Kur’an Nasıl Bir Kitaptır?

Kur’an bizim için dünyada nasıl yaşamamız gerektiğini açıklayan tek doğru hayat rehberi, tek hayat kitabı olup;  bu nedenle Kur’an’ı, hayatımızı nasıl yaşamımız gerektiğine rehber kılmak amacıyla en doğru şekilde anlamak için okumalıyız.


Kur’an’ın hayat rehberliği sadece Müslümanın bireysel hayatını nasıl yaşaması gerektiğini değil, aile, toplum, devlet ve tüm dünya bazında nasıl yaşaması gerektiğini ortaya koyduğu gibi; aynı zamanda aile, toplum, devlet, devletlerarası ilişkilerin nasıl olması gerektiğini de ortaya koymuştur.


Hayatımızın Kullanma Kılavuzu Kur’an


Kur’an’ı evlerimizde ve işyerlerimizde kullandığımız eşyaların kullanma kılavuzlarına benzetebiliriz. Mesele bir çamaşır makinesinin kullanma kılavuzunda, özellikleri, nasıl kullanılacağı ve arızalanması halinde nasıl tamir edileceğine dair temel bilgiler ve tamir konusunda uzman yetkili servislerin adresleri ve telefonları vardır.


Kur’an’da insanların hayatlarını nasıl yaşamaları gerektiğini açıklayan kullanma kılavuzu gibidir. Bir insanın yapısı, özellikleri, nasıl yaşaması gerektiği ve yaşantısında ortaya çıkan sorunların nasıl üstesinden geleceği, üstesinden gelemediği sorunlarda kimlere müracaat edeceğine dair temel bilgiler mevcuttur.  Kur’an aynı zamanda İslam aileleri, toplumları ve devletleri için de rehber ve kılavuzdur.


Eğer evimizdeki çamaşır makinesinin kullanma kılavuzu Türkçe ise onu okuyup anlayarak kullanabiliriz. Fakat Türkçe olmayan bir dilden ise, öncelikle bu kılavuzun Türkçe çevirisini bulmak ya da çevirttirmek zorundayız ki, okuyup anlayabilelim.


12.Yusuf Suresi 1 ve 2. ayetler ile muhtelif ayetlerde açıklandığı üzere, Kur’an indirildiği Mekkeli Arapların anlaması için, onların dili açık (mubin) bir Arapça ile ve onların kolayca anlayacağı ifadelerle indirilmiştir. Kur’an’ın indirildiği Mekkeli Araplar, inmekte olan Kur’an ayetlerini, bizim çamaşır makinesinin kullanma kılavuzunu anladığımız gibi kolayca ve rahatça anlıyor ve uyguluyorlardı.


Anlayamadıkları ve çözemedikleri şeyleri yetkili servis/usta konumunda olan peygamberimize soruyorlar, peygamberimizde Kur’an’a göre sorunlarını çözüyordu.


41.Fussilet Suresi 44. ayette ifade edildiği üzere, Kur’an eğer Mekkeli Araplara, Arapça olmayan bir dilde indirilse idi, anlayamadıklarından dolayı itiraz ederler ve Kur’an’ın Arapça olmasını isterlerdi.


Kur’anı Nasıl Anlayabilir Ve Yaşayabiliriz?


Dilimizin Arapça olmadığından, Arapça olan Kur’an’ı okuyup anlayamayabiliriz. Bu nedenle öncelikle Kur’an’ın anadilimize çevrilmiş olan mealini edinmemiz ve bu meali okuyarak Kur’an’ı anlamaya çalışmamız gerekiyor.


Türkçeye çevrilmiş Kur’an meallerini okumakla her şeyi değil de Kur’an’ı temel ilkeler bazında ruhunu ve kastını anlayabilmemiz mümkündür. Lakin Kur’an’ın indirilişinden bu yana yaklaşık 1450 yıl geçmiş olup, geçen bu uzun sürede değişen hayat anlayış ve şartları gibi nedenlerle sadece meal okumakla Kur’an’ı hayatımıza uygulayacak seviyede anlayabilmemiz mümkün değilse bile, hukuki hükümleri çıkarmak ve insanlığın hizmetine sunmak ehil kimselerin işidir. Körü körüne değil, aklımızı kullanıp Kur’an’ın ruhuna uygun olan çıkarımları bulup kıyasladıktan sonra yaşamakla mükellefiz. 


Kur’anı Anlamak İçin Okusak Bile, Hayatımıza Uygulamıyorsak Bir Faydası Olmayacaktır


Bilindiği gibi, herhangi bir eşyanın kullanma kılavuzunu okumaktan maksat, kılavuzu en iyi şekilde anlamak ve bu anladıklarını eksiksiz ve en doğru şekilde uygulamak suretiyle, en verimli şekilde ve arıza yaptırmadan kullanmaktır.


Bunun gibi Kur’an’ı okumaktan maksatta, onu en doğru şekilde anlamak ve anladıklarımızı kendi hayatımızda uygulamaktır. Yani tabiri caizse, insanın kendisini en doğru ve ev verimli bir şekilde kullanması ve neticesinde dünya ve ahiretin kurtuluşuna erişmesidir.


Eşyanın kullanma kılavuzu Türkçe değilse anlamadan okumanın hiçbir faydası olmadığı gibi, Arapçayı anlamayanların Kur’an’ın Arapçasını anlamadan okumalarının da hiçbir faydası yoktur.


Zaten Kur’an anlamadan ya da anlaşılarak okunup ta sevap kazanılsın diye değil, okunup anlaşılsın ve hayatta uygulansın diye indirilmiştir. Sevap kazanmak için Kur’an’ın Arapçasını okumanın hiçbir kimseye faydası ve sevabı yoktur.


Değil anlamadan okumak, okuyup anlasa ve anlatsa bile, hayatında uygulamıyorsa, yine de faydası olmayacaktır. Nasıl ki doktorun reçetesini okuyup anlayan bir hasta, ilaçları alıp kullanmadığı takdirde fayda göremezse, Kur’an’ı okuyup anlayan kişide hayatında uygulamazsa bir fayda göremez.


103.Asr Suresi ve muhtelif ayetlerde, insanın ahirette hüsrandan kurtulmak için iman edip salih amel işlemesi gerektiği açıkça bildirilmiştir. Sadece iman etmekle kurtulacağına dair tek bir ayet bile yoktur. Ayetlerde izlenilen form genelde “iman edip salih amel işleyenler” şeklindedir.



Kur’an Ölüler İçin Değil, Diriler İçin İndirilmiştir


Kur’an hayatta uygulanmak ve yaşanmak için indirildiği, okuyup anlamak ve hayatına uygulamak suretiyle dirilere fayda verebilir. Yani Kur’an’ın insana faydası ancak hayatta iken, oda anlayıp hayatında uygularsa ancak o şekilde faydası söz konusudur.


Cenazenin başında, gömerken, mezarın başında ya da evlerimizde, ölülerin ruhu için Kur’an’ı kırkı veya ellisi için okumanın, ölüye en ufak bir faydası olmaz. Lakin eğer Arapça ile beraber meali de okunursa, okuyarak ya da dinleyerek anlayanlar için, öğrenme ve bildiklerini hatırlama (zikir) açısından faydası dirilere olacaktır.


10.Yunus Suresi 57. ayette açıklandığı üzere, Kur’an kalplerdeki şirk, nankörlük, haset ve kibir gibi manevi hastalıklar için, okuyup anlamak ve uygulamak suretiyle şifa vesilesi olabilir.


Kur’an kanser gibi maddi hastalıklar, sara gibi psikolojik, felç gibi biyolojik hastalıklar için kesinlikle şifa vesilesi olmayıp, bu hastalıklardan kurtulmak için okunması faydasız olduğu gibi; bir nevi sihir ve büyü mahiyetinde olduğu için, kesinlikle hatalıdır ve vazgeçilmesi gerekir.


Kur’an’ın tümünü ya da bir parçasını muska şeklinde üzerinde taşımanın bir bereketi olmadığı gibi; faydası ya da nazar ya da başka maddi ve manevi tehlike ya da belalardan koruması da söz konusu değildir. Kur’an ancak, okunup anlaşılıp uygulanırsa, bu takdirde insanları yanlış yapmaktan ve hatalı davranışlardan korur. Kur’an’ın tümünü ya da bir parçasını muska yapıp taşımak bir nevi sihir ve büyü gibi olup, kesinlikle vazgeçilmelidir.

Sayısız ayette açıkça ifade edildiği gibi Kur’an, anlaşılan (mubin) bir kitaptır. İçinde gizli bir takım bilgiler, ebced ve cifir gibi harflerin sayısal değerleriyle alakalı gizli ilimler yoktur. O nedenle Kur’an’da geleceğe yönelik gaybi haberler, işaretler, gizli bilgi ve bilimler aramak, çoğu zaman şirke kapı açan ve bazen şirke sebebiyet veren, en azından boş ve faydasız bir uğraşıdır.


Kur’an peygamberimize ve ashabına değil, tüm insanların okuyup anlaması için indirildi. Bu nedenle Kur’an’ı sadece din adamları değil, bütün Müslümanlar okuyup anlamak ve yaşamakla sorumludur.


“Ey insanlar! Size Rabbinizden kesin bir delil geldi ve size apaçık bir nur (Kur’an) indirdik. Allah’a iman edip ona sımsıkı sarılanları ise (Allah), kendisinden bir rahmet ve lütfa kavuşturacak ve onları kendisine varan doğru bir yola iletecektir.” Nisa 4/174,175