Atilla YEĞİN

Atilla YEĞİN

Mail: atilla@teknikelektrik.com

KORKUNUN KAYNAĞI BİLGİSİZLİKTİR

Bu ayda sürekli üzerinde durduğumuz Uluslararası siyaset üzerinden bir şeyler yazmayalım iç gündemden bahsedelim dedik fakat Uluslararası siyaset nehri de bugünlerde o kadar hızlı akıyor ki gündemi kaçırır mıyız diye de içimden geçirmiyor değilim. Yakın ve uzak coğrafyamızda birbiriyle bağlantılı o kadar zincirleme reaksiyon gelişiyor ki bazen sizin iç siyasetiniz de buralarla bağlantılı bu anaforun içerisinde sürüklenip gitmiyor değil. Özellikle yakınlarda gerçekleşen Kasım Süleymani suikastı ve arkasında gelişen olayları İran denklemini nasıl bir orta oyunu oynandığını belki önümüzdeki yazılarımızda değineceğiz. Atlamak olmaz. Doğu Akdeniz, Libya, Suriye, Mısır ve İsrail bağlamında çok önemli çarpıcı beklenmeyen gelişmeler olacak bunları da bekleyip bir dahaki yazımızda ayrıntılı analiz edeceğiz. 


Bu ay sizlerle İstanbul ve Marmara depremi üzerinden değerlendirme yapmak istiyorum. Öncelikle konuyu beklenen büyük İstanbul depremi üzerinden başlayalım. Daha sonra yer kalırsa Kanal İstanbul ile devam ederiz. Aslında her zaman yazılı basın ve televizyonlarda hep eleştirilir ya sadece İstanbula kar yağınca haber değeri oluyor bu deprem için de geçerli Marmara da ne zaman bir sallantı olsa bakıyorsunuz her yer de bir deprem alimi çıkmış konuşma yapıyor. Gelelim sadede evet beklen deprem geliyor mu? Konu deprem olunca benimde birkaç kelime edecek tahsilim var ne de olsa biz de Jeofizik mühendisliği sıralarında dirsek çürüttük. Biz de iki kelam etmeden olmaz. Diğer alimler ne diyorlar üzerinden konuya giriş yapalım. İlk görüş olarak kötümserler ile başlamak biraz moral bozsa da sonuçta bütün beyanları iyi niyetli. İnsanlık lehine uyarılar ölçeğinde değerlendirdiğimizde Fransız deprem bilimci Prof. Dr. Xavier Le Pichon ve Prof. Dr. Naci Görür liderliğindeki ekip Marmara’da olacak derken. Depremin Marmara içinden geçen fayın tek parça bir seferde kırılarak minimum 7,2 megnetüd büyüklüğünde maksimum 7,6 magnetüd büyüklüğünde bir deprem kaçınılmaz olacak leklindeki beyanları İstanbul için ürkütücü senaryolar üretmekte ve toplumda ciddi bir korku salınımı meydana getirmekte. Jeofizik Mühendisi Prof. Dr. Ahmet Ercan ise ‘’Bir insanın her an deprem olabilir demesi için bilim adamı olmasına gerek yok. Ama bir deprem bilimci için depremi kestirmek demek depremin yerini, büyüklüğünü ve zamanını söylemek demektir. Bu üçünü söyleyebiliyorsan deprem tahmini yapabiliyorsun demektir. Her an deprem olabilir açıklamaları bilimsel bir şey değil. Bütün Kuzey Anadolu kırığının geçmişinde 8’den daha büyük bir deprem olmamış. Bütün Anadolu yarımadasında ve özellikle İran’dan başlayarak Alpler’e kadar 8 büyüklüğünde bir deprem olmamış. 8-9 büyüklüğündeki depremler genellikle Uzakdoğu’da, Pasifik’te ve Amerika kıyılarında oluyor. Dolayısıyla Türkiye’nin olduğundan daha büyük bir depreme gebeymiş gibi göstermek Türk halkının psikolojisini bozuyor. 


Marmara denizinde araştırmalar yapan Fransız Deprembilimci Dr. Louis Geli bu konuyla ilgili makalesinde durumu faklı gözle bakarak şöyle izah ediyor. ‘’Daha önceki araştırmalar depremlerin yerkabuğunun çok derininde olduğunu söylüyordu. Eğer bir deprem çok derindeyse tektonik hareketlenme var demektir. Yani depreme iki levha arasındaki hareketlenme neden olmuş anlamına gelir. Bizse araştırmamızda şunu söylüyoruz: Marmara Denizi’nin batısında gaz rezervleri var. Bölgede kaydettiğimiz sismik hareketlerin bazıları aslında bu gazdan kaynaklanıyor. Marmara Denizi’nin batısındaki gaz varlığını 10 yıl önce keşfettik. Bahsettiğim alan Silivri’nin batısından Tekirdağ’a kadar olan bölge. Yani Kumburgaz - Tekirdağ arası. Gazı Tekirdağ’ın güneyinde bulduk. Gazın deprem ürettiğini fark ettik. Çünkü gaz fay hattındaki basıncı artırıyor, tabakaların kaymasına neden oluyor. Burada önemli olan sonuç şu: Bölgedeki depremlerin bazılarının nedeni tektonik hareket değil gaz. Mesela Marmara’nın batısında meydana gelen orta büyüklükteki bazı depremler gaz salımına neden oluyor, bu gazlar yüzeye ulaştığında daha küçük ölçekli depremlerin oluşmasına yol açıyor. Depremlerin bazılarının, bakın hepsinin değil, gazdan kaynaklandığını bulduk. Bir hastalığın teşhisini doğru koymak istiyorsanız nedenleri birbirinden çok iyi ayırmanız gerek. Büyük depremler her zaman olmadığı için, küçük depremleri kaydetmek gerekir. Sismologlar daha sonra küçük depremlerden bir hikâye ortaya çıkarmak zorunda. Olduğunu hissetmediğiniz çok küçük depremlerden bahsediyorum. Yani bir fay hattının davranış biçimini anlamak için verdiği bu küçük sinyalleri inceleriz. En sonunda da “Bu fay hattı tehlikeli ya da değil” diye makaleler yayımlarız. Kanseri anlamak için kan değerlerinize bakılması gibi düşünün.’’ 


Jeoloji Mühendisi Prof. Dr. Şener Üşümezsoy ise ‘’İstanbul’da peşi sıra meydana gelen depremlerin büyük bir depremin habercisi olmadığını belirten, “Tuzla’dan, Çekmece ‘ye kadar olan ‘Adalar fayı’ normal bir faydır. Bu fayı, Kuzey Anadolu fayı diyerek toplumu yıllarca paniklettiler.’’  Silivri çukurunda daha büyük bir deprem olmaz. Kumburgaz’a doğru giderse bu 6,5 magnetüd büyüklüğünde depreme neden olabilir. Bu depremin artçıları 5 şiddetinde olur” ifadelerini kullandı. Benimde üniversite de iken asistan hocam olan Şener Hoca bu konuda Marmara Denizini Jeolojik olarak iyi irdelemiş. Fayın Silivri sırtında geometrisinin değiştiğini Tektonik olarak çok iyi izah ederek bilimsel gerekli cevabı oluşturmuştur. Marmara içinden geçen fayın tek parça olarak kırılmayacağı dolayısı ile söylenen büyük depremin oluşmayacağı ortaya çıkmakta. Bana da tez daha yakın gelmekte korkular üzerinden halkı bu kadar germenin doğru olmadığını düşünüyorum. Yoksa deprem üzerinden daha fazla korku pompalandıkça aklıma Çinin başındaki Korona virüs tehdidinin ‘’şuuyu vukuundan beter ‘’ misali olayın Çine maliyetinin bir dünya savaşı kadar ekonomik sonuçları ortaya çıkardığı düşünüldüğünde bize daha büyük zararlar vermesine engel olmak gerekir. 


Hayırlı işler dileği ile Rabbim yar ve yardımcımız olsun.


Facebook Yorum

Yorum Yazın

Ana Sayfa
Web TV
Foto Galeri
Yazarlar