KURDAKİ DALGALANMALAR VE ETKİLERİ

Hatırlarsanız birkaç sayı öncesinde sizlere firmaların sinsi düşmanı kur riski başlıklı bir yazı yazmıştım. Kur riskinin firmalara ne tür zararlar verebileceğine değinmiştim. Son zamanlarda kurlardaki önemli boyutta oynaklıklar, kur riskini dikkate almayan veya bu riski yönetmeyen firmalar için son derece zor günlerin geçmesine neden oldu. TL dolar karşısında 1.50 seviyelerinden 1.8340 seviyelerine kadar ciddi bir değer kaybı yaşadı. Daha sonra bu değer kayıplarının bir kısmını geri aldı.

Değer kaybı rakamsal olarak ifade ettiğinden daha fazla psikolojik olarak anlam ifade etmektedir. Müteşebbisler oynaklıklarda sıkıntı yaşadıkça yoğurdu daha da üfleyerek yiyeceğinden risk iştahı ve büyüme hevesi hemen azalmaktadır. Sanayi üretim verisinin beklentilerden düşük olması da bunun bir işareti olarak yorumlanmalıdır.

Yurt dışında çift dip dedikleri ikinci kriz beklentisi oluşurken, içeride “ekonomideki ısınma” söylemleriyle üretime yönelik kredilerin daraltılmak istenmesi sanayi üretiminin beklenen seviyede gerçekleşmemesinin en önemli nedenleri arasındadır. Bankalar 3.5 ile kullandırdıkları döviz kredisinde oranları 9 seviyelerine kadar çekince firmalar ister istemez bilanço büyüklüklerini küçülttüler. Dolayısıyla ciro istenildiği kadar artamadı.

Bunun yanında döviz kredileri kapatılırken firmaların TL’den dolara dönmek zorunda kalmaları doların yukarı yönelmesinde tetiği çeken hareket oldu. Zaten gergin olan piyasalarda bir kıvılcım hemen alevlenmeyi de beraberinde getirdi.

TCMB daha sonra yaptığı açıklamalarla oynaklığı azaltmaya çalışsa da hareketi başladıktan sonra durdurmak daha zor olmuştur. TL değer kaybının tamamını yerine koyamamıştır.

Global piyasalarda özellikle emtea fiyatlarının aşırı şişmesi maliyet enflasyonu baskısı getirse de son zamanlarda aşağı yönlü hareket bu baskıyı kaldırmıştır. FED (ABD Merkez Bankası) 2 yıl faizleri yükseltmeyeceğini söylemiştir. Bu durum piyasalara olumlu bir hava getirmiştir. İçeride kredilerde daralma ve dolayısıyla yüksek faiz talebi yaşanırken dışarda ekonomiler canlansın diye para pompalamaya devam edeceklerini görmek düşündürücü. Umarım Pazar payımızı kaptırmayız.

Resesyonun konuşulduğu şu günlerde kredilerin, özellikle üretime yönelik olanlarının rahatlatılması, faizlerinin gevşetilmesi gerekmektedir. Aksi halde Türkiye olarak Pazar payımızı başka ülkelere kaptıracağız.

Saygılarımla,