Muhammed Deniz GENİŞ

Muhammed Deniz GENİŞ

Mail: yazarlar28@teknikelektrik.com

Kocasının Vefatı Halinde, Kadının Bekleme Süresindeki Hikmetler…

Vefat sonucunda eşlerin firakları gerçekleştiğinden ötürü boşanmanın oluştuğunu söyleyelim. Kadın, kocanın vefatı halinde hemen ardından içine düştüğü psikolojik durumunu göz önünde bulundurursak, bir kadının yas tutmasının normal olduğunu kabul ederiz. Bunun için Cenâb-ı Allah, bir yıla kadar kadının kendisine hürmet edilerek, geçiminin de en güzel şeklinde sağlanmasını tavsiye etmiştir.  Böylelikle Hristiyanlardaki gibi  ‘ihdad’ olduğu Cahiliye Araplarında örf haline getirdikleri bir yıla kadar olan yas uygulamasını, Kur’an, daha hayırlısıyla tebdil ederek Müslümanlar için revize etmiştir. Yine Yahudilerde doksan gün olan vefat İddetinin aksine bu süre uzatılmış oldu. İlk bakışta dört ay ve on gün süresi, Yahudilerin uyguladığı doksan günlük süreden daha uzun olması hasebiyle dezavantaj gibi gözüküyor. Ama gerçekte böyle midir?  İşte bunun hikmetleri üzerinde düşünelim istedik.

Boşanma kaçınılmaz ise, Allah’ın emrettiği normal boşanmada İddet+üç kur’ yani süreç ve sürenin beklenilmesi gerektiğini hatırlayınız. Tabloya yansıtınca vefat talakının, dört kameri ay ve on gün bekleme süresine hemen hemen denk düştüğünü de söylemiştik. Ve bu müşahededen sonra bunun hikmetleri üzerinde düşünürken bazı güzelliklere ulaştık. Bunları sizinle paylaşmak istedik. (Muhammed Deniz GENİŞ, Kadının Denkliği, Boşanma Sorunu ve Kur’an’a Göre Çözümü, Yüzleşme Yayınevi, 2017, s. 279) Kitabından…

Kocası vefat eden bir kadın, kocasından ayrılarak İddet bekleyen bir kadın gibi rahmetlinin evinde beklemesi tavsiye edilir. Tatbikî evi müsaitse. Nedenini anlatabilmek için, daha önce bir köyde yaşanmış bir olayı aktarmak istedik. Kocası vefat etmiş bir kadın alelacele evinden çıkartılmış ve bir süre sonra hamile olduğu öğrenilmiştir. Zaten mazeret arayan kayınpeder tarafı, kadının vefat eden kocasından değil de, bir başkası tarafından hamile bırakıldığı yönünde ithamlarda bulunmuştur. Bu durumda mağdur olan kadının kendisini temize çıkaracak D.N.A. testleri henüz mevcut olmadığından, ciddi psikolojik sıkıntılara girmesine sebebiyet verilmiş olundu. Bu olayın dışında bile bir kadın, kendi isteğiyle rahmetlinin evinden erken firak eder ve sonra da hamile olduğu tespit edilirse oluşacak töhmetleri önlemek yine de çok zor olacaktır. Bu tür olaylara mahal vermemek için, kocası vefat eden bir kadının, rahmetlinin evinde sanki kocası yanındaymış gibi İddetin ilk illeti olan hamileliği ortaya çıkacak süreci dolduruncaya kadar beklemesinin daha hayırlı olacağını söylerken ilk hamilelik illetine ulaştıktan sonra evden ayrılmasını tavsiye ediyoruz.

Böylelikle kadın temize çıkacak ve yeni bir evlilik için rahmetlinin evinden ayrılıp “kendi kendine” bekleyeceği bir ortamda kalan süreyi tamamlayacaktır. Ender görülse de kocası vefat eden bir kadını ailenin dışına çıkartmayıp rahmetlinin bir kardeşiyle evlendirme gibi hadiselerde mevcuttur. Bu istenmeyen bir durum olmakla birlikte, kayınpederin evinde dört ay on gün bekleme süresini tamamlayacak olan kadının psikolojisinin çok sağlıklı olamayacağı da ihtimal dâhilindedir. Ayrıca kadına yeni talipliler çıkacaksa da şayet,  kayınpederinden gidip istemeleri doğru ve ahlaki görülmeyecektir. Böylelikle kadın olası taliplilerin arasından tercih hakkını kullanamayıp haberdar da olmayacağından adeta bir mahalle baskısına maruz bırakılmış olunacaktır. Buda başka sorunlara sebebiyet vereceği için bizim tavsiyemiz, kadının hamilelik durumunun tespitinden sonra özel veya anne-babasının evine gidip geri kalan süreyi orada tamamlamaları şeklinde olacaktır. Tıpkı hamileliği ortaya çıkaracak iddeti/süreci kocayla beraber bekleyen ve firaktan sonra kur’ süresini tek başına “kendi kendine” veya anne-baba evinde bekleyen normal boşanmlalardaki karı-koca gibi… 

Kocası vefat eden kadınlar dört ay on gün (kameri) sürelerini bitirdiklerinde, hamile olduklarıda ortaya çıksa bile neseb belli olacağından her hangi bir karışıklığa mahal kalmayacaktır. Kadın evlenmek isterse ve yeni damat adayı da bunu kabullenmesi halinde ikisinin evliliğini yasaklayan bir nas yoktur. Bunu İddet ve üç kur’ sürelerinin ayrı ayrı bir bekleme olduğunu tespit ettikten sonra söyleyebildik. Yani her mutallak vasfına ulaşan kadının, üç kur’ süresini veya vefat için dört ay on gün süresini bitirdikten sonra ister hamile olsun isterse olmasın yeniden bir evlilik yapmasına herhangi bir engel yoktur.   

Kocası vefat eden bir kadın, süresini beklerken gizli gizli görüşmeler 

ve nikâh yapmamak kaydıyla maruf ölçülerde yeni evlilikler için görüşmeler yapması caizdir. Bu görüşmelerin hamilelik illetinin ortaya çıkmadan yapılması ve nişanlılık için mutabık kalınması halinde, kadının hamile olduğu ortaya çıkarsa birçok sıkıntıya sebebiyet verecektir. Bu tür sıkıntılara yol açmamak için kadının “İddet beklemelerinde” yabancı bir evlilik için görüşmeler yapamıyor olduğu gibi bizde vefat süresi bekleyen kadının hamilelik illeti elde edilmeden önce bu tür görüşmelerini yapmamasını şiddetle tavsiye ediyoruz.

Ayrıca gelişmemiş toplumlardaki örf ve ananeler gibi kocası vefat eden bir kadın nadiren de olsa rahmetlinin bir kardeşiyle evlendrilirdi. Hamile olması veya hamile olduğu ortaya çıkması halinde, rahmetlinin de (varsa) küçük çocukları ve kadının karnındaki bebeğin yetim (babasız) doğmaması gibi sosyolojik vakaların önüne set çekilmiş olunuyor. Bu gün çağımızda böyle bir evlilik her ne kadar sevimli gelmiyorsa da bazı toplumlardaki kadınlar için bir kurtuluş yolu olmasının hikmetine de şahit oluyoruz.   

Vefat süresi bekleyen bir kadının, mazeret olsun veya olmasın, yeni bir evlilik yapmak istememesi halinde bir yıla kadar olan geçimini temin etmek varislere bir borçtur. Bir kadın hamile olduğu anlaşılırsa, evlenmeden çocuğunun doğumunu rahmetlinin evinde yapmak istemesi halinde, ortam müsaitse en fazla bir yıla kadar nafakası, varisler tarafından temin edilecektir. Şayet bu süre aşılır ve buna rağmen evliliği arzulamıyorsa, mağdur olmasın diye Rabbim, geçimini bütün muttakilere yüklemiştir. Vefat talakını bekleyen kadının, hikmet dolu tablosudur.

Bulabildiğimiz bu hikmetlerden sonra görülüyor ki, İslam dininin getirdiği bu dört ay ve on günlük süre Yahudi dinindeki, “doksan gün olan vefat iddetinden” süre olarak dezavantajlı gözüküyorsa da, daha hayırlı kapılar açmıştır.

Selam ve dua ile…

Facebook Yorum

Yorum Yazın

Ana Sayfa
Web TV
Foto Galeri
Yazarlar