KANDIRILIYOR(MUY)UZ?

Kim bilir kaç kez kandırıldık. Kaç kez aklımıza girildi. Kaç defa verdiğimiz karardan vazgeçip başka bir karara yöneldik. Alacağımızı almak yerine hiç aklımızda olmayana harcadık paramızı. Ya da korkuyla, söylenene inanarak olmayacak bir şeye sahip olduk. Ve bunu ara ara değil her gün, hemen hemen her kararımızda (!) uyguladık aslında verdiğimiz kararın bize ait olmadığını hissetmeden…


Bu ay size kandırılma yöntemlerimizden bahsedeceğim. Yazının sonunda eminim ki hepiniz okuduklarınız karşısında ne hissedeceğinizi bilemeyeceksiniz. Aslında bildiğiniz ama günümüz şartlarında kabullendiğimiz baskıları anlatmaya çalışacağım hem de bilimsel olarak.


Kandırılma dediğimde buna alınanınız varsa ikna diye de düşünebilirsiniz. Ama ben inatla kandırılma olarak yazacağım. Ve yine içinizde ben bildiğimi okurum, kolaylıkla “hayır” diyebilirim diyeniniz varsa kendini kandırıyordur.


Okuduğum ikinci üniversitemdeki ders kitaplarım kandırılma yöntemlerinin özellikle 2. Dünya savaşında ele alındığını ve ciddi olarak savaşa katkısı olduğunu anlatır. Amerika bu konuyu en iyi uygulayan ülke. Özellikle siyasette Amerika ve İngiltere’nin eline kimse su dökemez. 

Bir insanın bir diğerinin davranış ve düşüncelerini nasıl etkileyebileceği konusunda pek çok yöntem var. Bilim insanları, 6 davranış şeklinin bu konuda etkin olduğunu söylüyor.


Bunlardan ilki insanları iyilik karşısında mahcup edip karşılık alma. Örneğin spor salonunun kayıt olmadan 2 kullanımı veya saunayı bedava vermesi gibi. Talep edilmemiş bir hediye, insan davranışlarından temel kurallarından biri olan karşılık verme dürtüsünü harekete geçiriyor. Eskiden ilaç şirketlerinin dağıttığı bedava eşantiyonlar, devre mülk satıcılarının sizi tatile davet etmesi de bunlara en iyi örnek. (Veya benim yaptığım gibi yemeklerine bayıldığınız yazlık komşunuza tabakla bir şeyler ikram edip onlardan gelecek nefis yiyecekleri beklemek gibi.)


İkinci yöntem taahhütte bulunma. İnsanları bağlayan, yükümlülük altına sokan bir davranış onların size sadık kalmasına neden oluyor. Cep telefonu tarifenizde veya aldığınız tv yayınlarında hep taahhüt ediyorsunuz. Caysanız ödeyeceğiniz miktar atla deve değil ama çok mecbur olmadıkça caymıyorsunuz. Aynı şey düğün davetiyeleriyle de yapılıyor. İlla katılıp katılmayacağınızın bildirilmesi isteniyor. Oysa geleceğim demeseniz o günkü ruh halinizle belki oraya gitmeyeceksiniz ama arayıp geliyorum deyince taahhüt etmiş oluyorsunuz.


Üçüncü yöntem toplumsal onaydır. Bunu en iyi satıcılar uygular. Ürünlerinin en iyi, en çok satan, en işe yarayan, en en en olduğunu söyler dururlar. Tv reklamlarında altta geçen ışık hızındaki yazıları göremediğimiz için onların hangi şartlarda “en” olduklarını anlamayız ve ikna oluruz.  Bununla ilgili çok çeşitli sosyal deneyler de var.


Dördüncü yöntemimiz beğenme üzerine kurulu. Arkadaşın beğeniyorsa iyidir (özellikle ev kadınları arasında yapılan satışlar gibi… Tupperware, Avon, Amway bunlara en iyi örnek). Sevdiğin sanatçı öneriyorsa gözün kapalı alabilirsin. Veya yakışıklı/güzel bir politikacı oy istiyorsa ver gitsin… Hoooop yine kandırıldık. Ama övgülere kim karşı koyabilir ki?


Bir sonraki kandırılma yöntemimiz otoritelerin veya kendini otorite gibi gösterenlerin sözleri. İnsanlar yıllardır pazarlamacıların “Bu ürünü 5 doktordan 4’ü tavsiye ediyor”, ”Pizza bizim işimiz” gibi sloganlarına maruz kaldılar. Aslında bunu bilerek de kabullendiklerini söyleyebilirim. Sonuçta bu sayede karar vermek zorunda kalmadan kendilerini otoriteye teslim etmiş oldular.


Son yöntem bence en etkili olanı. En azından beni en çok etkileyeni. Az bulunma-Kıtlık veya Korkutma yöntemi. Stoklarla sınırlı veya bir süre temin edilemeyecek, son kalan 3 tane dendi mi alıyorum. Belki çocukluk Sana yağı kuyrukları travmasından dolayı etkileniyor olabilirim ama bir şey az kaldıysa bende tehlike sinyalleri çalıyor demektir. Korkutma yöntemi ise en acımasız olanı. Hepiniz kanlı tükürüğü lavaboda görüntüleyen hain diş macunu reklamını hatırlarsınız. Kullanmazsan senin de dişetlerin kanar diye şok yaratır insanda ve o an gözün başka bir diş macununu görmez. Benzerini çamaşır makinesi için kireç çözücü kullanmamızı tavsiye eden üçkâğıtçı tamirci de yapıyor. Üstelik kireçlenen rezistansın onca yıl kullanacağın kireç çözücüden daha ucuz olduğunu bile bile. 


İşte böyle sevgili kandırılmışlar. En azından bunları bilirsek belki üç beş tanesini başımızdan savar ve kanmayız. Edebiyatçı ve mizahçı Mark Twain’in “İnsanları kandırmak, kandırılmış olduklarına ikna etmekten kolaydır.” Demesi dilerim bu yazımda geçerli olmaz.


Aşk’ınız daim, kötülükler ve telaşlar sizden uzak olsun da işleriniz rast gelsin...