Japonya Depremi Nükleer Enerji Üretimimizi Engellemeli mi?
04 Temmuz 2014, Cuma 05:45 2079 kez okundu.Japonya’da olan ve gündemimizin tam ortasına oturan büyük deprem hepimizi bir çok konuda tekrar tekrar düşünmeye itiyor, itmelide.
Zira en son açıklandığı gibi şekli ile 9.0 aletsel büyüklüğündeki bu deprem insanlık tarihinin gördüğü en büyük beş depremden birisidir. 9.0’lık bir deprem büyüklüğü 7.4 olan körfez depreminin belki yüzlerce kere daha güçlüsüdür ve yıkıcısıdır. Biraz açacak olursak; Rakamların büyüklükleri artarken aritmetiksel olarak artsa da depremin aletsel büyüklüğünde bu artış logoritmiktir. Yani 8,9 büyüklüğündeki bir deprem, 7,4 büyüklüğündeki bir depremden %20 değil yüzlerce kat daha büyük ve yıkıcı bir depremdir.
Depremlerin yıkıcılıkları (buna şiddet diyorlar jeofizikçiler – tahribatı ile orantılı bir büyüklük) birazda nerede; yani okyanusun dibinde mi? Yüzeyinde mi? Karada mı? Olduğu ile alakalıdır. Mesela geçen yıl Şili’de gerçekleşen 8,5 büyüklüğündeki depremde çok büyük bir depremdir ama odak yeri okyanusun dibine doğru olduğundan yıkıcılığı, tahribatı Japonya depremine nazaran çok daha azdır.
Şimdi buradan asıl konumuza gelelim. 9,0 veya 8,9 aletsel büyüklüğündeki Japonya depreminin insanlığı özel olarak da Japonya ve yakın çevresini en çok korkutan yanı “acaba nükleer bir sızıntıya sebep olabilir mi?” sorusu idi. Zira Japonya da çok sayıda nükleer santral vardı. Bu santrallerin yapacağı bir sızıntı insanlığa bir Çernobil Nükleer faciasını hatırlatmakta idi.
Bu korkunç hatıra; Fransızların tabiri ile “Le Souvenir terrible” insanlığın aklından çıkmıyordu. Ama 9,0 büyüklüğündeki depremin bile hemen 16 km yakınındaki Nükleer Santraline ne kadar zarar verdiğini bilemiyoruz. Demek ki; önemli olan bıçak sahibi olmak değildir, tehlikeli olan bıçağı çocuğun ulaşabileceği ulu orta yerde bulundurmaktır.
Şayet siz bıçağı çocuğun ulaşamayacağı yerde muhafaza ederseniz bu bıçakla insan değil sadece ekmek kesersiniz. İşte Nükleer Santral’a da, reaktörlere de bu gözle bakmalıyız. Biz 9,0 da bile yıkılmayacak, atıklarını kendisi izole edebilecek, en az zararlı; hatta diğer enerji kaynaklarına nazaran zararsız bir nükleer enerjinin üretimi peşinde olmalıyız.
Siz bakmayın mühendisim diye ortalığı velveleye veren köhnemiş bir zihniyetin “nükleer zararlıdır” yaygaralarına. Bu kafadaki köhnemiş zihniyet; 1nci Boğaz Köprüsüne de karşı çıkmışlardı, Fatih Köprüsüne de. Bunların her gelişime karşı istemezük demesi genlerinde vardır. Matbaanın Türkiye’ye girmesini 200 yıl geçiktirenlerle bu kafadakilerin birbirinden ne farkı var?
Yorum Yazın
E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişdir.
Facebook Yorum