İnsan Olmaya Dair

Kuyruğunun sallanması keyif  belirtisi, mutluyum demenin ifadesi.

Beyaz kar beyazı  tüylerinin tam üstüne denk gelen sarı renk şapka misali. Aynı sarılık üç benekle sırtında. Kuyruğuyla da sarı, sarı salınmakta. Gözleri derin, derin bakan yeşillikte.. Boynundaki tasması sanki inci gerdanlık zarifliğinde.

Birkaç gündür buradayım, Hürrem’in (Erkek olduğunu bilmeden yeğenimin kız ismini koyduğu) dahil olduğu evde. Önceki senelere rağmen o koşup atladığında korksam da havalara sıçramıyorum. O da büyümüş ağırlaşmış daha sakin daha sessiz.
Ne kadar korkup kucağıma alamazsam da, ne kadar atlar kucağıma tedirginliğinde olsam da gözüm aslında üstünde. Her hareketini izliyorum izledikçe  Allah’ın verdiği canın insan hayvan fark etmez ne kadar değerli olduğunu görüyorum. Hayvanların dilinin olmadığı halde insanlarla aynı duyguları paylaştığını görünce de  onlara  insanca yaklaşıyorum.

Oyun istiyor  belli, kardeşimin ayaklarının dibinde. Tıpkı çocuetlerk gibi evin içinde koşmak, saklanmak  ve bulunmak istiyor. Dolap altına saklanıyor bulununca keyiften kuyruğunu sallıyor tatlı tatlı mırıldanıyor. Kimse ilgilenmeyip  bir işle uğraşıyorsa rahatsız etmemek için salonun köşesine kıvrılıp yatıyor.

Kardeşim  ne zaman gel kızım dese göğsünde gelip yatıyor sev başımı der gibi başını sürüyor elinin içine. Gözlerinde masum bakış.

Bir yıl geçmiş yedinci kattan düşüp  yaralanmasının üstünden. Kardeşim ve çocukları evden bir insan düşmüş gibi günlerce ağlayıp yas tutmuşlardı o iyileşip eve gelene kadar. Bacağı kırılmış ağzı yırtılmış şekilde yatarken düşmesinden utanmış kardeşimin hastanede sesini duyunca dönüp bakmamış kafasını saklamış, epey bir süre onlardan uzak durmuştu. İnsani duygular taşıyan bu küçücük hayvan eve döndüğünde de  uzun süre  onlarla küs olmuştu.

Her hareketini insanlarla  eşleştirmeye çalışıyorum, bende uyandırdığı  küçük çocuk yada yaşlı insan görüntüsü. Onlar nasıl bakım ve ilgi istiyorsa o da aynı duygularla bakıyor insanın gözünün içine. Sokak kapısından her çıkışımızda gelip masum masum bakıyor yalnız bırakmayın der gibi. Hayvan yada insan fark etmiyor   duygular hep aynı.

Burada birkaç gün onunla yaşamak bana insanlığım adına ders veriyor. Daha iyi anlıyorum bakıma muhtaç olan varlıkları. Sokaktaki  hayvanlara daha fazla üzülüyorum, artık imkan olsa hepsini alıp baksak diyorum sevap işlemek adına.

Gücü yeten bakıma muhtaç olmayan bizler  günün birinde bir kedinin başının okşanması durumunda olacağımızı bilsek belki daha dikkatli takip ederiz her hareketini. Kızımın koynuna her sabah giren iki yaşındaki oğlundan farkı yok  kedinin. Her sabah o da kardeşimin yatağına geliyor sokuluyor oynamak okşanmak mayışmak istiyor.
Yolda rastladığımız bir çocuğa gülümsersek o yol boyu annesinin omzu üzerinden hep bize şirinlik yapıyor, yada bir yaşlı kadına buyur teyze diyip el uzatıp yol versek başlıyor seninle konuşmaya sohpete ihtiyacı var. Çocuk, yaşlı, hayvan aslında her şey tüm varlıklar tek bir şeye ihtiyaç duyuyor bir parça gülümseme, bir parça sevgi. Herkes birbirinin sırtına tırmanmaya çalışırken sokakta bir hayvan yakınımızda bir çocuk, bakıma muhtaç bir yaşlı izleyelim, izleyelim ki geleceğimize bir şeyler katalım. Kör olmayalım yeter.