlık bir bölgede bulunur. 1980 yılında Unesco dünya mirasları listesinde yerini alan Göl sahasının 248 km² Makedonya’ya, 110 km²’si Arnavutluk’a aittir. Yaklaşık 87 km’lik uzunluğa sahip olan göl kıyılarının 56 km’si Makedonya, 31 km’si Arnavutluk sınırları dâhilinde yer almaktadır. Göl kıyısı ve yakın çevresinde 3 şehir yer almaktadır. Bunlar, Makedonya’daki Ohri ve Struga şehirleri ile Arnavutluk’taki Pogradec şehridir.


6 BİN YILLIK KADİM ŞEHİR

Ohrid’in kuruluşu MÖ 4 binli yıllara kadar dayanır. Bölgede bilinen ilk yerleşimciler Frigler ve Enheleler olarak tarihi kayıtlara geçmiş. Slavlar, Doğu Roma İmparatorluğu bölgede hüküm sürmüştür.


Ohrid 1395 yılında Osmanlı İmparatorluğu sınırlarına katılmış, 1912 yılına kadar Osmanlı hâkimiyetinde kalmıştır. Yugoslavya Krallığı ve 1991 yılından itibaren de Makedonya devleti sınırları içerisinde kalmıştır.


Cami, tekke, mescid, hamam, çarşı, saat kulesi ve Osmanlı sivil mimarisine ait evlerle Ohrid İslam kültür ve medeniyetinin sembolü yapıların nadide örneklerini barındırmaktadır. Ali Paşa, Hacı Hamza, Haydar Paşa, Emin Mahmud, Hacı Turgut, Zeynelabidin Paşa, Keşanlı ve Kuloğlu camileri ile Sinan Çelebi Türbesi, Haydar Paşa Türbesi ve Pir Mehmet Hayati Halveti Tekkesi günümüze kadar varlığını koruyabilmiş Osmanlı Dönemi’ne ait İslami yapılardır.


Tüm balkanlarda olduğu gibi Makedonya da alperenlerin, dervişlerin ve erenlerin uğrak yeri olmuş, insanlığın barışı, huzuru ve sağlam inançların etrafında birliği için uğraş göstermişlerdir. Bugün hala faaliyette olan Ohrid Pir Mehmet Hayati Halveti Dergahı geçmişin izlerini günümüze fiili olarak yansıtabilmektedir. Türkiye Cumhuriyeti TİKA Kurumu aracılığıyla onarılan, kullanımı sağlanan Tekke ve Cami’nin varlığı; sembol olmaktan öte, varlığını sürdürerek ecdadın koyduğu mühürle hükmünün devamı anlamında önemi büyüktür. 


Şehir meydanından yükselen mahalleleri dolaşırken  Sveti Kliment i Panteleimon Manastırını da görebilirsiniz. Plaosnik olarak bilinen bölgede, arkeolojik kazıların yapıldığı bir alanda Manastıra adını veren Aziz Kliment ve onun öğrencileri Aziz Cyril ve Aziz Methodius, Kiril alfabesinin mucitlerinden sayılıyor. Aziz Kliment manastırı bir Roma bazilikasının üzerine kuruyor. 15. yüzyılda kilise camiye dönüştürülüyor. Ancak 16. yüzyılda restore edilip yeninden manastır kimliğine kavuşuyor. Daha sonra yeniden tahribata uğruyor ve 17. yüzyılda İmaret Camii olarak tekrar ayağa kaldırılıyor. Şimdiki kilise yapısı daha yakın tarihlere ait. Sonuçta tüm bu değişimler kilisenin dış duvarında katman katman görülebiliyor. Kilisenin içindeyse yer mozaikleri ve Aziz Kliment’in mezarı bulunuyor.


Ohrid şehir merkezi ve mahallelerinde yılın her gününe atfen 365 adet kilise/şapel’in yapıldığı söylenir. Sokaklarını dolaştıkça hemen hemen her sokağın başında veya bir tepenin ucunda, kıyısında ya bir küçük kiliseye ya da ancak bir kişinin sığabileceği minik kulübeden oluşan şapellere rastlamak mümkün. Ordotoks Hristiyanların çok düşük nüfuslu şehirde hayır murad ederek yaptırdıklarını düşündüğümüz yüzlerce kilise ve şapelleri gördükçe yaşadığımız büyük şehirlerdeki dini merkezlerin yeterliliğini bir kez daha düşünmek durumda kalıyoruz. 


Makedonya’nın hatta balkanların incisi olmayı gerçekten hak eden başka bir şehir var mı bilemeyiz ancak mavi gökyüzü, yeşil doğası ve berrak suların oluşturduğu gölüyle Ohrid; dinlenecek, görülecek ve hafızalarda kalacak ender şehirlerden biridir.


Facebook Yorum

Yorum Yazın

Ana Sayfa
Web TV
Foto Galeri
Yazarlar