“Küçük yaşlarda aldığımız müzik eğitimi Matematik başarımızı etkiler mi?”

Yapılan araştırmalar müzik ve matematik arasındaki ilişkiyi biraz daha net anlayabilmemizi sağlıyor.

1996 yılında Avustralya'da yapılan bir çalışmada okul öncesi dönemi çocuklara 10 ay boyunca haftada 1 saat müzik eğitimi verilmiştir. Verilen eğitimin matematik yetenekleri üzerindeki etkisi incelenmiştir. Çocukların Matematik Yetenekleri Test of Early Mathematics Ability (TEMA-2) ile değerlendirilmiştir. Sonuçta müzik eğitimi alan gruptan daha yüksek sonuçlar elde edilmiştir. (Geoghegan&Mitchelmore, 1996).
    
2000 yılında Bilhartz, Bruhn ve Olson tarafından erken müzik eğitiminin çocuğun bilişsel gelişimine etkisi isimli bir araştırma yürütülmüştür. Araştırmada 4 ila 6 yaş arası 71 çocukla çalışılmıştır. Çocuklar bilişsel gelişim için "Stanford-Binet Intelligence Scale (SB)" testinin dördüncü edisyonu ile ve müzik için "Young Child Music Skills Assessment(MSA)" testi ile değerlendirilmiştir. Deney grubu 30 hafta süresince, haftada 75 dakika, ebeveyn katılımlı müzik programına tabi tutulmuştur. Müzik programına katılan çocuklardan daha yüksek sonuçlar elde edilmiştir. (Bilhartz&Bruhn&Olson, 2000: 615)

Los Angeles'ta yapılan bir çalışmada 135 öğrenciye 4 ay boyunca piyano eğitimi verilmiş ve eğitim verilmeyen gruba göre matematik puanlarında %27 oranında artış görülmüştür (AMC,2004).

Aslında matematik ve müzik birbirinden ayrı terimler gibi görünüyor olsa da aralarında güçlü bir ilişki vardır. Matematik olmadan müzik düzgün olamazdı çünkü nota değerleri bilinmez ritim tutturulamazdı. 
Sonuç olarak arka planda  kullanılan müzik ve müzik eğitimi kişilerin bilişsel performanslarını dolayısı ile matematik performanslarını geliştirmektedir. Son yıllarda teknolojinin de hız kazanması ile birlikte insan beyni çeşitli tekniklerle incelenir duruma gelmiştir. Müziğin insan beyni üzerindeki etkisi bu teknikler sayesinde çok daha açık bir şekilde görülmektedir.
 
Konu müzik olunca müziği seven birisi olarak, özellikle türkülerimize değinmesem olmazdı herhalde… Türkülerimiz, toplumların hayatından kaynaklanan duygu, düşünce, heyecan ve zevklerini işleyerek dile getiren, ait oldukları toplumun kültürünü yansıtan sözlü ve sözsüz ezgilerdir. Türküler bizim sevdamız, türküler bizim özümüzdür. Her açıdan zengin özelliklere sahip olan memleketimizin müzik açısından da zenginliğini hepimiz biliyoruz. Halk müziği, Sanat müziği, Özgün müzik, Türkçe pop müzik bu zenginliklerden bir kaçı diyebiliriz. Öncelikle gerek halk müziğinde gerekse folklorün alanına giren dallarda derleme, toplama, inceleme, araştırma, tespit ve tasnif çalışmalarını ele almalı sahip çıkmalı ve korumalıyız. Folklorik yapımızın bu kadar zengin ve renkli oluşumunda Anadolu’da ve hemen hemen her yörede yaşayan tüm medeniyetler önemli rol oynamışlardır. Günümüze kadar gelen ve birbirinden güzel yaşanmış öyküler ise türkülerimize kimi zaman aşk ve sevda, kimi zaman hasret ve özlem, kimi zaman taşlama ve mizahi, kimi zaman da ağıt olarak  yer almıştır.

Evliliğe adım atan, baba ocağından, annesinden ayrılan her genç kızın kına gecesinde anne ve kızını ağlatmak için söylenen güzel bir ezgi, bir türkü vardır. Bilirsiniz belki? “YÜKSEK YÜKSEK TEPELERE EV KURMASINLAR“ neden söylenir bu türkü hiç merak ettiniz mi? Çok etkilendiğim bu türkünün hikayesini araştırdım ve müzik ile matematik konusunu ele aldığım bu yazıda sizlerle  paylaşmak istedim. Umarım beğenirsiniz.

Edirne/Yolüstü Köyü-Yöre Ekibi-Ümit Kaftancıoğlu
Yüksek Yüksek Tepelere Ev Kurmasınlar,
Aşrı Aşrı Memlekete, Kız Vermesinler
Annesinin Bir Tanesini Hor Görmesinler,

Uçan Da Kuşlara Malûm Olsun,
Ben Annemi Özledim.
Hem Annemi Hem Babamı,
Ben Köyümü Özledim.

Annemin Yelkeni Olsa Açsa Da Gelse,
Babamın Bir Atı Olsa Binse De Gelse,
Kardeşlerim Yolları Bilse De Gelse.

Uçan Da Kuşlara Malûm Olsun,
Ben Annemi Özledim.
Hem Annemi Hem Babamı,
Ben Köyümü Özledim

Bu öykü Malkara köyünde  çevrede herkes tarafından bilinen bir öyküdür. Söylentiye göre, çok eskiden köyün birinde Zeynep isimli çok güzel bir kız vardır. On altıya yeni bastığında Zeynep'i köylerindeki bir düğünde aşırı (yabancı) köylerden gelen Ali isimli bir genç görür. Ali Zeynep'i çok beğenir ve köyüne döndüğünde kızın babasına hemen görücü gönderir. Zeynep'i Ali'ye verirler. Kısa bir zaman sonra düğünleri olur. Ali, Zeynep'i alıp aşırı köyüne götürür. Zeynep'in gelin gittiği köy ile kendi köyü arası üç gün üç gece çeker. Bu kadar uzak olduğundan dolayı Zeynep, anasını babasını ve kardeşlerini tam yedi yıl göremez. Bu özlem Zeynep'in yüreğinde her gün biraz daha büyüyerek dayanılmaz bir hal alır. Köyün büyük bir tepesinde bulunan evinin bahçesine çıkarak kendi köyüne doğru dönüp için için kendi yaktığı türküyü mırıldanır ve gözleri uzaklarda sıla özlemini gidermeye çalışırmış.

Oysa kocası, Zeynep'in bu özlemine pek aldırış etmez. Kaldı ki eski sevgisi de pek kalmadığından kendini fazlaca horlamaya, eziyet etmeye başlar. Sonunda bu özlem ve kocasının horlaması Zeynep'i yataklara düşürür.

Gün geçtikçe hastalığı artan Zeynep'in düzelmesi için, köyden gelip gidenler de anasının babasının çağrılmasını salık verirler. Başka çare kalmadığını anlayan Zeynep'in kocası da anasına babasına haber vermeye gider. Altı gün alt ı gecelik bir yolculuktan sonra bir akşam üstü Zeynep'in anası babası köye gelirler, Zeynep'i yatakta bulurlar. Perişan bir halde Zeynep hala türküsünü mırıldanmaktadır. Aynı türküyü anasına babasına da söylemeye başlar. Çevresindeki bütün köy kadınları duygulanıp göz yaşı dökerler. Annesi fenalıklar geçirir ve bayılır. Zeynep hasretini giderir, giderir ama artık çok geç kalınmıştır. Bir daha onmaz, sonu ölümle biter. Herkes Zeynep için göz yaşı döker. İşte o gün bu gündür bu türkü ayrılığın türküsü olarak söylenip durur. Kaynak:Türk Halk Müziği ve Oyunları-Sayfa 164-Cilt1 Sayı 4 Yıl 1 – 1982

Ne zaman bu türküyü dinlesem veya söylesem duygulanırım ve hep  hikayesi gelir aklıma. Sözleri daha da anlam kazanır benim için.  En değerli varlığımız ve emekleri  asla ödenemeyecek olan tüm annelerimizin Anneler  Gününü  kutluyor  ve saygıyla eğiliyorum. •

Sevgiyle Kalın...