Yaklaşık otobüsle 22 dk. sonra merkezde oluyoruz. Merkez de çok büyük olmayan fakat düzenli ve konum olarak çok güzel yerde olan City Hotel de kaldım. Sahibi çok düzgün ve iyi bir insan. Oteller burada İstanbul'a göre oldukça pahalı. Ama güvenlik kusursuz hepsinde. Şehirde suç oranı yok gibi .Bazen dışarıdan gelen çalışanların kavgaları olabiliyormuş. En son aldığım habere göre İsveç'te suç işlenme çok düştüğünden üç hapishaneden ikisi başka bir sosyal alan olarak kullanılacakmış! Ne ala dedim. İnsanların kurallara uygun yaşaması ve kendinin polisi olması bu olsa gerek.
Burada herkes birbirine selam veriyor, gülümsüyor. Bu Avrupa da ve ülkemizde fazla görmediğimiz bir olay. Şehirde oldukça fazla üniversite, ilkokul ve ortaokul var.
Bir de bir çok yerde sanatsal eğitim veren kurslar mevcut. Bunlar da, okullar da ücretsiz eğitim veriyor. Devlet okullarında bir eğitmenin maaşı en düşük 3500 en yüksek 7000 Euro. Sanat kollarına çocuk yaşta gidiyor herkes. Bunlar da ücretsiz ve genelde hafta sonu. İsveç kuzeyin son ülkelerinden, bu şirin İskandinav ülkesi Norveç, Danimarka ile Kuzey Avrupa’nın Kutuplara en yakın bölgesi. Dolayısıyla 7 Kasım da gittiğimde hava sıcakığı 0 ile 7 derece arasında seyretti. Yağmurun ara ara yağdığı ve havanın keskin olduğu bir yer. Üçüncü günden sonra alışıyorsunuz havaya. Soğukluk ancak sıcak bir yere girince anlaşılıyor. Donarken insan bu yüzden anlamıyormuş dedim içimden. Fakat rahatsız etmiyor hava. İnsanlar hava şartlarıyla yaşamaya alışmış. Yağmur da yağsa delice herkes sakin yoluna devam ediyor. Trafik hiç yok.Şehrin merkezinden Avenue denilen mana olarak da bulvar anlamı da olan ana cadde bulunuyor. Burada tramvay ve otobüsler var. Hiçbirinde ayakta yolcu görmedim :) Bizdeki gibi elektronik bilet var aylık, haftalık. Kontrolü şoför yapmıyor. Her kapının yakınında var, bindikten sonra herkes kartını okutuyor. Hatta kredi kartı da geçebiliyorsunuz, bu bitavuk eraz daha pahalı oluyor tabii.
Ülkenin her yerinde tuvaletlerde bile kredi kartı sistemi var. Burada para taşımanıza, change ofislerle uğraşmanıza gerek yok. Ben Kron kullanmadan harcamalarımı yaptım. Sadece şehir e-bilet aldım, gezilerim için. Onu da buradaki rehber arkadaşım verdi. Benim şansım İsveç'i biraz bilmem idi. Fakat Goteborg'a ilk gelişimdi. Burada rehber olan iki arkadaşım var. Bir tanesi Başbakanımızı karşılamaya ve görev için Norveç'e geçti. Diğeri Meltem Hanım ilk iki gün bana oldukça yardımcı oldu. Şehirde Avenue’nun deniz tarafına giderken meşhur Opera binasına doğru giden yolda sol kolda bir Balık restaurantı bulunuyor. Östra Hamngatan bölgenin ismi. Burada açık büfe her şey mevcut. Onlarca taze kuzeydenizi balıkları, somon v.s, midye türleri, kabukluların her çeşidi, kırmızı et çeşitleri, tavuk eti çeşitleri çiğ olarak alıyorsunuz, pişirenlere tabağınızı veriyorsunuz .5-8 dakika sonra alıyorsunuz. Salata, sebze de binbir çeşit. Ayrıca sushi de dahil ,hatta tatlılar, içecekler de. Fiyatta mükemmel 35 TL. Orjinal bir somonu da sınırsız düşünürseniz,sushi severseniz buradan çıkmak istemezsiniz. Goteborg'un Botanic bahçesini ziyaret etmeden olmaz belirtmeliyim. Burada her doğal ortam bitkiler için sağlanmış.Özel odalarda her çeşit bölgenin görmediğiniz enteresanlıkta, güzellikte canlılarını yakından görüyorsunuz. Giriş ücretsiz. Hatta çıkışta botanic shop tan bazı bitkileri almak mümkün. Ben böcek, sinek hatta et yiyen bir çiçek aldım. Malezya kökenli denilen Nepenthes.Evde sinekle besliyorum, gerçi kendisi de yakalıyor ve içine çekip ağzını kapatıyor :) Gelelim şehire. Burada görmeniz gereken en önemli yerlerden biri de Haga(Hoga), eski şehir yani.Evler oldukça tarihi ve mükemmel görünümde.Çok kaliteli butik dükkanlar altlarında.Cafeler inanılmaz güzel. Her Cafe'de güzel bir müzik ve yeni çekilecek olan kahve bulmak mümkün. Fiyatlar gayet iyi. Sadece oteller pahalı dedim ya.Elektronik te alınmaz bu arada.Buradan ne gider evinize?Bence konserve balık çeşitleri, çocuklara şekerlemeler, botanic bahçesinden bulunmayan çiçek. Havaalanın da sorun olmuyor. Cuma, cumartesi klasik Avrupa şehirleri gibi caddeler sabaha kadar kalabalık oluyor. Bu arada burada bir çok Türk restaurant açmış. Hapsi de çok iyi iş yaptığını söylüyor. Hafta sonu sabaha karşı 04 :00 te bile full oluyorlar gerçekten. Buradaki sarhoşlar bile olay çıkarmayacak kadar sakin ! Kavgadan uzak yaşayan, soru sorsanız hemen yardım eden, güleryüzlü insanların yaşadığı masal şehri benim için Goteborg. İş teklifi de alınca buraya kanım oldukça ısındı. Belki Nisandan sonra yazılarımı Goteborg'tan gönderirim. En önemli ayrıntıyı unuttum. Bu iskandinav ülkelerinde bisiklet inanılmaz kullanılıyor. Bisikletler için trafik ışıkları var. Hata yapanlara ceza da kesiliyor. Kurallar mı? Hiç ihlal eden olmuyor sanırım!
Goteborg'dan Oslo (Norveç) ve Kopenhag (Danimarka)' ya şehir treniyle 4 saatte gidiyorsunuz. Şehiriçi kabul ediliyor. Boş durmadım geziye devam, üçüncü günümde Kopenhag'a geçtim. Hani şu Galatasaray'ı devirip şampiyonlar liginde sürpriz kovalayan ekip. Buralarda futbol 3. ya da 4. spor onu da belirtelim. İlk başta buz hokeyi geliyor. Amerikan profosyonel ligin de en çok İsveçliler oynuyor. Kopenhag,Oslo hepsi birbirine benzer yapıda bölgeler. Fakat gitmeyenlere belirteyim Oslo bunlar arasında en güzeli. Burada şehir otobüsleri var merkez istasyonun önündeki caddede. Bunlara binmeniz yeterli 1.5 saatte tüm şehir geziyorsunuz. Sonra da şehir içine yürür ve ayrıca gezersiniz. Çok Arap burada dükkan açmış. Restaurantların bir çoğu Araplar tarafından işletiliyor. Türklere de rastlamak mümkün. Şehir otobüslerinde de balkan bölgesinden gelenler, özellikle de Arnavutlar var. Goteborg ve Kopenhag'da olup kanal yapmadan olmaz. Marmaid denilen denizkızı hikayesinin çıktığı yer Kopenhag. Şehir gezi otobüsü buraya getiriyor zaten. Hatta bir ara rehber dostum otobüsü bana kullandırdı, bayağı bir heyecanlandım :) Görmeden olmaz diyeyim Marmaid bölgesini. Bu bölgelerde kanallar var ve hoş bir gezi yaparsanız şehri iyice görmüş olursunuz. Bu ayda İskandinav ülkelerinden sizleri selamladık.
Baki Hüdaya emanet olun.
Facebook Yorum
Yorum Yazın