Dünya SaÄŸlık Örgütü verilerine göre intihar oranları, dünya genelinde son 45 yılda yüzde 60 oranında artış göstermiÅŸ. Her 40 saniyede bir kiÅŸi intihar ediyor maalesef!
Dünya sıralamasında 100. Sırada olan Türkiye, OECD ülkelerine göre ise en az intiharın olduÄŸu iki ülkeden biri. Dünya genelinde en yüksek intihar oranı Avrupa’da, en düÅŸük oran ise DoÄŸu Akdeniz’de görülmektedir.
Ä°ntihara teÅŸebbüs, psikiyatrinin alanına girer. Bağımlılıklar, travmalar, kiÅŸilik bozuklukları ve eÅŸlik eden depresyon gibi rahatsızlıklar nedeniyle kiÅŸi, birtakım sorunları karşısında dayanma gücünü kaybettiÄŸinde, ölümü tercih edebilir.
Toplu intiharlara en tipik örnekler, zaman zaman ABD’de görüldüÄŸü gibi çeÅŸitli tarikat üyelerinin, topluca bu yolu seçmeleridir. Böyle tarihe geçmiÅŸ bir hayli toplu intihar vakası vardır. (ABD, Kanada, Almanya gibi.)
Birkaç yıl önce KahramanmaraÅŸ’ta dört kardeÅŸin annelerini kaybetmeleri üzerine intiharı da çok konuÅŸulmuÅŸtu. (YaÅŸları: 22-33) Yine aynı ÅŸehirde istemediÄŸi bir evliliÄŸe zorlanan abla ve kardeÅŸleri de topluca intihar etmiÅŸti.
GeçtiÄŸimiz günlerde, Türkiye’nin gündemine düÅŸen iki intihar vakası daha vardı. Fatih’te yaÅŸları 48-60 arası olan farklı cinsteki kardeÅŸlerin intiharı, ilk anda toplu cinayet gibi görülmekle birlikte zaman içinde, psikolojisi bozuk olan kardeÅŸlerden birinin bunu planladığı ve sonra da kendisini de aynı biçimde zehirlediÄŸi ortaya çıktı.
Bir diÄŸeri de Antalya’da 38 yaşındaki bir babanın, yaÅŸları 5 ve 9 olan iki çocuÄŸu ve eÅŸi ile birlikte intihar etmesiydi.
Her iki intihar, çoÄŸu konuda olduÄŸu gibi gerek bir kısım medya gerekse muhalefetin sorumsuz ifadeleriyle istismar edildi ve kullanıldı.
Bir çılgınlık ki, adeta birileri ölse, bombalar patlasa, kaos ve kargaÅŸa çıksa da kullansak diyen tuhaf bir kitle ile yaşıyoruz.
Bu son intihar olayı, toplu intihar değil aileden birinin, buna karar verip, aslında, diğer bireylerin yaşam hakkını gaspıdır.
Emine Bulut cinayeti ile çok mu farkı acaba! Ä°ki küçük yavrusuna ve eÅŸine kıyan bir adamı, bırakın eleÅŸtirmeyi (hastalıklı biri olarak kabul edilmeli) neredeyse, “onurlu bir eylem” diye dikte eden sosyal medya namussuzlarını da gördük.
Bunun üzerine; Türkiye Psikiyatri DerneÄŸi, intiharlar üzerine medyayı haber dili konusunda uyarmak zorunda kalarak, ÅŸunları söyledi:
“Ä°ntihar olayları hakkında haber çerçevesini aÅŸan ve okuyucu veya izleyiciyi etki altında bırakacak nitelikte ve geniÅŸlikte yayın yapılmamalıdır.
Olayı gösteren fotoÄŸraf, resim veya film yayınlanmamalıdır.
Ä°ntihar bir çözüm yolu olarak gösterilmemelidir ve haberlerde bireylerin intihar düÅŸünceleriyle baÅŸ etmelerine yardımcı olabilecek kurumlar, tedavi seçenekleri hakkında bilgi verilmelidir.
Bir intiharın haber sınırlarını aÅŸan ölçüde anlatılması ya da gösterilmesi kiÅŸinin mahremiyetinin ve kiÅŸilik haklarının ihlalidir”
Ayrıca Dünya SaÄŸlık Örgütü’nün intihar haberlerinin medyada yer almasıyla ilgili belirlediÄŸi kurallara biz de uymalıyız.
Zira çeÅŸitli ülkelerde yaÅŸanmış bazı intihar vakalarının, medyanın haberi veriÅŸ biçimine baÄŸlı olarak yaygınlaÅŸması veya meyilli kiÅŸilerce taklit edilmesine dair örneklerin olduÄŸu gözardı edilmemeli.
Ä°ntihara yol açan sorunlarla ilgili, ekonomi/intihar, ölüm-ayrılık-travma/intihar gibi konularda somut analizler var mı bilmiyorum ancak, savaÅŸ ve sosyo-ekonomik çalkantıların olduÄŸu dönemlerde artış olduÄŸu söyleniyor.
Yine de bütün bunlar, intihar giriÅŸiminde temel belirleyicinin ruh saÄŸlığı ile ilgili olduÄŸu gerçeÄŸini deÄŸiÅŸtirmiyor.
Facebook Yorum
Yorum Yazın