Bizim spor medyamız, ekonomi haberlerinden daha çok okunuyor. Bu da gerçekten aslında nerede olduğumuzu gösteriyor. İspanya'da eflasyon %120’yi bulduğu yıl Kral’a sormuşlar: “Nasıl halkı sakin tutuyorsunuz?” diye.O da: “100.000 kişilik beşiklerde uyutuyoruz” demiş. Futbol ülkesi İspanya'da Kral'ın bahsettiği stadyumlar şüphesiz... Bizim ülkede de benzeri ilgi var. Fakat biz de ilgi çekici bir lig söz konusu değil. Temizlenen siyasetin aksine her gün daha da kirlendiğini düşündüğümüz futbol...Önce Şike dosyası, sonra UEFA cezaları. Şimdi çok mu temiz oldu? Koca bir hayır.
Beşiktaş'a oynanan oyun var diye basın açıklaması yaptı başkan Orman. Her hafta şiddetle artarak devam ediyor. Sonunda Kasımpaşa maçıyla da işin cılkı çıktı. O maça daha üst düzey hakem gönderilmemesinin sebebini de araştırmak lazım. Sanırım başı yanmasın istendi. Kural hatasını bir kenara koyun vicdan hatası affedilir miydi?
Bu kadar art niyetin olduğu maçlar da gördük. Fakat bu sefer Allah eline ayağına dolandırdı hakemin. Hesaplar alt üst oldu...
Düşünün yayıncı kuruluşun en çok reyting yapan, halkın bir çok kesiminin yorumunu merakla beklediği Erman Toroğlu yıllarca çalıştığı görevinden alınıyor yerine ithal Marcus getiriliyordu. Madem hakem hocası ithal, oldu olacak hakemleri de ithal edelim. Güvenilir bir hakem hocası bulunmayan ülkede hakem mi güvenilir olacak?
Bu değişiklik ne hikmetse bir kulüp başkanının Erman Toroğlu'nu istemiyorum demesiyle aynı zamana denk geliyordu. Gelen Marcus ise malum bir takım aleyhine yorum yapmamaya yemin etmişti sanki. Oysa Beşiktaş başta olmak üzere, hakkı yenen takımların hakemlerine artı puanı bol keseden veriyordu.
Tartışılan, aslında tartışmaya gerek bile olmayan pozisyonlarda ise hakemin görüş açısına göre kızmamak lazım, ben de olsam böyle karar verirdim diyecek kadar da pişkindi Marcus.
En son Kasımpaşa Beşiktaş maçında da Donk'u nerdeyse mazlum yapacak, hatta Donk'a ödül isteyecekti! Bu sanırım arsızlıktı, son noktaydı hadsizlikte.
Donk elinde topu kenara atmıyor pozisyonu takip ediyor ve gol vuruşu yapacakken Almeida, topa elindeki topla vuruyor. O anda düdük sesi geliyor ve sarı kart, hakem atışı, oldu bitti devam... Marcus'un mazlum Donk'u ve elinde düdükle sahada adalet dağıtan Barış Şimşek! Daha da bitmiyor komedi, rezillik. Maç oynanırken sahaya giren futbol anarşisti ne hikmetse nerdeyse maraton yapıp futbolcuların yanına geliyor, engelleyen yok. Fernandes'e bir çakıyor tekmeyi, sonra da elleri ayakları titreyen futbolcular savunma mekanizmasıyla saldırıyor ona..İki kırmızı kart Beşiktaşlı oyunculara... Vay dostum vay...
Bu arada Erman Torğlu'nun yazısından çok kısa bir hatırlatma yapayım.
PIERO BiLE FORMA GiYER!
Lig TV demişken aklıma geldi. Gençlerbirliği-Galatasaray maçını seyrediyorum, Drogba gol atıyor. Golden şüpheleniyorum, hemen akabinde yayıncı kuruluş pozisyonu durdurarak yayına sokuyor. Görüntüde Drogba ofsayt. Akşam•"Maraton" yapmışlar pozisyon ofsayt çıkmamış. Hiç unutmam yıllar önce "Maraton"da yayın yaparken top çizgiyi geçti mi geçmedi mi diye bir alet gelmişti. Piero diye. Ve bir programda bu 'piero'yu kullanan arkadaş birkaç hafta evvelki pozisyondaki tartışmadan korkarak, etkilenerek "topu içeriye sokayım mı, çıkarayım mı" diye sormuştu. Topu öyle durdurursunuz ki ofsayt olmaz, öyle yerde durdurursunuz ki ofsayt olur. Gene acaba diyorum, Maraton'dan evvel "bazı şeyler konuşulacak" veya "bazı şeyler konuşulmayacak" diye bir toplantı yapılıyor mu? Merak ediyorum. Olabilir ya... Yayıncı kuruluşun politikası icabı böyle bir toplantı yapabilirler. Mesela yani diyorum...
"YAKAN TOP"SAHAYA NASIL GİRDİ?
Kasımpaşa-Beşiktaş maçını statta izleyen bir arkadaş anlattı. Kasımpaşalı oyuncunun eline, sonra kucağına gelen topu tribünden fırlatmışlar. Kasımpaşa yedek kulübesinden biri o gelen topu hiç yere düşmeden sahanın içine aktarma yapmış. Voleybolda olduğu gibi. Acaba bu görüntüde var mıdır, yok mudur merak ediyorum. Mesela yani...
FENERBAHÇE'YE OLSA UÇAKLAR KALKMAZDI
Anlayacağınız Beşiktaş badem oldu. Peki şimdi size soruyorum, böyle bir olay Beşiktaş'ın değil de Fenerbahçe'nin başına gelseydi ne olurdu? Bırakın Türkiye'de trafiğin durmasını Türkiye'de uçaklar bile kalkmaz-inmezdi. O hakem yanmıştı, Taksim'de sehpa hazırlanıp asılırdı. En az iki sene Fenerbahçe maçlarına verilmezdi. Çocukları okula gidemezlerdi. Karısı evden çıkamazdı. Hani mesela yani...
Demiş Sayın Toroğlu..
Zekeriya Alp ise utanmadan maç bitmiş 30 dakika olmamış hakemin raporunu anlatıyor! Neredeyse onu da Fenerbahçe-Beşiktaş maçını katleden Cüneyt Çakır gibi kahraman yapacak. Zekeriya Alp'in sadece Beşiktaşlılığı değil güvenilirliği de bence bitmiştir. Türk futbolundaki yerini kendi belirlemiştir. Eskiden iyi bir oyuncuyken şu anda karanlık bir nokta olarak anılacak bizim gözümüzde.
Bu da takdiri ilahi, şaşırıyor.. Çok erken açıklıyor. Hakem çok iyiydi diyor. Açıklama zorunluluğu, savunma mekanizması onu bilinçli yapılan hataları savunmaya itmiş...Ben bu kadar rezilliği bir maça sığdıran federasyonu ve hakemi hayatımda görmemiştim. İşin güzel yanı bir çok Fenerbahçeli ve Galatasaray'lı dostumuz Beşiktaş'a bu kadar oyun oynanıyor, ligin tadı bile kalmadı, biz bile üzülüyoruz diyordu. Gerçek temiz futbol isteyen dürüş arkadaşlara teşekkür ediyorum. Maalesef bizim istediğimiz olmuyor, olamaz da.
Düşünün bir şirketin başına dünyaca meşhur bir dolandırıcıyı getirdiniz. O şirketten dürüst politika beklemek hayal değil midir? Başı neyse devamı da odur, o olmasada zamanla o olur...Verdiğim örnek kişilik benzetmesi değil, yanlış anlaşılmasın. Olay benzetmesi sadece.
Peki Futbolun başına kim geldi? Demirören...Demirören'i başarılı bulan, isteyen bir kişi görmedim etrafımda. Her statta eleştirilen adam, Demirören. Şampiyon Galatasaray, kırk yıldır alınmayan kupa Fenerbahçe'nin iki sezondur... Peki...Mili takım nerede? Türk futbolu nerede? Beşiktaş'ı arka plana atmak isteyen, Fenerbahçe ve Galatasaray'ın dışına itmek isteyen güçler var diyen Demirören idi oysa!
Türk futbolunu şike pisliğinden temizleyecak Sayın Aydınlar ekarte edilmişti. O olsaydı, bu gün Beşiktaş, Fenerbahçe ligde puan cezası almış, Avrupa’da mücadele ediyordu. Oysa şimdi Fenerbahçe en az iki Beşiktaş ise bir yıl men edildi. Senin burada yaptığın kapatma operasyonu UEFA'da sökmüyor. Bunu da gördük. Yurtdışında da ligimiz kirlendi. Kimse rağbet etmiyor. En son Fenerbahçe-Galatasaray maçı sırasında İsveç'te idim. Göteborg'da bir Spor Cafe var. Bölüm, bölüm her ligin canlı maçları var içeride dev ekranlarda. İskoç liginden maç vardı ama Türkiye ligindeki bizimkilerin dünya derbisi diye adlandırdığı derbi maçın yayını yoktu. Sorduğumda, artık Türkiye ligi açmıyoruz, sonucu bellidir diye ilgi olmuyor dendi. O gün içimden helal sana Demirören, futbolu nereye götürdün demiştim. Şimdi ise Beşiktaş'ın inanılmaz çıkışının engellenmesi Galatasaray maçıyla start almıştı, anlaşılan ardçıları değilmiş.... Her maç yeni bir deprem meydana geliyormuş. En son Kasımpaşa maçı ise tsunamiyi de getirdi arkasından... İnşallah Tsunami o pislikleri de alır giderken de tertemiz futbol günlerine döneriz. Şerden bir hayır çıktı deriz.
Ben artık Türk futbolunu takip etmeyeceğim sanırım. Bu rezilliğe sabır kalmıyor. Bundan sonra gezi yazılarıyla devam edeceğiz kısmetse. Baki Hüdaya emanet olun.
Facebook Yorum
Yorum Yazın