Hayatımızın her alanına giren, günlük konuşmalarımızın bir çoğunda anlamını bilerek yada bilmeyerek kullandığımız “kader” kelimesinin ne anlama geldiğini araştırdık. Bizim için mutlak doğru olan Kur’an-ı Kerim’in rehberliğinde kader kavramının nerede ve nasıl kullanıldığını ayetlerin ışığında okuyup öğrenelim.
Allah, her şeye bir ölçü koymuştur.
(Talak 65/3 Diyanet işleri tercümesi)
Ölümü aranızda plânlayan biziz.
(Vakıa 56/60 fizilalil kur’an tercümesi)
Gerçekten biz, her şeyi bir ölçü ve dengede yarattık.
(Kamer 54/49 Diyanet işleri tercümesi)
Gece ve gündüzü yaratıp sürelerini belirleyen Allah’tır.
(Müzemmil 73/20 Suat Yıldırım tecümesi)
Az bir sudan (meniden),yaratı da onu biçimine koydu.
(Abese 80/19 Elmalılı Hamdi Yazır tercümesi)
Allah'ın emri, belirlenmiş bir kaderdir/ölçüdür.
(Ahzab 33/38 Yaşar Nuri Öztürk tercümesi)
Her şeyin hazineleri yalnız bizim yanımızdadır. Biz, o hazinelerden, ancak bir hesap, bir plan dahilinde, belli ölçülerde, düzenli olarak veririz, indiririz.
(Hicr 15/20 Ahmet Tekin Tecümesi)
O ki her şeyin miktarını, biçimini belirleyip hedefini gösterdi.
(A’la 87/3 Süleyman Ateş Tercümesi)
Çünkü o, bir düşündü, ölçtü biçti.Kahrolası nasıl biçti.
(Müdessir 74/18,19 Elmalılı Hamdi Yazır tercümesi)
Sonra onu belli bir süreye kadar sağlam bir yerde (ana rahminde) tuttuk.
(Mürselat 77/22 Diyanet tercümesi)
O, gökten su indirdi de dereler kendi ölçülerince dolup aktı….
(Rad 13/17 Diyanet tercümesi)
Örnek olarak verdiğimiz ayetlerden bu kadarı ile yetinelim.
Ayetlerden anlaşılacağı üzere kader kavramı günlük hayatımızda kullanılan şekil ve anlamından çok uzaktadır.
Kısaca Kur’an da kullanılan anlamı ile,
KADER; Bir miktar, ölçü, plan, biçim, süre, derece, prensip, kanun, değer, bir kurallar manzumesidir.
Bunu birkaç örnekle izah edelim.
Allah c.c dünya, gezegen ve yıldızları belli bir dengede, belli bir ölçüde, belli bir miktarda ve belli bir süre için yaratmıştır. Bu onların bir kaderidir. Ölçüsü, dengesi, miktarı ve süresini Allah koymuştur ve insanın emrine hizmetine sunmuştur. İnsan bunu ya iyi işler fayda görür, veyahut kötü işler, böylece ölçünün ve dengenin bozulmasına sebebiyet verir ki sonucuna da insanoğlu katlanmak zorunda kalır. İşte bu hal sebep, sonuç ilişkisidir.
Allah insanı yarattı ve ona bir kader biçti, yani bir kural, bir miktar ve bir ölçü koydu. Kurala göre insan sık aralıklarla nefes alıp vermelidir. İnsanın bu kuralı çiğnemesi mümkün değildir.
Sınırını aşması halinde ölüme sebebiyet verecektir. İşte bu kaderi kimse ama hiç kimse değiştiremez. Burada kanunları ve prensipleri Allah belirler.
Bir kimse yüksek promil alkol alırda süratli araba kullanırsa kaza yapma olasılığı yüksek olur! Bu yüksek promil de alınan alkolün sebep ve sonuçlarının prensibini, ölçüsünü ve miktarını da Allah koymuştur. Kurallar herkes için aynı olup kader değişmezdir.
Cennete girmenin prensiplerini, kanununu, kuralını da Allah koymuştur, ve herkes için aynıdır. Her kim bu Allah’ın koyduğu ölçüler, kurallar ve prensiplerine yani kaderine hür iradesi ile riayet ederse cennete girer. Yok etmez ise cehennemin prensiplerine ve kuralına göre yani kaderi gereğince cehenneme girer.
“KADER” kelimesi esasen Arapça olup Türkçemize de “KADAR” olarak halen kullanılmaktadır.
Kadar kelimesini ise yine Kur’an da ki anlamı ile eş bir mana da kullanıyoruz. Manavdan domates alırken üç kilo kadar ver denir. Kasaptan et alırken yarım kilo kadar deriz veya bir şeyin büyüklüğünü elimizle tarif ederek şu kadar deriz.
Bazen süre manasında kullanıldığında arşa kadar derken bazen prensipleri veya sınırları çizerken, meramımızı anlattıktan sonra “işte, bu kadar…” deriz.
Bu gün kader kavramını insanlar maalesef yanlış ve dinde karşılığı olmayan bir şekilde kullanıyorlar. Din eğer Kur’ana ve Resulün öğretilerine uymuyorsa İslam’dan başka bir din demektir. Çok dikkatli olmamız gereken bir noktadayız. Yani milletimizin anladığı manada ve kullandığı yerleri hatırlatmak istedik.
Alın yazısı kader deyip tembelleşen millet, sarhoş halde araba kullanıp kazayı, Allah’ın ezelden yazgısına bağlayan insanımız. Evlilikte tercihini kendi iradesi yönünde kullanıp, kötü olduğunda buna kader diyen ve sonra kaderini Allah yazdı diye ona söven (haşa), ona küsen, darılan insanımız bundan sonra nasıl olsa cehennemliğiz deyip tövbe etmeyen, böylelikle ibadetleri terk eden hatta ve hatta ataistleşen bir topluma dönüşüyoruz.
Bu güne kadar kaderi hep yanlış anlayan veya anlatan kimseler, hiç Kur’an ile sağlamasını
yapmadılar mı?
Diye soru soracak olan okurlara şunu tavsiye ederim. Sormayın!? Siz kendiniz yapın! Sonra mazeretler ve pişmanlıklar fayda vermeyecektir! Gafleti yok edecek yerine kesin ve kat’i bilgiyi yerleştirmenin kaderi ölçüsü şudur; her duyduğunuz şeyi din zannetmeyin! Yüce Allah Kur’anı Kerim’i okuyalım, anlayalım ve yaşayalım diye göndermiş. Konuşulan anlatılan her bilgiyi Kur’an ile yüzleştirelim ve kanıtlayalım. Eğer bizler gafletten uyanmak istersek, kesin bilgiye ulaşmanın ölçüsü, prensibi, kuralın da Kur’ana tabi olmaktan geçtiğini unutmayalım.
Selam ölçüsünü bilene, selam kurallara uyana, selam Kur’an ile yürüyenlere, selam cennetin kaderine riayet edenlere!
Facebook Yorum
Yorum Yazın