İmanın şartlarından biri olarak bilinen “kitaba iman” nedir ne demektir sorusunu sormakla başlayalım. İman, bir şeye inanmak, ona güvenmek ve o şeyi kabul etmek demektik. Allah’ın insanlığa indirmiş olduğu prensipleri, hayat nizamı olan bir düstur, ölçü ve ibadetlerimiz belirleyen ilahi bir öğreti olan emir ve yasakların bütününe kitap denilebilir. Bunları daha da çok anlatmak mümkün olmakla birlikte kısaca insanların ahiret hayatının saadeti için yapması gerekenleri resulü aracılığıyla indirdiği ve bizimde uymamızı, tabi olmamızı istediği vahyidir.
Bizlerin bu kitaba inanmamızı ve ona tabi olmamızı isteyen Cenab-ı Allah, kuru bir imanı kabul eder mi? Veya bizden istenen nedir? Bu soruların cevabını isterseniz Kur’an’da arayalım;
“Kendilerine kitap verdiğimiz kimseler, onu gereği gibi okurlar. İşte bunlar ona inanırlar. Onu inkâr edenlere gelince, işte onlar ziyana uğrayanların ta kendileridir.” Bakara 2/121
Bu ayetten anlaşılan imanın kuru kuruya değil, okunulan emirlerin uygulanması ve yerine getirilmesiyle imanın hakkının verilmiş olacağı anlaşılmaktadır. Yani herhangi bir kimse, sabahtan akşama kadar “seni seviyorum” deyip sevdiği kimsesinin sözlerini dikkate almıyorsa, sevgisinin yalan olduğu ortaya çıkar. Eğer bizler iman ettiğimiz Allah’ın öğretilerine kulak asmıyor ve gereği gibi tabi olmuyorsak, o imanın sorgulanır olacağını hatırlatmak gerek.
“İnkâr edenler, “Sen elçi/peygamber değilsin” diyorlar. De ki: “Benimle sizin aranızda şahit olarak Allah ve bir de yanında kitap (Kur’an) bilgisi bulunanlar yeter.” Rad 13/43
Allah resulünün elçiliğini kabul etmeyenlerin aksine bu kitabın bilgisinden haberdar olanların kendisine şahitlik edebileceklerini söylerken, bizler bu bilgiyi kuru bir bilgi olarak ele alırsak hata ederiz. Yapılması gereken şey, indirilen kitabın bilgisine okuyarak ulaştıktan sonra gereğini yapmaktır. Bu kitabın sahibi olan Allah’ın bizatihi emridir.
“Rabbinizden size indirilene uyun. Onu berisinden başka dostlara uymayın. Ne kadar da az öğüt alıyorsunuz!” Araf 7/3
Allah bize böyle emretmişken bizim de başkalarına uymamızı bizden kabul etmeyeceği sonucuna ulaşıyoruz. Dolayısıyla kitaba uyulmasının ilk gereği olarak o kitaba güvenmemiz ve ona dayanmamız olacaktır. Güvenilmeyecek ve dolayısıyla inanılmayacak bir kitaba tabi olmamız söz konusu değildir. Kısaca istenen şey; önce iman, sonra ittiba ve ameldir. Bütün bunlar sırasıyla takip edilecek ki doğruya yani sıratı müstakime ulaşabilelim. Bilirsiniz sıratı müstakim “dos doğru yoldur.” Her gün okunulan Fatiha suresinde ettiğimiz dua ve temennimizdir.
Bizim, ancak doğru ve sahih bir imanla inanmamızı isteyen yüce Allah, kitaba gereği gibi inanmayanların hüsranda olacaklarını zarar edeceklerini ve hatta delalete düşeceklerini aşağıdaki ayette söyler;
“Ey iman edenler! Allah’a, Peygamberine, Peygamberine indirdiği kitaba ve daha önce indirdiği kitaba iman edin. Kim Allah’ı, meleklerini, kitaplarını, peygamberlerini ve ahiret gününü inkâr ederse, derin bir sapıklığa düşmüş olur.” Nisa 4/136
Kesin kurtuluşumuz olan bu Kur’an’a sımsıkı sarılır ve ona tabi olduğumuz müddetçe bizi doğru yola iletecek olan Allah’tır. Onun içindir ki Allah’ın indirdiği kitaba sarılmak ve tabi olmaktan başka bir yol yoktur. Bu emri hafife almayıp gereği gibi iman edersek kurtuluşumuza vesile olabilir temennisi bekleyebiliriz. Aksi takdirde duvara toslamanın öteki tanımı “koca karı imanıdır.” Hiçbir şey bilmeyen ve gayret sarf etmeyenin, bilmek isteyip ve gayret sarf etmek isteyenler bir olamazlar.
“Ey insanlar, size Rabbinizden reddi mümkün olmayan bir delil gelmiştir ve size apaçık bir nur (Kur’an) indirmişizdir. Allah’a iman edip ona sımsıkı sarılanları ise (Allah), kendisinden bir rahmet ve lütfa kavuşturacak ve onları kendisine varan doğru bir yola iletecektir.” Nisa 4/174-175
Kur’an’a kulak tıkamamak dileğiyle Allah’ın indirdiğiyle nasihat alanlara selam olsun.
Facebook Yorum
Yorum Yazın