Ercan BABACAN

Ercan BABACAN

Mail: yazarlar49@teknikelektrik.com

Makedonya Gezi Notları 1 / Yorgun Balkanların Mahzun ve Öfkeli Ülkesi Makedonya

Avrupa’nın orta yerine sıkıştırılmış Makedonya; Balkanların etnik kimliği en bol bir arenası sanki. Savaş görmüş, acılarla yoğrulmuş, göçlerle sürgünlerle savrulmuş, hasretle gözyaşlarına boğulmuş umutlu ve vefakâr Evlad-ı Fatihan ( Fatih’in Evlatları ) diyarıdır Makedonya.


Üsküp Müslüman Türk çarşılarında helal gıda sorduğunuzda sadece siz mi Müslümansınız cevabıyla uzak diyarlarda unutulan kardeşlerimizin varlığı tokat gibi yansımakta yüzümüze. 


Evet, dünyada sadece biz yaşamıyoruz. Akraba, soydaş ve Müslüman kardeşlerimiz de varlar veya var olmayı sürdürüyorlar. Bizim dinlenerek, eğlenerek zevkle dolaştığımız topraklarda kimliklerini korumaya çalışarak var olmaya çalışan bir topluluk var Balkanlarda. 


Tüm olumsuzluklara rağmen bir arada yaşamaya, hayatlarını dedelerinden miras aldığı kültürle devam ettirmeye, inançlarını vahyin ulaştığı andan beri korumaya çalışan bölgelerden biri de Makedonya’dır elbette.


Günsan Elektrik kampanya kapsamında düzenlenen kültür gezilerinden Balkanların güzide coğrafyalarından birine, Makedonya’ya piyasamızdan ve piyasa dışından seçkin dostlarla ziyaret etme fırsatı bulduk. 


Oldukça güzel geçen Makedonya seyahati sırasında kimi zaman kendi evimizde, kimi zaman gurbette, kimi zaman da zamanın bir başka diliminde hissettik kendimizi. Üsküp, Ohrid, Manastır ve Kalkandelen bölgelerinde geçmişin izlerini, yaşanmışlıkların hislerini ve günümüzün güzellikleriyle birlikte yerinde görme fırsatımız oldu. 


Türkler, Arnavutlar, Makedonlar, Torbeşler derken Makedonya’da ne kadar da çok akrabamız, kardeşimiz ve dostumuz varmış bir kez daha görme fırsatımız oldu. Balkanların mini bir mozaiği olan Makedonya; çok kültürlülüğü ve derin tarihi geçmişi ile tanınmayı/ hatırlanmayı hak ediyor.


Bir kültür mozaiği Makedonya

Makedonya; Eski Yugoslavya Cumhuriyetlerinden birisidir. Arnavutluk, Kosova, Sırbistan, Bulgaristan ve Yunanistan arasında sıkışmış, yedi yüz bin nüfuslu küçük bir ülkedir. Makedonya’nın en göze çarpan özelliği birçok etnik unsura ev sahipliği yapması. Avantajları olduğu kadar dezavantajları da olsa da bir arada yaşamayı başarabildikleri sürece tarihi ve kültürel zenginliği Makedonya’nın her zaman ilgi odağı olmasını sağlayacaktır.


Yolculuğumuzun ilk durağı Manastır

Tarihi bedesteniyle, İshak Paşa Camii, Hacı Mahmud Bey Camii, Haydar Kadı Camii, Hacı Hamza Bey Camii ve Saat kulesiyle klasik bir Osmanlı kenti hüviyetini korumaya çalışan Manastır; Makedonya’nın ikinci büyük şehridir.


Saat kulesinin tepesine kondurulan Hristiyanlığın sembolü haç ve tarihi Yeni Camii’nin müze olarak kullanılması şehre damgasını vuran Osmanlı izlerini silmeye yönelik olsa da Manastır hala biz kokmaya devam ediyor.


Manastır’ın bir başka bilinirliği de hiç şüphesiz Atatürk’ün okuduğu Askeri İdadi okulunun bu kentte olmasıdır. Dolayısıyla Makedonya’yı ziyaret eden turistlerin güzergâhlarından biri olan Manastır Askeri İdadisi bugün bir müze olarak kullanılmaktadır. Mustafa Kemal Atatürk’e ayrılan bir bölümde Atatürk’ün şahsi eşyaları, fotoğrafları, üniformaları ve kitapları sergilenmektedir.


Dünya’nın her yerinde bulunan Türk ve İslam eserlerinin bakımı ve onarımını sağlayan TİKA; Manastır eski kadılarından İshak Paşa’nın yaptırdığı İshak Paşa Camii’ni onarmış ve bölge Müslüman halkının ibadetlerini huzur içinde yapabilmelerine imkân sağlamış. Bu anlamda Türkiye Cumhuriyeti Devleti kuruluşu TİKA’ya takdirle hakkını teslim etmek lazım.


Manastır’dan Ohrid’e geçerken yolumuzun üzerinde bulunan Resne kasabasına uğruyoruz. Hani şu Osmanlının son döneminde saraya karşı siyasi ve askeri entrikalarla darbeler düzenleyen İttihat ve Terakki Cemiyeti’nin Makedonya’da oluşturulduğu dönemleri hatırlıyoruz. Resneli Niyazi’nin sarayını ziyaret ediyoruz. Bir zamanlar İttihat Ve Terakki ekabirliğiyle kendisine saray yaptırmak isteyen ve Avrupa’daki dostlarından saray fotoğrafları getirtip bir Fransız sarayının tıpkısını Resne’ye inşa ettiren Niyazi Paşa’nın Sarayını ibretle geziyoruz.


Ne gariptir ki sarayın bitimi sırasında bir gece dahi konaklayamadan kendi koruması tarafından öldürülen Niyazi Paşa; Osmanlı payitahtına karşı giriştiği darbe sonrası ne için hayatını feda ettiğini bile bilemeden dünyasını terk etmiş. Yine bugün deyim olarak kullandığımız “ Ne şehittir ne gazi pispisine gitti Niyazi” sözünü metruk sarayının örümcek ağı bağlamış salonlarında bir kez daha anarak yolumuza devam ediyoruz.

Devam Edeceğiz..


Facebook Yorum

Yorum Yazın

Ana Sayfa
Web TV
Foto Galeri
Yazarlar