Beşiktaş, sadece Fenerbahçe ve iletişimde olduğu kulüplerin hedef alındığının zannıyla oluşan kaos ortamında, iki yöneticisini geçicide olsa feda ederek ortamın gerilmesini engelledi.. En küçük bir endişe tanımaksızın alınteriyle kazandığı kupayı geçicide olsa iade etti. Galatasaray’ın geçmiş yıllardaki hemen her şampiyonluğunda oluşan olumsuz söylentilerin yerini son yıllarda sadece kümede kalmayı hedeflediği için yerini sessizliğe bıraktı. Fenerbahçe ve Galatasaray’ın bu durumu Halkın Takımı Beşiktaş'ı Türk Futbolu'nun onur ve şeref mücadelesinde adeta yalnız bıraktı..
Geçmiş yıllarda Beşiktaş'ın meşhur şerefli ikinciliklerinde tescilli şampiyon Galatasaray olmuştur.. Bir ilimiz takımına gönderilen onlarca araç, Zalad'ın sekiz tane gol yemesi (auta çıkan topları bile alıp kaleye atması) bunlardan en meşhur olanlarıydı..Bu şekilde Beşiktaş'ın minimum altı-yedi şampiyonluğu gaspedilmiştir.. Efsane başkanımız Süleyman Seba'ya saygımız sonsuzdur ve tartışmasız en önemli başkanımızdır ama o şerefli ikincilikler dönemi Demirören döneminde olsaydı buna müsaade edilmezdi, Halkın hakkı yenmezdi diye düşünüyorum.. Allah'tan son zamanlarda Galatasaray’ın hedefi kümede kalmaya dönük olunca, şerefli ikincilikler dönemi de kapanmış oldu..
İyi bir Beşiktaşlı olmama rağmen, Aziz Yıldırım'ın Türk Futbolunun önemli bir ismi olduğuna inanıyorum. Aziz Yıldırım'ın futbol dünyasının en önemli ve en dürüst, kişilikli yöneticilerinden biri olduğundan şüphem yok.. Şu an karşı karşıya kaldığımız konu, son yıllarda fazlaca mağduriyete karşı koyduğu tavır ve tavrın kendisini hata yapmaya zorlamasıdır. Özellikle ligin ikinci yarısında emin olmamakla beraber yaptıkları, yapmışsa kendisine yakışmamıştır ve toplumun ciddi kesimi bu konuda şoktadır..Ama şunu da unutmamalıyız, hani Tolstoy bir eserinde "İnsanlar nehirlere benzerler. Su her yerde aynı sudur; ama nehirler bazen dar, bazen berrak, biraz sonra bulanık, kimi zaman soğuk ve bazen de ılık olabilirler. İnsanlar da aynıdır. Her insan bünyesinde bütün insani niteliklerin tohumunu taşır; ama bazen bir nitelik kendini gösterir, bazen bir başka nitelik kendini gösterir, bazen bir başka nitelik. Böylece insan, aynı insan olarak kalmasına rağmen sık sık kendinden farklı biri olarak karşımıza çıkabilir." İfade ettiği gibi insanları algılamada güçlük çekebiliriz. Önyargılı yorumlardan uzak durmalıyız gibi geliyor bana, yüce adalete sığınarak..
Beşiktaş bu noktada halkına ihanet edemezdi..Çünkü neyle karşılaşırsa karşılaşsın, ne kadar haksızlığa uğrarsa uğrasın tek dayanağı halktır. Halka rağmen Beşiktaş'tan birşey bekleyemezsiniz. Beşiktaşlı duruşunun temeli dürüstlük ve onurdur..Tarihinde nice kirliliklere karşı direnebilmiş, haksızlıkları sadece halkına ve Hakk'a havale etmiştir. Beşiktaşlı’nın burada sevineceği tek şey adaletin tecelli edip, hiç kimsenin hukuk karşısında ceza almamasıdır.. Rakiplerimiz olsa bile..Beşiktaşlıdan kin, nefret ve samimiyet dışı davranış bekleyemezsiniz..Hani Arjantinli ünlü golfçü Robert de Vincenzo, yine bir turnuvayı kazanmış, ödülünü alıp, kameralara poz vermiş ve kulüp binasına gidip oradan ayrılmak üzere hazırlanmıştı.
Bir süre sonra binadan çıkıp otoparktaki arabasına yürürken yanına bir kadın yaklaştı. Ladom, başarısını kutladıktan sonra ona çocuğunun hasta ve ölmek üzere olduğunu anlattı. Zavallı kadının hastane masraflarını ödemesi imkansızdı.
Kadının anlattığı öykü De Vincenzo'yu çok etkilemişti; hemen cebinden bir kalem çıkarttı ve turnuvadan kazandığı paranın bir miktarını yazdı çek defterine. Çeki kadının eline sıkıştırırken de ona; •"Umarım, bebeğinin iyi günleri için harcarsın." dedi. Ertesi hafta kulüpte öğle yemeği varken, profesyonel golf derneğinin bir görevlisi yanına gelerek "Otoparktaki görevli çocuklar, geçen hafta turnuvayı kazandıktan sonra yanınıza bir kadının geldiğini ve onunla konuştuğunuzu söylediler bana." dedi. De Vincenzo"evet" anlamında başını salladı.
Görevli "Size bir haberim var. O kadın bir sahtekardır. Üstelik, hasta bir çocuğuda yok. Sizi fena halde kandırmış arkadaşım."
De Vincenzo,"Yani ortada ölümü bekleyen bir bebek yok mu?" dedi
"Hayır yok." dedi görevli.
"İşte bu, bu hafta duyduğum en iyi haber." dedi , De Vincenzo.
Her Beşiktaşlının beklentisi Vincenzo gibi kimsenin burnunun kanamadan oyunun sadece saha içinde oynanmasıdır..
Bu durumda Beşiktaş'ta kaybetmeyecektir.
Serdal Adalı ve Tayfur Havutçu birer dürüstlük abidesidirler..Onların içeri alınmasıyla beraber sokaktaki Fenerbahçe taraftarının tepkisi sonlanmıştır.. Böyle şerefli bir görevi üstlenmeleri, kendilerini küçültmedi tam tersi tarih onları oluşması muhtemel bir kaosu, özgürlüklerini kısıtlasa dahi engelleyicisi olarak not düşecektir..Adalete güvenimiz tamdır.. Sayın Adalı'ya ve sayın Havutçu'ya olduğu gibi..Kimse kupa finalinde İbrahim ve İskender'in oynayıp oynamadığıyla ilgilenmiyor bile.. Böyle şeyleri düşünen insanların, Beşiktaşla bu olayları yanyana koyabilmeleri "akıl tutulması" yaşamaları demektir ki Allah korusun..Herkes şunu düşünüyor; şampiyon olmuş bir kulübümüzün ve ilişkili olduğu kimselerin içeri alınması tek başına tepki doğurabilirdi ama Türkiye'nin en büyük kulübünün bir yöneticisini ve teknik adamını da beraberinde alırsak, bu tepki söner.. Düşünen doğru düşünmüş..
Facebook Yorum
Yorum Yazın