Nazan ALPTEKİN

Nazan ALPTEKİN

Mail: nznalptekin@gmail.com

Karar Anı

Geçen ayki yazımda “kandırılıyor muyuz?” diye sormuştum. Bir sürü kandırılma yöntemlerini anlatmaya çalışıp, kanmayın demeye getirmiştim. Bu yazı da aslında bunun devamı niteliğinde olacak. Ama yazıya önce bir fıkrayla başlayalım:


Profesör elinde bir fare ve kutu ile salona girdi. Öğrencilerin şaşkın bakışları arasında fareyi kutunun içine koydu ve kutuyu kapattı. Kutunun hava almadığı açıktı. Salona dönerek: “Bu kutuya iki gün kimse dokunmayacak dokunan bu dersi geçemez!” dedi ve salondan çıkıp gitti.

Salondaki öğrenciler olaya bir anlam verememişlerdi. Kimisi kutunun içindeki fareyi çıkarmayı düşündü ama cesaret edemedi.

İki gün boyunca ders görülen sınıfta kutu öylece kaldı. Ne olacağını merak ederek iki gün geçirdiler.

İki gün sonunda tekrar dersi olan profesör salona girdi ve kutuya yaklaşarak açtı. Tabi ki, kutunun içindeki fare artık yaşamıyordu. Öğrencilerden birçoğu üzülmüştü. Profesör sınıfa dönerek farenin neden ölmüş olabileceğini sordu. Sınıftan birçok farklı ses ve fikir yükseldi;

─ Havasızlıktan…

─ Açlıktan…

─ Susuzluktan…

Her öğrenci olabilecek ihtimalleri saymıştı. Profesör kutuyu havaya kaldırıp içini öğrencilere gösterdi. Kutunun her tarafı kemirilmiş vaziyette ve minik deliklerle kaplıydı. Ardından devam etti;

─ Görüyorsunuz değil mi? Fare anlaşılan bu kutudan çıkmak için epey mücadele etmiş. Bunu kutunun içindeki minik diş izlerinden ve irili ufaklı deliklerden anlıyoruz.


Ancak şu var ki fareyi sizin dediğiniz gibi ne havasızlık nede açlık öldürdü. Farenin ölümüne neden olan iki şey var; Kararsızlık ve Korku…

Kararsızlık, çünkü fare kutunun her yerini parçalayıp, her noktayı ayrı ayrı kemireceğine sadece tek bir köşesini ısırıp parçalasaydı ve bunda da kararlı olsaydı o deliği büyütecek ve kutudan çıkıp kurtulacaktı.

Korku, çünkü eğer siz öğrenciler benden ve notlarının düşmesinden böylesine çok korkmasaydınız, kutuyu açıp fareyi serbest bırakabilirdiniz. Ancak korkudan dolayı size yanlış gelen bir işe göz yumdunuz.


DOĞRU veya YANLIŞ KARARLARI NASIL ALIRIZ?

Gün içinde kaç kez karar aldığınızı biliyor musunuz? Boş verin günü, bir saat içinde yaptığınız en basit işler için aldığınız karar sayısı yaklaşık 2000 adet olarak tespit edilmiş desem! Uyandığınız andan itibaren ne giyeceğinizden gününüzün gidişatını etkileyecek kararlara kadar sayısız onay veriyor beyniniz. Peki, verdiğiniz her karardan memnun musunuz? Pişmanlıklarınız hiç mi yok? Tabii ki var.


O halde karar alırken en az pişman olma yollarına göz atalım birlikte. Karar alma kurallarından en az biri mutlaka işinize yarayacaktır.


İlk kural, en önemli kararları en enerjik olduğunuz zamanlarda vermeye çalışın. Karar vermek zihni aslında ciddi anlamda yorar ve bu yorgunluk doğru karar vermenizi engeller. Gün içinde defalarca karar vermiş bir beyinden verdiği her kararın doğru olmasını beklemek sizce de haksızlık değil mi?

En az ilki kadar önemli ikinci kural da dikkatinizi dağıtan unsurlardan uzaklaşmanız. Bir yanda televizyon açıkken öte yandan cep telefonunuza gelen bildirim sesleri ve o sırada sosyal medya uyaranları arasında sağlıklı karar vermeniz mümkün değil. Araştırmalara göre 1986 yılından günümüze insan beyninin beş kat fazla bilgi işlediği söyleniyor. Bunun sonucunda çoğumuz sürekli dikkat dağılmasından şikâyet ediyor ve odaklanamıyoruz. O halde uyaranlardan uzaklaşmak doğru karar vermenin gerekliliği. (Bu öneri tabii ki ders çalışan öğrenciler için de geçerli.)

Devam edelim…


Fikriniz ve bilginiz yoksa verdiğiniz kararın doğruluğunu beklemek yanlıştır. Karar almadan önce bilgi edinin. Konu hakkında araştırma yapın ve fikir oluşmasını sağlayın ki doğru karar verebilin. Bence en önemli kıstas de bu zaten.


Karar vermenizi gerektiren birden fazla iş varsa bu beyin performansınızın %40 düşeceği anlamına gelir. Birbirinden bağımsız işlerde karar verecekseniz onları tek tek ele almanız en doğrusu olacaktır.

İşin içine duygu soktuğunuz anda yine doğru karardan uzaklaştınız demektir. Aşırı mutlu veya aşırı sinirli haldeyken asla karar almayın, cevap vermeyin. Her ne yapıyorsanız uzaklaşın, karar vermeyi erteleyin ve sakinleşince ne yapacağınızı düşünüp uygulayın. (Çok zor biliyorum.)


Bilgileri https://hbr.org/2019/08/6-reasons-we-make-bad-decisions-and-what-to-do-about-them adlı siteden tercüme ettim. Birebir yazmadım tabii ve kendi fikirlerimiz de ekledim. Fakat önerdikleri son karar verme yöntemi için ne yorum yapıp yazacağımı bilemedim. Dedikleri şu: Karar verme sürecinde iyi kararlar almanın en iyi yolu daha fazla zaman veya daha fazla bilgiye sahip olmak değildir. Elinizdeki bilgiyi ne kadar iyi analiz ederseniz o kadar iyi bir karar verebilirsiniz. Bunu yapmak için gereksinim duyduğunuz bilgileri gözden geçirin, karar vermek için bir son tarih belirleyin ve belirlediğiniz tarihe bağlı kalın. Sanırım biraz profesyonelce bir durum için geçerli bu öneri.

Bahsettiğim adımları göz ardı etmezseniz, olumlu yönlenip doğru kararlar alacağınızdan kuşkum yok. 


Hayatta bizi başarıya götüren yolda karşılaşacağımız en azılı düşmanlardır, kararsızlık. Kararsızlıkla zaman tüketmeyin, kafanıza tek bir şey koyun ve o yolda ilerleyin. Ve bu yolda size yanlış gelen şeylere göz yummayın. Göze batmaktan, ses çıkarmaktan korkmayın. Karar vermeyi seven biriyseniz sorun yok. Bence her durumda karar mercii olmak da pek sevimli bir durum değil. En iyisi kararın sizce verilmesini istediğiniz durumlarda önerdiğim yöntemleri uygulayarak karar alın. 


Şimdi yazımı bitirme kararı verip noktayı koyuyorum. Aşk’ınız daim, kötülükler ve telaşlar sizden uzak olsun da işleriniz rast gelsin...

 


Facebook Yorum

Yorum Yazın

Ana Sayfa
Web TV
Foto Galeri
Yazarlar