Nazan ALPTEKİN

Nazan ALPTEKİN

Mail: nznalptekin@gmail.com

Madem Konumuz Sürdürülebilir Enerji Artık Ne Doğru Ne Yanlış Öğrenin

Sevgili okurlarım bir süredir size aralıksız enerji hakkında yazıyorum. Nefes almaya niyet ettiğimiz sürece ve gelecek kuşağa yaşanabilir bir dünya bırakmaya niyetimiz oldukça bu enerji meselesi bizim yakamızı bırakmayacak.

Sağ olsun bizden önceki nesiller bizlere pek matah bir dünya teslim etmedi. Daha doğrusu yetiştirdikleri bizim kuşak ve önceki birkaç sanayi sonrası nesil pek de çevreci yetişmedi. Şimdi az da olsa önlem almaya ve açılan yaraları kangren olmadan tedavi etmeye çalışıyoruz. Çalışıyoruz da ne doğru ne yanlış bilip bilmeden kafası kesik tavuklar gibi dolanan kesime doğruları öğretmeye de çalışıyoruz.

Yerim az konu uzun benim de bunları defalarca söylemekten yorgun olduğumu belirterek yine ve yine yazayım:

Önce en iyi bildiğim rüzgâr enerjisinden başlayalım. Eğer bu konuda yeterince bilinçliysen zaten onları her gördüğünde gülümsüyorsundur. (Gerçi hepsinin yurt dışı kaynaklı olduğunu öğrenince içini bir üzüntü de kaplıyorsa sen gerçek bir çevreci ve milliyetçisindir. O yüzden dilerim MİLRES’i sahalarda bolca görürüz ve göğsümüz kabarır) O gördüğünüz rüzgâr türbinleri en temiz, en sağlıklı, en çevreci enerji kaynaklarıdır. Öyle kuşları filan telef etmez (bindiğin uçak daha fazla telefçidir), elektromanyetik ölçümü ölçülemeyecek kadar düşüktür (saçını kuruttuğun makinenin onda biri kadar). Çıkardığı ses buzdolabınınkine eşdeğerdir. Tarımsal alana zarar vermez çünkü bir atığı yoktur. (İnsan olarak ben/sen bile daha zararlıyız). Yani sakın türbinler hakkında bilmiş bilmiş konuşup fikir yürütme, bir bilene denk gelirsen rezil olursun.

Rüzgârdan sonra güneşe gelelim. Hava soğuksa güneş enerjisi çalışmaz filan diye de sakın ola ki ahkam kesmeyin. İletkenlik soğuk havada daha iyidir. Ve aynı zamanda bulutlu havada da güneş enerjisi işler vaziyettedir. Sen UV ışınları görmüyor olabilirsin ama inkâr etme sakın. Panel çeşitlerinin verimleri için de mutlaka bir bilene sorun. Muhtemelen yanlış yorumlar kulağınızı doldurmuştur. Her aklınıza gelen yere GES kuramazsınız. İllaki tarım arazisi değildir yazısı almanız gerekir. Ve çatıya yerleşen sistem çatıyı bozmaz aksine korur. 

Jeotermal enerjiye gelirsek o da rüzgâr ve güneş gibi tamamen doğal bir kaynaktır. Depremle filan alakası yoktur. Sürdürülebilir, güvenilir, çevre dostu ve yerli bir enerji kaynağıdır. Jeotermal enerji kaynakları, hava şartlarından bağımsız olarak 7×24 elektrik üretir.

HES’ler konusunda ben de emin değilim ama yine de bildiğimi yazayım. Bir bilen varsa da bana anlatsın. Hidroelektrik Enerji Santraller (HES) nehirleri kurutmazlar. Hidroelektrik Enerji Santralleri; elektrik üretimi amacıyla suyun belli bir miktarını (asla tamamını değil) belli bir noktada nehir yatağından alarak, belli bir mesafe boyunca iletim yapısı ile santrale düşürerek elektrik üreten santrallerdir. Su türbini döndürdükten sonra özelliklerinden hiçbir şey kaybetmeden tekrar yatağına bırakılır. Bu esnada hiçbir kayıp veya kirlenme söz konusu değildir. Aksine suyun HES’te kullanılan kısmı katı atıklardan temizlenerek dere yatağına bırakılmaktadır. Bu anlamıyla HES’ler değirmen taşını değil de bir türbini döndüren modern zaman değirmenleridir.

Biyokütle’den de kısaca bahsetsem çok mu kafa karıştırırım? Odun, hayvan gübresi ve evsel atıklar yani çöpler biyokütle enerjisinin kaynağıdır. Enerji için bunlar yakılır ama doğal oldukları için çevreye zararlı değildir. Ayrıca tarım arazilerine de zarar vermez. Ayrıca en ucuz enerji kaynağıdır. Ve bu enerji kaynağı en kolay elde edilendir.

Dilim döndüğünce ve az asabiyetle (şaka tabii) yazmaya çalıştım. Doğal enerji kaynağı, az tüketim, az kirlilik temel prensibimiz olsun.

Aşk’ınız daim, kötülükler ve telaşlar sizden uzak olsun da işleriniz rast gelsin...
 

Facebook Yorum

Yorum Yazın

Ana Sayfa
Web TV
Foto Galeri
Yazarlar