Kim Normal Kim Anormal

Aslında ince bir çizgi… Kim kime göre normal/anormal veya hangi zaman göre, hangi inanca veya hangi topluma göre? 

Anormal normdan uzak olan demek. Aslında genlerin gereği iri olabilirsin ama minyon bir topluma düştüğünde anormalsindir. Çok zeki hissederken IQ seviyesi yüksek gruplar içindeyken normalsindir.

Büyük sanatçılar, tanınmış birçok başarılı insan normal midir sizce? Aslında sivrildiklerine göre onlar da anormal sınıfında değil mi?

Bugün bir film izledim. Oxford Dil Sözlüğünün nasıl oluşturulduğunu anlatıyordu ve olayın merkezindeki karakter (aslında gerçek hikâye ve gerçek kişi) delilik ile dahilik arasında tanımlanıyordu. Yaptığı iş dahilikti fakat akıl hastanesinde delilik tedavisi görüyordu. Normal miydi?

Bugün bir sürü arkadaşımla bir araya geldim. Bir sürü şeyden konuştuk. Hepimiz eğitimli, kendi konularında oldukça başarılı insanlardık. Hiç susmadan zaman aktı. Konuşulanlar bize göre normaldi. Acaba dışarıdan dinleyenler ne düşündü? Onlardan ayrılınca bunları düşündüm. Biz normaldik. Bize göre…

Zaman içinde duygularımız değişimler gösteriyor. Sinirleniyoruz, üzülüyoruz, duygusallaşıyoruz, sevinçle doluyoruz. Normalden sapma göstermiş mi oluyoruz o zaman? Bilemedim.

Bir sürü karakterler var. Kimisi sinir küpü. Her şeye atarlanır. Agrasiftir. Bana göre anormallik. Bir arkadaşım var, işkolik. Hayatında izin kullanmamış. Tüm dünyası iş. Bana göre anormallik. Bir komşum var. Onun için her şey mükemmel olmalı. İdare eder diye bir şey söz konusu bile değil. Bana göre anormallik. Takıntılı, korkuları olan insanlar var. Bana göre anormallik.

Sonuç olarak, takıntılar, korkular, hırslar ve aşırılıklar günlük hayatlarımızın içinde yer bulmaya devam ediyorlar. Bizlerse “delilikle “dâhilik” arasındaki orta çizgide, “normlara uygun bir yolda yürümeye devam ediyoruz. Aklımızdaysa hep aynı soru: Kaç metre ötesi “dâhilik”; “delilik” kaç adım gerisi.

Pandeminin artması ile yeni yasaklar geldi. Belki daha da çoğalacak bu yasaklar. Ben hala size normalliği anlatmaya çalışıyorum. Evde kaldığım zamanlarda durmaksızın el işi yapıyorum. Anormal sayıda kek pişiriyorum. İzleyebileceğimin son haddine kadar dizi ve film izliyorum. Artık annemle, oğlumla sadece telefonda konuşmak, görüntülü sohbet etmek normal geliyor. Sevdiklerimle karşılaşınca sarılmayı öpmeyi unutmaya başladım. Eskisi gibi tokalaşmamak artık daha az rahatsız etmeye başladı beni. Ya arkadaşlıklar? Eskiden sayısını hatırlayamadığım kadar çok arkadaşım olurdu. Şimdi bir elin parmakları kadarıyla anca görüşüp kalan elimin parmakları kadarıyla da telefonlaşıyorum. Aslında bana yetiyorlar. 

Şu dönemde kendimi yeni bir eve taşındığım zamanki belirsizliklerde hissettiğim gibi hissediyorum. Nereden alışveriş edeceğim, kimlerle görüşeceğim, nasıl vakit geçireceğim bilemiyorum… Para kazanmak ise muamma… Az çok bilgisayardan anlar ve birçok bilgisayar programlarını bilirim derken öyle bir sanal dünyaya düştük ki ben bile korkuyorum.

Bir başka korkum da yarına iş bırakmak oldu. Sanki yarın dünyada bir şeyler olacak ve benim yarına bıraktığım iş olamayacakmış gibi geliyor. Mevlana’ın güzel bir sözü geliyor aklıma ve o dönemden bugüne hala geçerli cümleleri nasıl etmiş diye düşünüp hayranlığım kat kat artıyor… Yarın yaparım yarın yaparım deme! Bugün’de dün’ün yarın’ıydı ne yapabildin?

Aşk’ınız daim, kötülükler ve telaşlar sizden uzak olsun da işleriniz rast gelsin...