Bugün ki Gezi Parkı eylemlerinde bulunan vandalların, çapulcuların dedeleri olan Selanik’den gelen hareket ordusu ve etrafında ki çapulcular saraya yürümüşlerdir. Aynı Haziran 2013’de Dolmabahçe’de Başbakanlık ofisine yürüyen çapulcu vandallar gibi. Şayet Başbakanlık korumaları çapulcuları bertaraf etmese idi amaç aynı Abdulhamit’e yapılan gibi idi.Saray pardon ofis basılacak ve Erdoğan’a sözde diz çökertilecekti!!! O gün öyle yapılmıştı. Mahmut Şevket Paşa komutasında ki çapulculardan müteşekkil hareket ordusu Padişahı ve sarayı kuşatmıştır. Siyonist Kongrenin 1nci toplantısında aldığı infaz fermanını gerçekleştirmiştir.
Şimdi gelelim yarı islamcı aydınlarımızın o günkü ve bugünkü tutarsızlıklarına. O gün olduğu gibi bugün de yarı islamcılar, eyyamcı islamcılar, çifte standartlılar, omurgasızlar aynı davranışlarda bulunmaktadırlar. İsim de verelim ki o günle alakalı daha gerçekçi olsun iddiamız. Belki ilk duyduğumuzda inanmakta güçlük çekeceğimiz isimlerdir bunlar. Mehmet Akif Ersoy, Said-i Nursi, Eşref Edip, Said Halim Paşa vs. gibi bugün nerede ise hâşa salavat ile isimlerini andığımız ve gerçekten islami Harekete hizmetleri olmuş islamcı yarı aydınlardır.Yarı aydın tabirim kaba kabul edilebilir. Kendilerini rahmet ile anmakla beraber, samimiyetlerinden şüphem olmamakla beraber islamcılıkları siyasi açıdan basiretsizdir. Bunu, siyonistler tarafından Kızıl Sultan ve Müstebit denilerek (tıpkı bugün Sayın Erdoğan’a diktatör denildiği gibi) fermanını imzalayanlara destek vermelerinden cesaretle ve üzülerek söylüyorum. Siyonistlerin kararını uygulayanlardan bir kaçı da bizim yarı islamcılarımızdır. Basiretsizce ona cennet mekan hana Müstebit damgasını vurdular. Tıpkı bugün bazı zavallı yarı aydın bile diyemeyeceğimiz islamcı Müsveddeleri gibi. Hak ile Batıl savaşırken tüm dünya yedi düvel batılın arkasında iken utanmadan sıkılmadan sözde tarafsızlık ve objektiflik adı altında hem nalına hem mıhına vurmaktadırlar. Milletine, islama, devlete ihanet eden bir nifak hareketinin, milletin iradesine karşı haince ajanca casusca savaşırken •''efendim iki tarafında hataları var '' gibi omurgasız, eyyamcı yorumların haysiyeti yoktur. Zira merhum Cemil Meriç’in dediği gibi ''zulmün olduğu yerde tarafsızlık namussuzluktur.'' Sadece dinine ve müslümanlara değil ekmek yedikleri devlete de ihanet eden bu nifak hareketi ile milletin iradesini aynı kefeye koymak ne kadar vicdansızlıktır. Üzülerek ve utanarak görüyoruz ki bizim bir çok sözde yarı islamcı aydınımız acaba iki taraftan da adam devşirebilir miyiz? Acaba kavga halinde ki iki tarafı da hoş tutmak sureti ile herkese şirin gözüküp reyting sağlayabilir miyiz? Ya da orjinal olabilir miyiz? Veya farklı ve muhalif gözükerek ayrımcılığa pozitif yönde tabi tutulabilir miyiz? Bu soruları çoğaltabiliriz. Hz. Hüseyin’e ''Yezid’in üzerine gitmese idi ölmezdi'' diyenler ne kadar haklı ise yolsuzluk söylenti ve kumpaslarına sarılarak Türkiye Cumhuriyeti Tarihi’nin en çalışkan iktidarını indirmeye ve yeniden dünyaya açılmaya çalışan milletimizi tekrar kabuğuna çekmeye çalışanlarda o kadar haklıdır. Küresel emperyalist güçlerin ekmeğine istemeyerek de olsa yağ süren bu yarı islamcı aydınlardan utanıyoruz. Yok öyle o da hatalı bu da hatalı diyerek haklı ile haksızı doğru ile yanlış ı aynı kefeye koymaya kalkmak. Yemiyor milletimiz artık bu safsataları.Hakkı hak, batılı batıl olarak tarif etmek zorundasınız. İki taraf da haksız veya haklı ''Yezid de Hüseyin de hatalı idi.. ikisi de fevri davrandı...veya ikisi de haklı idi Allah ikisine de sevap verdi'' demek dediğim gibi eyyamcılıkdır, omurgasızlıktır. Bize düşen Hüseyin haklıdır ve Yezid zalimdir diyebilmektir. Başka Türlüsü doğru olmaz.
Facebook Yorum
Yorum Yazın