Atilla YEĞİN

Atilla YEĞİN

Mail: atilla@teknikelektrik.com

KORONAMEGEDON

Tüm dünyayı etkisi altısına alan yeni tip koronavirüs (Corona virus / Covid-19) pandemisi, sosyal yaşamın yanı sıra ticari yaşam ve ekonomik faaliyetleri de tamamen durma noktasına getirdi. Geçen ay korona ile açtık konuyu şu an bu satırları da abartısız evden hiçbir yere kımıldamadan devam ediyorum. İki ay önce bana ve sizlere evlere hapsolacaksınız yerinizden bile kalkmaya korkacaksınız ve sakınacaksınız deselerdi abarttığınızı veya daha ileri giderek kafayı üşüttüğünüzü düşünürdüm. Fakat durumun daha da ciddi bir korku ve salgın dalgası ile üzerimize kâbus olarak çöktüğü aşikâr. Virüsün dünya üzerine oluşturduğu korku ve panik atmosferinde yapılan açıklamaları ilaç, aşı ve mikroçip yerleştirerek bu virüsten kurtulma çözümleri öne sürülmekte. Mikroçip denilince hemen aklıma 2018 Davos zirvesinden sonra bir röportajında Cüneyt Zapsu en son oturumda İsrailli Prof. Yual Noah Harari’den ve konferansından heyecanla bahsediyordu. Ne diyordu Harari’den dinlediklerinden Zapsu; ‘’Son bağımsız düşünen ve karar alan insanlar bizleriz. Artık dünyayı datanın sahipleri yönetecek. Beyniniz biyomedikal sensörlerle ölçülüp analiz ediliyor. Beyniniz bu sayede hacklenebilecek.’’  


Çok çarpıcı ve ütopik gibi gelse de gelinen noktada olaylar bize bunun olmaya başladığını gösteriyor. İşte bu kasvetli korona günlerinde Prof. Harari’nin SAPIENS kitabı elime geçti okumaya başladım. Okurken önemli birkaç not aldım sizlerle paylaşacağım gündemimize dair. Fakat tam bu sırada basında bir röportajı yayınlandı oradan birkaç bölüm paylaşalım Prof. Harari ne diyor bu konulara; “Bence olay siyasi kriz. Belki de en önemli iki seçenek şu: Bu krizi ulusalcı izolasyonla mı yoksa uluslararası işbirliği ve dayanışma ile mi göğüsleyeceğiz? Ayrıca, tek tek ülkeler bazında krizi totaliter, merkezileşmiş kontrol ve denetim ile mi yoksa toplumsal dayanışma ve yurttaşlara yetki verme yoluyla mı aşacağız? İnsanlığın elinde bu salgının üstesinden gelmek için ihtiyaç duyduğu her şey var. Ortaçağda değiliz. Veba ile karşı karşıya değiliz. İnsanlar ölüyor ama bunun nedenini ve ne yapmak gerektiğini bilmiyor da değiliz. Neyle karşı karşıya olduğumuzu biliyoruz ve onun üstesinden gelecek teknolojiye de ekonomik güce de sahibiz. Sorun bu gücü nasıl kullanacağımızdır. Bu ise esas olarak siyasi bir sorundur”  


Harari, olağanüstü durumlarda tarihsel sürecin hızlı işlediğini ve normalde üzerinde yıllarca düşünülüp alınan kararların bir gecede alındığını vurguluyordu. Hızla geliştirilen gözetim teknolojileri, üzerinde gerekli araştırmalar veya kamuoyu tartışmaları yapılmadan aceleyle kullanıma girebiliyor. İşte tam burada Sapiens kitabından alıntı ile devam edelim. Harari insanlığın çözülememiş ve arayışta olduğu konulardan biri olan ölümle ilgili ölümsüzlüğü arayan Kral Gılgamış’a atıf yapan Gılgamış projesi diye adlandırılan projeyle tüm bu yaşadıklarımızla örtüşen çözümü üretmeyi başaracaklarını iddia ediyor. Nedir bu proje? Genetik mühendisleri yakın zamanda kurtçuk familyasından bir canlıyı ortalama yaşam süresinden altı kat uzatmayı başardılar. Aynısını Homosapiens (yani biz) içinde yapabilirler mi? Nanoteknoloji uzmanları, milyonlarca nanorobottan oluşan biyonik bir bağışıklık sistemi geliştiriyorlar. Bu sistem vücutlarımıza girerek tıkanmış kan damarlarımızı açacak, virüsler ve bakterilerle savaşacak, kanserli hücreleri ortadan kaldıracak hatta yaşlanmayı bile tersine çevirecek. Tam burada çok yakında koronavirüsten sizleri bir çiple koruyacağız derlerse hiç şaşırmayalım. El mahkûm çiple şifa bulmak son çare haline gelirse kim taktırmak istemez ki? Taktırdığımızda da Koronamegedon gerçekleşmiş olacak. Tüm bunlar ne için? Yine Harari’nin kitabından alıntıyla bağlayalım konuyu. İspanyollar Meksika’ya ulaştığında Astek medeniyeti ile karşılaştılar. Astekler bu temastan sonra İspanyolların altına olan ilgisini fark etmiş garipsemişlerdi. Yenemeyen, içilemeyen, dikilemeyen, alet ve silah yapımı için fazla yumuşak bir metal neden bu kadar önemli idi. Bu soruyu İspanyol kâşif Hernan Cortes’e sorduklarında şu cevabı alırlar; ‘’Çünkü ben ve arkadaşlarım ancak altınla giderilebilen kalp hastalığından muzdaribiz.’’


 Hayırlı işler dileği ile Allah yar ve yardımcımız olsun.


Facebook Yorum

Yorum Yazın

Ana Sayfa
Web TV
Foto Galeri
Yazarlar